Cihad'ı taasub'a indirgemek!

Önce bir anekdot;

“Ben IŞİD'in Bağdat'a ilerleyeceğini düşünüyordum, çünkü Sünniler Şiileri öldürüyordu ve tam da buna ihtiyacımız var. Biz askeri olarak bu insanları yenemeyecek kadar aciz olduğumuzu veya silahlı kuvvetlerin siyasi liderler tarafından adeta zincirlenmiş olduğunu ispatlamış olduk. Fakat şu an en büyük umudumuz Şiiler ile Sünnileri kanları kuruyuncaya kadar birbiriyle savaştırmak.”

Bu açıklamanın son zamanların “Pro-Model İslamcı” bakış açısı gibi durduğuna bakmayın!

“İçimizden birileri” gibi konuştuğu kesin! Ama “içimizden” değil, dışımızdan, hatta tam karşı cepheden!

Michael Scheuer… Bir CIA yetkilisi!

İngiliz yayın kuruluşu Channel 4'e verdiği röportajdan kısacık bir bölüm!

*          *          *

Sorsan;

ABD ve bilumum emperyalist güçlerin İslam dünyası üzerindeki emelleri nedir?

Hiç duraksamadan cevap verir;

Bilmeyecek ne var? Çatıştır – Parçala – Yut!

Sorsan;

Emperyalizmin Türkiye, Suriye, Irak, İran vs. vs. ülkeleri üzerindeki emelleri nedir?

Hemen yapıştırıverir cevabı;

Tabii ki çatıştırmak, parçalamak, yutmak!

Sorsan;

Çatıştırmak, parçalamak, yutmak için küresel emperyalizm hangi enstrümanları kullanır?

Cevap hazır;

Farklılıklarımız… Etnik, dini, mezhebi çeşitliliğimiz!

Maşallah… Ne güzel! Demek ki büyük resmi birlikte görebiliyoruz!

Devam ediyorsun sormaya;

Pentagon'un öngördüğü Türkiye, Suriye, Irak, İran ve daha nice Ortadoğu ülkesinin müstakbel haritalarını gördün mü?

İki kelimelik cevap;

Görmez olur muyum?!

Sorsan;

Mesela o haritalarda Suriye'nin kaça bölünmesi öngörülüyor?

Hep yazıp çiziyorlar ya, üçe hatta dörde bölünmesi söz konusu… Hem bunlar gizli saklı şeyler değil ki!

Güzel!..

Sorsan;

Suriye şu anda fiili olarak kaça bölünmüş durumda?

Aaaa… Immm… Kem… Küm…

IŞİD… PYD… Direnişçiler… Rejim! Tamam, dörde bölünmüş durumda!

Sorsan;

Yani???

Olur mu canım… Cihada destek vermiyorsunuz! Aklınızı İran'a ipotek etmişsiniz! Şiisiniz!

*          *          *

“Sorsan” diye gelecek zaman kipini kullandığıma bakmayın. Geçmiş zamanda da soranlar olmuştur, şimdi ki zamanda da…

Emperyalizmin ürettiği teoriler karşısında hepimiz “ortak noktada” ortak pozisyon alabiliyoruz. Oysa Emperyalist teoriler pratiğe yansımaya başladığı anda bizim de pratiğimiz nedense darmadağın oluyor. Nedendir bilinmez, ama bu durumu emperyalizmin başarı hanesine kaydetmekten başka izahat yolu da kalmıyor şimdilik.

Suriye'de “Cihad” adına bir sürpriz başladı. “Cihad mı, operasyon mu” tartışmaları başından beri yaşandı. Bu tartışmaya yeniden girmenin bir anlamı kalmadı, gelinen nokta içler acısı çünkü…

Suriye'nin yakılıp yıkılması, milyonlarca insanın perişan olması bir yana, etrafına kaos yayan bir istikrarsızlık adasına dönüşmüş durumdadır. Suriye; ne rejimin, ne destekçilerinin, ne silahlı unsurların, ne bunlara destek veren ülkelerin, ne de küresel aktörlerin hiç birinin kendi başına içinden çıkamayacağı bir bataklığa dönüştü. Bu bataklıktan yayılan kaos rüzgârına karşı hiçbir gücün korunma refleksi yeterli artık yeterli değildir.

Bu çaresizlik, şimdilik “bölgesel” bir çözüm modelini üretme yoluna koyulmuş durumda. Suriye'de gelinen durum, meskûn mahallere taşınan çatışmalarda her gün çetelesi tutulan yüzlerce sivilin ölümü üzerine “stabil” bir hal almışken, en azından sivillerin ölümünü durduracak bir umut ışığı olması bakımından bu “bölgesel” adım olumlu karşılandı. Çünkü bu “bölgesel ittifakın” ajandasında “Ateşkes, siyasi çözüm” gibi kulağa hoş gelen söylemler var. Hakkıyla uygulanır mı, hep beraber göreceğiz. Ama bu adımın, her gün çetelesini tutmaya alıştığımız yüzlerce ölüyü, yıkıntılar arasından çıkarılan parçalanmış çocuk bedenlerini görmeye alıştığımız insanlık dışı tabloları izlemekten daha kıymetli olduğunu bir kez daha belirtmek isteriz.

Ama yok! Pentagon'un renkli haritalarına ön ayak olduğunun farkına varmadan birileri ısrarla ortalığı karıştırmaya, parçalanmış sivil bedenlerin yıkıntılar arasından çıkarılma görüntülerini “Cihad” tadında pazarlamaya öyle bir adaptasyon sağlamış ki, akıl-mantık ikilisi alarm düzeyinde!

İran'la geçmişten bugüne sarkan bir hesaplaşmaları var. Hesaplaşmanın içeriğini ben yazmayayım, onlar da zaten açıklayamazlar. Açıkladıkları an “Takke düştü, kel göründü” misali foyaları pazar tezgâhlarına düşer. İşin garip tarafı, İran'ın Suriye'deki pozisyonu nedeniyle bu hesaplaşmalarını “Cihad” kavramının sırtına bindirerek her gün kapımızın önüne yığmaya çalışmalarıdır.

Suriye diyorsun, durum vahim diyorsun, bir ülke, bir medeniyet yok oluyor diyorsun, insanlığın bittiği yer diyorsun;

Cevap değişmiyor! “Aklınızı İran'a kiraladınız!”

Her halde şunu arzuluyorlar;

Her gün sivil ölümleri aynı yoğunlukta sürsün… Her gün benzer bombardımanlar ekranlarda yayınlansın… Her gün ayrı bir göç dalgası yaşansın… Onlar da propagandanın zevkini yaşasın, ucuz/kışkırtıcı söylemleri hep “HAKLI” kalmış olsun!

Mızrak uçlarına bu kez “Mushafları” değil, çocuk cesetlerini taksınlar, kana bulaştırdıkları “Mushafları” önümüze çıkararak ihtiras simsarlığını sürdürsünler!

Kusura bakmayın!

Bu tavır bildiğimiz “CİHAD” kavramıyla örtüşmüyor, tam tersine “TAASSUB” kavramına denk düşüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.