Çözüm sürecinin akıbeti

Bir zamanların yaldızlı sözü olan “çözüm süreci” buzdolabında buz tutmaya devam ediyor. Bu şartlarda buzdolabından çıkacak gibi de gözükmüyor. Bir daha çözüm sürecinde “ bilinen şartların” oluşması imkânsız gibi gözüküyor. Çünkü birbirlerine karşı hiçbir güvenin kalmadığı bir bakış açısı ortadadır. İki tarafın durumunu anlatan bir hikâyeye göz atalım: Bir zamanlar bir köyde yaşayan adamın biri garip bir şekilde bir yılanla ortaklık kurmuşlar. Yılan her gün çıktığı deliğinden bir altınla adamın evine misafir oluyormuş. Buna karşılık da adam her gün yılana bir tas süt ikram ediyormuş. Uzun bir süre bu karşılıklı menfaat bu ortaklığı götürmüş. Ancak bir gün yılanın “yılanlığı” tutmuş, adamın çok sevdiği oğlunu ısırmış ve oğulcağız oracıkta ölmüş. Bu manzarayı gören çocuğun babası hiddetle eline aldığı taşı yılanın kafasına fırlatmış. Yılan Kafsından yarayı almış. O yarayla deliğine kaçmış. Yılanın başında kalıcı bir şişkinlik bırakmış… Adam da çok sevdiği oğluna kendi odasında mezarlık yaptırmış ve her gün onun yassını tutuyormuş… Yine aradan uzun bir zaman geçmiş ki ikisi de zarar ettiklerini anlamışlar. Birisi altın'ından olurken diğeri de bir tas sütünden olmuş. Bu durumu düzeltmeye çalışan yılan yeni bir teklifle adama gelmiş. Ve demiş ki; gel bütün geçmişi unutalım ve tıpkı eski günlerdeki gibi “süt ve altın” ortaklığımızı devam ettirelim. Adam bu teklife karşı biraz duraklayarak ve düşünerek şu cevabı vermiş; senin başında o şişkinlik ve gözümün önünde de oğlumun mezarı olduğu müddetçe eski ortaklığın olması imkânsızdır. Sen yoluna ben yoluma gideyim…

Tıpkı bu örnekte olduğu gibi PKK'nin kafasına yediği taş ve devletin gözü önündeki cenazeler olduğu müddetçe bu ortaklığın eskisi gibi olması imkânsızdır. Her ne kadar PKK eski günlerini özlüyorsa da ayağına gelen nimeti tepti ve eski ortamı bulması çok zor gözüküyor. Birileri ısrarla eski ortamın oluşması için çözüm sürecini gündeme taşımak isteseler de realitede gözüken bu değildir. Özellikle Yalçın Akdoğan'ın yerine getirilen Tuğrul Türkeş'in bir nevi çözüm sürecinin muhatabı olması, devlet-hükümetin az da olsa bakış açısını gösteriyor. MHP'den gelen Türkeş'in çözüm sürecine bakışı ortadadır. Aslında bu şahsın bu makama getirilmesi de “çözüm sürecinde” bir yerlere mesaj olarak okunabilir… Mevcut durum sürdürülür ve uzun soluklu bir politika haline getirilirse, PKK Türkiye içerisinde tamamıyla silah bırakabilir. Askeri unsurlarını Suriye'deki Rojava bölgesine çekebilir. Kendi hesaplarının tutmadığı ve gün geçtikçe kan kaybeden bu yapının başka yolu kalmayacak gibi… Tıpkı İran'da olduğu gibi Türkiye içerisinde silahlı anlamda kendini fesh edebilir. Siyasi bir çizgiyle yola devam etme kararı alabilir. Muhtemel bu kararın temelini oluşturan unsur ise Türkiye'nin dış politikada attığı yeni adımlardır.  Özellikle Türkiye'nin, Rusya ve israil'le belirli bazı mutabakatlara varması PKK'nin elini zayıflatıyor. Bugün konuşulan mutabakatlar her ne kadar ekonomik olarak değerlendiriliyorsa da asıl hedeflerin siyasi hedefler olduğu aşikârdır. Özellikle Suriye'nin birçok dengeyi değiştirdiği bu ortamda sadece mutabakatı ekonomik olarak değerlendirmek sağlıklı değildir. Evet, ekonomik çıkarlar vardır ama bu ekonomik şartları oluşturan politik ve siyasi hamleler olarak değerlendirilebilir. Amaçlarına ulaşmak için PKK'yi kullananların, amaçlarına ulaştıktan sonra onu harcayacakları belliydi. Ancak ferasetten yoksun liderleri bu öngörüyü okumayıp Türkiye, Rusya ve israil anlaşmalarını kendine iyi görmüyor ve şaşırmış durumdalar. Kanaatimce bu yakınlaşma dostluk üzerine değil birbirlerine ihtiyaç duymalarından kaynaklanan bir sonuçtur.

Sözün özü; bu denklem ve aldatılmışlık hissi içerisinde devlet-hükümetin yeniden bir “çözüm süreci” macerasına atılacağını düşünmüyorum. Bundan sonra şartları kendi lehine çevirmek adına dış politikada daha dengeli davranacaklarını tahmin ediyorum. “yeni Osmanlı devleti” tezlerinden vaz geçildiği ve reel siyasete dönmek zorunda kalındığını görüyorum. Bu realite içerisinde PKK'yle çözüm sürecinin akıbeti bitmiş gözüküyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.