Cumhurbaşkanı Erdoğan Olağanüstü Din Şûrası’nda konuştu
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen Olağanüstü Din Şûrası Ankara’da başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan burada yaptığı konuşmada 15 temmuz Darbe girişimine değindi.
Diyanet İşleri Başkanlığı, FETÖ/PDY’nin 15 Temmuz gecesinde gerçekleştirilen kanlı darbe girişimi sonrası süreci değerlendirmek üzere “15 Temmuz Darbe Girişimi ve Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi” başlıklı tek gündem maddesiyle toplandı.
Ankara’daki bir otelde düzenlenen Olağanüstü Din Şûrası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katılımıyla başladı.
Burada konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şayet 17-25 Aralık sonrasında aldığımız önlemler olmasaydı, özellikle yargıda aldığımız önlemler olmasaydı bu darbe girişimi muhtemelen, sadece silahlı kuvvetler içindeki bir grup silahlı teröristin değil; polisiyle, yargısıyla, bürokrasinin diğer unsurlarının katılımıyla çok daha büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkacaktı.” dedi.
Türkiye’nin son 3 yıldır çok önemli gelişmelere sahne olduğuna ve 15 Temmuz gecesi yaşanan silahlı darbe girişiminin, bu sürecin en kanlı, en cüretli boyutunu teşkil ettiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devlet ve millet olarak, bekamızı yakından ilgilendiren bu gelişmelerin odağında yer alan terör örgütünün özelliği, kendisini dini bir yapı, dini bir cemaat, dini bir hizmet kuruluşu olarak gösteriyor olmasıdır. Esasen, bu hain yapının 40 yıldır toplumumuz içinde kanserli bir hücre gibi, bulaşıcı bir virüs gibi yaşayabilmesi ve sürekli büyümesi, işte bu dini değerleri öne çıkartan kimliği sayesinde mümkün olmuştur.” diye konuştu.
“Bunlar silahlı bir örgüt değil’ diyenlere, ‘Yanlış tespit içindesiniz dedim”
Kendisine kimi dostlarının, ‘Efendim bunlar silahlı bir örgüt değil’ dediklerini, kendisinin de ‘Bakın yanlış bir tespitin içerisindesiniz. Bunlar silahı vakti saati geldiğinde en iyi kullanabilecek bir örgüttür’ dediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “O dostlar, ‘Nasıl olur’ dediklerinde de ‘Bunlar Silahlı Kuvvetlerimizin içerisinde örgütlenmiş ve vakti saati geldiğinde oradaki silahları bu millete doğrultabilecek bir karakterde olan bir örgüttür’ derdim. İnanmazlardı, inanmıyorlardı. Tabii bunları kalkıp açık açık meydanlarda da söyleyebilecek noktada değildik. Sadece bunlar özel toplantılarımızda yaptığımız görüşmelerdi. Şimdi bu ortaya çıkınca o dostlar şimdi gelip haklıymışsın demeye başladılar” şeklinde konuştu.
“Bu yapının sinsi hesapların aleti, aracı ve örtüsü olduğunu uzun süre göremedik”
Milletin, meşrebi ne olursa olsun, ‘Allah ve Peygamber’ diyen, hayır-hasenat için çalışan, en azından böyle görünen herkesi, her grubu olduğu gibi, bu yapıya da hüsnü niyetle yaklaşıp mensuplarını koruyup desteklediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Tek parti döneminden itibaren uzun süre, fevkalade yanlış bir şekilde, ‘irtica paranoyasıyla’ ve devlet imkânlarıyla dini cemaatlerin üzerine gidildiği dönemlerde, her grup gibi, bu yapı da milletimizin kolları, kanatları altında varlığını sürdürmüştür. Rahmetli Özal, Demirel, Ecevit, hatta biz de, farklı görüşlerden siyasetçiler ve devlet adamları da bu yapıya iyi niyetle destek olduk. Açık konuşuyorum: Şahsen ben de, katılmadığım pek çok yönleri olmasına rağmen, asgari müştereklerde buluşabildiğimiz zannıyla, her kesim gibi, bunlara yardımcı oldum. Şerif Mardin’in çevre olarak ifade ettiği, daha önce dışlanmış, ötekileştirilmiş tüm kesimleri merkeze taşıma çabamızdan, bu kesimin de istifade etmesini sağladım. Yapının başında yer alan kişi ve kadro konusundaki tüm tereddütlerimize rağmen, yurt içinde ve yurt dışında yürütüyor göründükleri yaygın eğitim, yardım, dayanışma faaliyetlerinin hatırına, bunlara müsamaha gösterdik. Hatta ‘Allah dedikleri için müsamaha gösterdik, dedik ki ‘bir ortak yanımız vardır.’ Ama inanın bana, aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının, aslında bambaşka niyetlerin, sinsi hesapların aleti, aracı, örtüsü olduğunu uzun süre görmedik, göremedik.”
“Kendilerinden olmayanlara hayat hakkı tanımayan tavırlarından rahatsızlık duyuyordum”
2010 yılından itibaren, özellikle de 2012 yılından sonra bu yapıyla ilgili rezerv koyduklarını ve bu dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarına yönelik operasyonlar ve davalarla ilgili de ciddi şüphelerinin olduğunu ve bu şüphesini yetkililerle paylaştığını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çok yakından tanıdığım, uzun yıllar birlikte çalıştığım bazı komutanlara yöneltilen suçlamaların ve tutuklamaların gerekçeleri beni ikna etmiyordu. Aynı şekilde, kamuda ve özel sektörde, yapıya mensup kişilerin giriştikleri güç temerküzünden, kendilerinden olmayanlara hayat hakkı tanımayan tavırlarından ciddi olarak rahatsızlık duyuyordum. Fakat o sıralarda meseleyi kendi arkadaşlarımıza dahi anlatmakta güçlük çekiyordum.” dedi.
“Artık şüphe dönemi bitti mücadele dönemi başladı”
2013 yılında yaşanan 17-25 Aralık darbe girişiminin, bu hain örgütün gerçek yüzünü ilk defa tüm çıplaklığıyla ortaya koyan bir hamle olmasına rağmen kimi arkadaşlarının örgütün gerçek yüzünü görmediğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlâ inanmayanların olduğunu da biliyorum. Hâlâ maalesef bakıyor ama görmüyor olanların olduğunu da biliyorum. Bu noktadan sonra artık şüphe dönemi bitti mücadele dönemi başladı.” açıklamasında bulundu.
“Şayet 17-25 Aralık sonrasında aldığımız önlemler olmasaydı, özellikle yargıda aldığımız önlemler olmasaydı bu darbe girişimi muhtemelen, sadece silahlı kuvvetler içindeki bir grup silahlı teröristin değil; polisiyle, yargısıyla, bürokrasinin diğer unsurlarının katılımıyla çok daha büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkacaktı” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her şeye rağmen, bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize, hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin.” diye ekledi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.