Dağılma sürecindeki Avrupa Birliği ve Türkiye için risk-fayda

İslami bir perspektifin dışında bile bakılsa, şu veriler çok önemlidir. İsviçre “yüksek normlarına” gölge düşeceği gerekçesi ile (!) 2002 yılına kadar birleşmiş milletlere üye olmadı. Avrupa birliğine bugün bile girmiş değil. Fakat bütün dünya, servetini ona emanet ediyor.

Endonezya 1965'te birleşmiş milletler üyeliğini çekti. Hiçbir şey de olmadı.  Haritadan silinmedi… Bugün İslam dünyasının potansiyel sahibi bir ülkesidir.

Fakat, Etiyopya (Habeşistan), Haiti, Honduras, Bolivya gibi ülkeler, kuruluşundan beri birleşmiş milletlerin üyesidirler. Suriye'nin BM'de özel statüsü vardı. Bu günkü durumları ortada… “Dünya beşten büyüktür sloganı BM'nin bu işlevsiz, yanlı varlığının ifadesidir. Bir dışa vurumdur aslında.

Abartılarak yüksek fiyat biçilen Avrupa birliğinin içine bakılırsa büyük sıkıntılarının olduğu görülecektir. Norveç, İzlanda, İsviçre gibi zengin ülkeler tenezzül edip girmediler. 1992'deki Maastircht antlaşması ile AET ve EFTA birleşip Avrupa topluluklarından “Avrupa Birliği”ne geçiş sürecini gerçekleştirdi. Bu esnada katılımcı bazı ülkeler Referanduma gitti. Birliğe katılma noktasında çok kritik sonuçlar çıkınca diğer ülkeler referanduma gitmedi. Mesela İngiltere o süreçte referanduma gitmedi. Geçtiğimiz aylarda referanduma gidince birlikten ayrılma kararı çıktı. O dönem Danimarka referanduma gitti. İlk referandumda “red”(%50,7) kararı çıktı. İkinci zorlama bir referandumla (%70) ile ancak giriş sağlandı. Aynı yıl (1992) Fransa da referanduma gitti. %48,95 red, %51,05 kabul oyuyla, ancak onay alındı. İlginç olan ise aynı Fransa 2005'te Lizbon anlaşması çerçevesinde ortak anayasa için Hollanda ile beraber tekrar referanduma gittiler. Ortaya çıkan başarısız sonuç bugünkü İngiltere'nin sonucu gibi bir hayal kırıklığı oluşturunca, ortak anayasa rafa kaldırıldı.

İlk 15 katılımcı ülkenin zaten var olan isteksizliklerini tamamen sıfırlayan durum ise; bu son dönemdeki Sovyet Rusya'nın soğuk savaş dönemi bakiyesi olan ülke katılımları oldu. Polonya, Estonya, Litvanya, Çekya, Slovakya, Letonya, Romanya, Bulgaristan, Macaristan, benzer şekilde Kıbrıs, Malta… Bu ülkelerin hem ekonomik hem siyasi-idari çözülmemiş önemli sorunları var. Bu durumları, o Avrupa Birliği ilkesel cazibesini oldukça aşındırıp aşağı çekti.

Türkiye'nin yanılgısı da tam bu noktadadır. Olası bir AB üyeliğinde Türkiye'deki bazı çevrelerin sandığı gibi, sınırlar Türkiye ile Almanya, İngiltere, Fransa arasında kalkmayacak. Türkiye bu son sayılan ve komşusu olan ülkelere eklemlenecek. Unutulmasın ki Yunanistan, Bulgaristan, Macaristan hâsılı diğer tüm ülkelerin, Osmanlı üzerinden henüz kapanmadığını varsaydıkları hesapları var. Misalen Kıbrıs, Avrupa Birliğinin üyesi ve Türkiye de Kıbrıs'ta “işgalci” varsayılıyor, daha da detay sorunlar var.

Kısacası hem Türkiye hem de Avrupa Birliği, kendileri arasında bir bütünleşmeye imkân vermeyecek ölçüde kan ve doku uyuşmazlığının var olduğunu biliyorlar. Bu yüzden Avrupa taktik bahaneler uyduruyor. Avrupa parlamentosunun son aldığı müzakereleri dondurma kararı da bu türden bir taktiktir. Fakat zamanlaması manidardır. Bu kararla “Avrupa ile ilişkileri bitiren adam olarak” Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da içerde sıkıştırıp yaralamaya çalışıyorlar. Başka detayları sıralamak gereksizdir. UYANMAK ümidi ve duasıyla Allah'a emanetsiniz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.