Diğer Hüseyinler ölmesin

Şu klavyenin başına oturup da sizleri yazmak gerçekten zor geliyor. Çile ve cefayı yazmak o kadar kolay değil. Yarım asırlık çınar, çeyrek asırlık Yusufî bir hayat...

Dile kolay... Sizlerin normal bir hayatınız olmadı ki dışarıdaki kardeşlerin, yeğenlerin, arkadaşların seni anlatabilsin. Onların seninle dışarıyla ilgili nasıl bir anıları olabildi ki?

Seni anlayacak ve anlatacak kişinin ancak senin kadar eziyet-cefa çekmiş olması gerek...

Kim seni nasıl anlatabilir ki? Onun için Rehberlerin, Serdarların konusu oldun. Onların kaleminden dizilen satırlardan, sözlerinden süzülen kelimelerden sizin fedakârlığınızı, genç yaştaki şeyhuhatınızı öğrenebildik.

Allah yolunun erleri, salihlerin ve amillerin varisleri olarak bütün ömrünü bu dava uğruna vakfetmiş insanlar! Kim sizi daha nasıl anlatabilsin ki?

Makam mevki sizin için hiç bir önem ifade etmedi. O'nun yolunda girdiğiniz zindanda dahi, Kur'an'a daha bir sarılmanız aslında her şeyi ifade etmektedir. Siz bir Kur'an hafızı, bir İslam hizmetçisi oldunuz.

Sizi duyan ve tanıyan herkes iyilikle şahitlik etti; hilminizi duymayan kalmamıştı.

Hiç bir zaman zulme boyun eğmemiş bir ailenin ferdi olarak aslında sizden beklenen de buydu.

Hüseyin ailenin ilk kurbanı değildi; yıllar önce yine aynı aileden Allah'a giden yolda yürüdüğü için can veren başka bir aile bireyi daha vardı: Abdurrahman… Ömrünün baharında bir gençti. Meryem ananın kuzusu narin ve nazenindi. Hiç kimseye bir zararı dokunmuş değildi. Kendi işinde ve eğitimindeydi. 1992'nin Temmuz ayında Marksist zalimlerin hedefi oldu. Şehid Abdülkerim Aslan ile beraber tarlada pamuk sulama işindeydiler. Her şeyden habersiz kuruyan çorak toprağı suluyorlardı.

Kahrolası zalimler, bölgede İslami gençlikle mücadelede haddi aşmışlardı. Nerede bir Müslüman varsa, onlar için hedef konumundaydı.

Kürdistan'ın hainleri, Müslüman bir gençlik istemiyorlardı ve neredeyse namaz kılan herkes hedefteydi.

Abdurrahman ve Abdülkerim de sadece bu gerekçelerle hedef edildiler ve yapılan saldırıyla şehid oldular.

Yıllar önce gelen bu şehadet, aileyi derinden etkiledi, ancak davadan geri çevirmeye sebep olmaktan ziyade daha bir sarılmalarını sağladı. Çünkü zalimin saldırgan tavırlarından korkacak yönleri yoktu.

Bu barbar dünyada maalesef zulüm tek bir taraftan esmiyordu. Her birinin farklı bir bahanesi ve şeytanca bir gerekçesi vardı. Abdurrahman marksist zalimlerin hedefi olmuşken, ağabeyi Hüseyin, laik seküler cenderenin çarkları arasında çeyrek asra yakın bir süreyi zindanlarda geçirmek durumunda bırakıldı.

23 yıllık zindan hayatı boyunca çilenin her çeşidine maruz kalan Hüseyin, Allah'ın yardımıyla çok badireler atlattı. Zindanın karanlık dehlizlerinde farklı halet-i ruhiyelere duçar oldu. Mahkûmları derinden etkileyen sürgün zulmüne defalarca maruz kaldı. Bu arada yaşlı ana-baba ve diğer aile bireyleri de bütün bu sıkıntıların muhatabı oldu. Yaşlı ana-babanın artık oğullarını yıllarca görememe süreci başladı. Ki Hüseyin zindanda kaybettiği babasının taziyesine bile katılmaktan alıkonuldu, ona bu imkân verilmedi. Adalet ve eşitlik sadece üstünler içindi. Onun, herkes için olduğu sadece bir söylemden ibaretti.

Evet... Meryem gibi saliha bir ananın, böyle bütün sıkıntılara göğüs geren saliha evlatları olurdu. Bütün bu ağır yük ve ıstıraba rağmen bir an olsun hamd etmekten geri durmayan kocaman yürekli ve eli öpülesi ananın böyle kahramanları olurdu.

Daha fazla sözü uzatmanın gerçekten bir anlamı yok...

Buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum ki, bu Hüseyin gibi daha birçok Hüseyin var, onların ölüm haberlerini beklemeden lütfen onlara dikkat kesilelim. Bireyin yaşam koşullarını kolaylaştıralım ki, toplum da biz de huzur içinde yaşayabilelim.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.