Direnişin Kadınları

Şehadetinden çok kısa süre önce Twitter’da “Şehadete olan sevgimiz hayata olandan çok çok fazladır.” cümlesini yazmıştı Hala Ummu Şeyma. Liseyi henüz geçen yıl bitirmişti. Kıyamın başladığı ilk günden sonra Adeviyye Meydanı’ndaki direniş nöbetlerine katılmıştı. Eli kanlı katillerin ardı arkası kesilmeyen tehditlerine aldırmamıştı. Asker ve polisin etrafı sarmasına, çadırları ateşe vermesine, Müslüman halkı kurşuna dizmesine, helikopterlerin tepeden ateş yağdırmasına ve keskin nişancıların binaların üstünden ateş açıp etraftaki insanları vurmasına aldırış etmemişti.


Etrafındaki insanlardan çoğu şehid düştüğü halde çokça arzuladığı şehadete kavuşamadı. Kanlar içinde yerlere serpilen kadın ve çocuklarla meşguldü. Arkadaşlarından İslam Abdulğani ve Elem Ferhat ile birlikte yaralı kadın ve çocukları ambulanslara taşımaya çalışıyordu.


Saatler geçmek bilmiyordu. Kadın ve çocukların cesetlerini Adeviyye Camii’ne taşımak için çabalamış, belini incitmişti. Yerlere kadar uzanan pardösüsü kanlara boyanmıştı. Kafalarından ya da göğüslerinden yedikleri kurşunlarla şehid düşen kadın ve çocukların yerlerde cansız yatan bedenleriyle karşılaştıkça gözyaşları sel olup akıyordu.
İkindi namazını kılmamıştı. Kanlı elbisesiyle namaza duramayacağını düşündü. Arkadaşlarına baktı, hepsi onun gibiydi. Elbisesine kan bulaşmamış kadın yoktu. Kansız bir elbise bulabilirim ümidiyle namazını geciktirdi. Ancak bulamadı. Adeviyye Camii’ne girip bir kenarda durdu. Gözyaşları içinde kıbleye yönelip üzerinde şehid kanları bulunan elbisesiyle namazını kıldı.


Dehşet manzaralar ve kanlı cesetler öylesine meşgul etmişti ki ailesiyle irtibat kurmayı aklına bile getirmemişti. Bir ara aklına gelince cebinden telefonunu çıkardı. Telefonunu açıp annesini aradı. Hüngür hüngür ağlıyordu annesi. Sağ olduğunu, şehit düşmüş kadın ve çocukların cesetlerini taşıdıklarını söyledi. Annesinin ısrarlarına rağmen işi bitmeden eve dönmeyeceğini bildirdi. Kardeşi Mahmut’un da Adeviyye’de olduğunu annesinden öğrendi. Babası ise iki hafta önce darbeciler tarafından gözaltına alınmış, kendisinden bir daha haber alınamamıştı.


Yerlerde inleyen insanların yardımına koşuyordu. Kimi zaman temin ettiği bir miktar suyu yürekleri yanan yaralılara ikram etmek için çabalıyordu. Kimi zaman arkadaşlarından birinin çarşafından ya da örtüsünden kopardığı bezle kan kaybeden yaralıların kol ya da bacaklarını sarıyordu.
Eli kanlı vahşiler saldırmaya devam ediyordu. Zaman zaman üzerinden kurşunlar uçuşuyordu. Teker teker yerlere seriliyordu insanlar.


Yaralılar yerlerde can çekişirken ambulanslardan haber yoktu. Ambulansların önünü kesen katiller, yaralı taşımalarına izin vermiyordu. Kimi ambulanslardaki yaralılar kurşuna diziliyordu. Ortalık can pazarına dönmüştü. Çaresizce olanları izleyen Hala Ummu Şeyma’nın gözlerinden durmadan yaşlar boşalıyordu.
Ortalıkta koştururken kimi zaman kulağının dibinden kurşunlar uçuşuyordu. Yangın bombaları dev ateş dalgalarının yükselmesine neden oluyordu.
Yaralılara yardım eden ya da şehitleri taşıyan insanlara coplarla saldırıp linç etmeye çalışıyorlardı. Kimilerini döve döve askeri araçlara taşıyorlardı.


Hala Ummu Şeyma’nın gözü bir köşede inleyen yaşlı bir kadına ilişti. Arkadaşlarını alıp yaralı kadının yardımına koştu. Göğüs tarafından kanlar boşalıyordu. Çaresizce etrafına bakıyordu. Belli ki yeni vurulmuştu. Kanını durdurma imkanları yoktu. Etrafta dolaştı. Ambulans bulamadı. Askeri bir aracın hızlıca kendisine doğru geldiğini görünce bir kenara attı kendisini. Yaşlı kadının yanına döndü. Yaralı kadını kol ve ayaklarından tutup bir kenarına götürmeye çalıştılar. Kadın kilolu olduğundan taşımada zorlanıyorlardı. Bu arada kadının kolunu tutan arkadaşlarından biri yere yığıldı.

Alnından kanlar boşalıyordu. Başını kaldırıp karşı binaya baktı. Keskin nişancıların tepeden insanlara ateş ettiğini fark etti. “Allah-uEkber!” deyip arkadaşına yöneldi. “Fatıma, Fatıma…” dedi. Tek kelime çıkmadı Fatıma’nın ağzından. Dudakları kıpırdadı. Kelime–i şehadet getiriyordu anlaşılan. Adeviyye’den arkadaş edinmişti. Gözlerinden akan yaşları eliyle silerken bir kısmı Fatıma’nın yüzüne damladı. Oracıkta canını teslim etti Fatıma. Elleri tutmaz olmuştu Hala Ummu Şeyma’nın. “Allah sizi kahretsin, katiller!” dedi.


Yaşlı kadını orada bırakıp Fatıma’yı meydanın bir kenarına taşıdılar. Fatıma’yı oracıkta bırakıp iki arkadaşıyla birlikte yaşlı kadını taşımak için yeniden meydana döndü. Yüz metre ötedeki bir ambulansa gözü ilişti. Koşar adımlarla yanına gitti. Yaralı doluydu. Yaşlı kadını almalarını istedi. Yerlerinin olmadığını söylediler. Ambulans sürücüsüne rica edince yaşlı sürücü “Tamam kızım” deyip Hala Ummu Şeyma’nın ardından yaşlı kadının bulunduğu alana hareket etti.


Ambulansın kapısını açıp yaşlı kadına yer açmaya çalıştılar. Yaşlı kadını kaldırdıkları sırada şiddetli bir kurşun yağmuru duyuldu. Bu sefer katillerin hedefinde onlar vardı. Ambulansa yerleştiremeden yere yığıldılar. Yağmaya devam ediyordu kurşunlar. Hala Ummu Şeyma, arkadaşları İslam Abdullğani ve Emel Ferhat, yaralı olan yaşlı kadın, ambulans sürücüsü ve sağlık görevlisinin bedenleri delik deşik olmuştu. Sağ parmağını kaldıran Hala Ummu Şeyma, kelime-i şahadet getirip arkadaşlarıyla birlikte oracıkta şehit oldu.
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.