Doğu ve Batıyı Aydınlatan Nur

Doğu ve Batıyı Aydınlatan Nur

De ki: ‘Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”[1]

De ki: ‘Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”[1]

“Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır.”[2]

“Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikâbı) pek şiddetli olandır.”[3]

Hz. Peygamber (sav)’in doğum yıldönümü sebebiyle etkinliklerin düzenlendiği günlerdeyiz. Mevlid Kandili vesilesiyle her tarafta organizasyonlar tertip edilmekte, mevlidler verilmektedir.

İbn-i Hacer-i Askalanî, İmam Suyutî, İbn-i Hacer-i Heytemî gibi bir çok muhakkik mevlid kutlama âdetini bid’a-i hasene olarak kabul edip teşvik etmişlerdir.

Bu hususta Üstad Bediüzzaman da şunları söylemektedir:

“Mevlid-i Nebevî ile Mi’raciyenin okunması, gayet nâfi’ (faydalı) ve güzel âdettir ve müstahsen (beğenilen) bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin (İslamî toplumsal hayatın), gayet latif ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir (sohbet sebebidir). Belki hakaik-i imaniyenin ihtarı için, en hoş ve şirin bir derstir. Belki imanın envârını (nurlarını) ve muhabbetullah ve aşk-ı Nebevîyi göstermeye ve tahrike en müheyyiç (heyecan veren) ve müessir (etkili) bir vasıtadır.”[4]

Madem latif, tatlı ve parlak bir sohbete sebeptir. Öyleyse bizler de Allah’a karşı kulluk vazifesi, Hz. Peygamber (sav)’in sünnetine ittibanın gerekliliği, günümüzde Müslümanların içinde bulunduğu perişan vaziyet ve İslam düşmanlarının düşmanlıkları noktasında birbirimize hatırlatmalarda bulunmaya ve birbirimizi bilgilendirmeye çalışacağız inşaallah.

Madem Allah ve Peygamber (sav)’in sevgisini göstermeye ve hareketlendirmeye heyecan veren etkili bir vasıtadır, o halde bizler de bu vasıtayı kullanacağız ve bu faydalı âdeti akraba, komşu ve sevdiklerimizle beraber Allah’ın razı olacağı şekilde geçirmeye çalışacağız inşaallah.

Hz. Peygamber (sav)’in sevgisini belirli günlerle sınırlamayıp devamlı kılmak için O (sav)’nun siyerini çokça okuyalım. İnzar okuyucuları çok iyi bilmektedir ki, öteden beri ısrarla Hz. Peygamber (sav)’in siyerinin okunmasını birbirimize tavsiye etmişizdir. Sürekli siyer okuyan ve cami ile sıkı bir irtibat içerisinde bulunan bir topluluk olarak anılmalarını kardeşlerden her daim istemişizdir.

Biz siyeri bir kitap olarak telakki etmiyoruz. Siyeri, Hz. Peygamber (sav)’in hayatının itina ile ve doğru bir şekilde tespit edilişinin izharı, Kur’an-ı Kerim’in eşsiz yorumu ve beşeriyeti vahye uydurma projesi olarak görüyoruz.

Doğru yolu bulup Cenab-ı Allah’ın rızasına ermek ve neticede muvaffak ve muzaffer olmak için Hz. Peygamber (sav)’e uymak, O (sav)’nun yaptığını yapmak, gösterdiği şekilde yürümek gerekir. Bunun gerçekleşebilmesi için de O (sav)’nu tanımak, bilmek ve anlamak gerekir.

Nasıl bir ahlak üzerinde bulunduğunu, şanının ne kadar yüce olduğunu, Rabbine nasıl yalvardığını, hangi vaziyette olursa olsun tüm buyruklarını nasıl da yürekten ifa ettiğini, Rabbine gece-gündüz ne denli ibadet ettiğini, O (cc)’nu nasıl yücelttiğini, emirlerini apaçık ortaya nasıl da koyduğunu bilmek gerekir.

Görevini ifa etmeye çalışırken karşılaştığı problemlere, musibet ve zorluklara ne denli büyük bir sabırla ve ne şekilde göğüs gerdiğini,

İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık yapanlara ve münkerâta karşı ne denli tavizsiz olduğunu kavramak gerekir.

İnananlar sıkıntıya uğradığında nasıl da rahatsız olup sıkıntıya girdiğini, onlara karşı ne kadar şefkatli ve merhametli olduğunu, kaba ve sert davranmaktan imtina ettiğini, yanında Ashab’ın olumsuzluklarının konuşulmasına müsaade etmediğini, müminlere şefkat kanatlarını nasıl gerdiğini görmek gerekir.

Kur’an-ı Kerim’i nasıl okuduğunu, onunla ne şekilde muhatap olduğunu, Kur’an-ı Kerim dinlediğinde ne derece etkilendiğini, dünyaya, mala, yemeye, içmeye vb. hususlara ehemmiyet vermediğini, ailesine, çocuklarına, komşularına ve akrabaya karşı tavır, davranış ve muamelesinin nasıl olduğunu bilmek gerekir.

Biz, Hz. Peygamber (sav)’in Cenab-ı Allah’ın kontrolünde hareket ettiğine, kendi hevasıyla hareket etmediğine inandığımızdan -başta da belirtildiği üzere- siyeri; beşeri vahye uydurma projesi olarak görüyoruz. Dolayısıyla ısrar ve itina ile ve de doğru bir biçimde okunması/okutulması gerektiğine inanıyoruz.

Zira Hz. Peygamber (sav)’in her hareketi, her sözü, her adımı, sosyal, siyasal, hukukî, ekonomik vb. açılardan kaide ve kurallar içermektedir. Allah-u Teala (cc)’nın bizzat kontrolünde bulunan bu büyük proje kıyamete değin, özelde Müslümanlar olmak üzere, tüm insanlar içindir.

O halde bizim de insanlara yol gösterici olabilmemiz için Cenab-ı Allah’ın örnek olarak seçtiği Hz. Peygamber (sav)’i örnek almamız gerekmektedir.

Bütün peygamberlerin (aleyhimusselam) övgüyle bahsettiği, Cenab-ı Allah’ın geçmiş ümmetler üzerine şahit kıldığı ümmetinin fertlerinden olmanın yolu budur.

Hz. Peygamber (sav)’in siyerini öyle bir okuma, okutma, anlama ameliyesine girelim ki; ailelerimiz, akrabalarımız ve komşularımızla her ne yaparsak Resulullah (sav)’ı örnek almış, O (sav)’nun sünnetini yaşamış olalım.

Cenab-ı Mevla tüm müminlere O (sav)’na hakkıyla ümmet olma bilinç ve pratiğini nasip eylesin. (Âmin)

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

[1] Al-i İmran: 31

[2] Ahzab: 21

[3] Haşir: 7

[4] Mektubat, 24. Mektubun 2. zeyli, 5. nükte

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.