Dr. Abdulkadir TURAN

Dr. Abdulkadir TURAN

Eğitim handikabını aşmak

Kovid 19 salgını pek çok hesabı alt üst etti. Ama gördüğüm kadarıyla, eğitimde dezavantajlı kesimleri olumlu etkiledi.

Eğitimde ekonomik sorunlarından dolayı dezavantajlı kesimlerin çocukları, muhtemelen alacakları puanlardan daha iyisini aldılar. Okulsuz eğitim, onlara yaradı. Neden?

Türkiye’de seküler kesimler, 1908’den bu yana devletin bütün imkânlarını tüketerek zenginleştiler. Çocuklarını, büyük ekonomik imkânlarla en iyi okullarda okutma imkânı buldular. Bu arada uluslararası sistemle de ilişkili olarak eğitimde kendi kurumsal yapılarını da buldular. Büyük ekonomik imkânlarla öğrenci alan ve bir kısmı yurt dışı bağlantısı bulunan o kurumsal yapılarda öğrenci, sair kurumlarda okuyan öğrencilere karşı birkaç avantajla üniversiteye başlıyor.

Bu öğrenciler, her şeyden önce birkaç yabancı dil öğreniyorlar. Bunun yanında gerek okulda aldıkları dersler gerek özel derslerle sair öğrencilerle kıyaslanmayacak bir eğitim alıyorlar. İyi üniversitelere yerleşiyorlar. Üniversite eğitimlerinden sonra da dışarıya her tür çıkış yabancı dil eksenli olunca Milli Eğitim Bakanlığı bursları dahil, yurt dışı eğitiminden çok kolay istifade ediyorlar. Sair ailelerin çocukları, bu kadar avantaj karşısında onlarla yarışamıyorlar.

İnsanlığı aciz bırakan pandemi sürecinde okullar kapanıp özel kurs ve ders imkânları azalınca herkes bir bakıma eşitlenmiş oldu. Kesin olmamakla birlikte büyük bir ihtimalle sair ailelerin çocukları, aradaki açığı kısmen kapattılar.

Ancak, eğitim bu tür doğal süreç avantajlarına bırakılmayacak kadar kıymetlidir. Bu ülkenin müspet kesimleri ise bu konuda henüz oldukları yerde değiller.

Henüz Cumhuriyet’ten önce İslamî kesimle eğitim arasına bir mesafe girdi. Cumhuriyet’ten sonra ise İslamî kesimden neredeyse hepten koptu. 1950’li yıllardan bu yana eğitime yeniden tutunmaya çalışıyor. Ama çocuklarını yönlendirdiği devlet kurumlarından imam hatipler birkaç kez “darbe” yedi. Özel kurumlarda önce 28 Şubat’ta tarihin en ağır darbelerine maruz kaldı. 28 Şubat’tan sonra İslamî kesime vurulan daha ağır darbe ise 15 Temmuz darbe girişimini yapan kesime mahkûm edilmek oldu.

Eğitim, hayatın bütün alanlarını etkiler. Seküler kesimin eğitimdeki istikrarı karşısında İslamî kesimin aldığı bu sersemletici, sarsıcı darbeleri İslamî kesimi sadece eğitimde değil, hayatın bütün alanlarında dezavantajlı duruma düşürdü.

İslamî kesim kendisini hâlâ bu dezavantajlı durumdan kurtarmış değildir. Seküler kesimin okulları, bütün hükümetlerin döneminde uluslararası güvence altında istikrarlı ilerleyişini sürdürürken İslamî kesimin kurumlarının en istikrarlısı dahi son otuz yılda birkaç darbe almıştır ve yarın da durumundan emin değildir. Bunun en açık örneği Şehir Üniversitesi’nin başına gelenlerdir.

Son sınavın neticelerine genel olarak bakıldığında İslamî kesimin çocuklarının günahlardan uzak olmasıyla az çok destek bulunca başarılı oldukları görülür. Lakin bu çocuklar, üniversitede ve üniversiteden sonra yurt dışına çıktıklarında dezavantajlı olmaya devam edeceklerdir.

Bugün uğraşılması gereken en önemli alanlardan biri, eğitimde nitelikli kurumlar açarak İslamî kesimi, dolayısıyla ülkenin büyük çoğunluğunu eğitim konusundaki bu handikaptan kurtarmaktır.

Bu yöndeki iyi bir çözüm, sadece Türkiye için değil, bütün İslam alemi ve sömürülen halklar için de umut olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.