“El Emin (Sav)’İn “Et Tahire/ El Afife” (Ra) İle Olan Mübarek İzdivaçları

“El Emin (Sav)’İn “Et Tahire/ El Afife” (Ra) İle Olan Mübarek İzdivaçları

Gözlerimizin Nuru Sevgili Peygamberimiz (sav), yirmi beş yaşlarındayken Huveylid’in kızı Hz. Hatice ile evlenir. Hz. Hatice, kırk yaşlarında ve iki kocadan dul, iki de çocuk annesiydi.

Gözlerimizin Nuru Sevgili Peygamberimiz (sav), yirmi beş yaşlarındayken Huveylid’in kızı Hz. Hatice ile evlenir. Hz. Hatice, kırk yaşlarında ve iki kocadan dul, iki de çocuk annesiydi. Mekke’nin cahili toplumu içerisinde iffetli ve itibarlı bir kadın olarak tanınırdı. Ayni şekilde malıyla da Mekke’nin zenginlerinden sayılırdı. Cahiliye pisliklerinden arı duru bir yaşantıya sahipti. Bunun için de Kureyşliler onu: “Et Tahire/El Afife” lakablariyle lakablamışlardı. Yaşına rağmen birçok kureyşli ileri gelenin evlilik tekliflerini geri çevirmişti. Ama Sevgili Peygamberimizin nurani siması ve kâmil ahlakını görünce de kendisi zaman kaybetmeksizin hemen evlilik teklifine yapıştı. Böylece hayatında en ferasetli ve isabetli kararı vermiş oluyordu. Şüphesiz Hz.Hatice (ra), Hz. Peygamber (sav)’i tercih ederken, Onu malı mülkü sebebiyle tercih etmemişti. Hz. Hatice de Sevgili Peygamberimiz (sav)’in maddi cihette varlıklı olmadığını çok iyi biliyordu. Bilakis Onda gördüğü üstün meziyetler onu cezp etmişti.

Hz. Resulullah (sav)’in, Hz. Hatice (ra)’nin teklifine müspet cevap vermesi de tamamen Hz. Hatice’nin üstün bir ahlak ve meziyete sahip olmasındandır. Yoksa hem yaşlı ve hem de iki kocadan dul, iki çocuk annesi olan bir kadınla evlenmek, yirmi beş yaşlarında bir genç için denk bir evlilik değildir. Anlaşılan şu ki, ikisinin gönül rabıtası sadece manevidir.

Akılları gözlerinde olan kimi yerli ve yabancı art niyetliler, bu pak ve iffet misal evliliğe, o nakıs akıllarıyla çirkin yorumlar getirmeye çalışırlar. Kendilerince bu saldırılarıyla cihanı aydınlatan O nur’u pakı söndürebileceklerinin zehabına kapılıyorlar. Oysa bu zavallılar, bu halleriyle esfel bataklığına batıyorlar. Aklı selim sahibi tek bir kişi onların bu fasit düşüncelerinden etkilenmez. Onlar, ancak kendilerine tabi olan müşevveş zihinleri bulandırırlar.

Onların ipe sapa gelmez delilleri tarih boyunca İslam âlimleri tarafından sağlam delillerle çürütülmüş ve onların çirkin yüzleri insanlığa teşhir edilmiştir. Burada bunların detaylarına girmek gerekmez; ancak bir iki hususu açıklamak yeterli olacaktır.

Sevgili Peygamberimiz (sav)’in çok evliliğini (hâşâ) beşeri bazı nefsanî hazlara hamletmek istiyorlar. Hâlbuki Peygamberimiz Efendimizin her bir evliliğinin güzel bazı hikmetleri mevcuttur. Bu hikmetleri, mü’min araştırmacılar, derli toplu olarak eserlerinde bir araya getirmişlerdir. Yerli ve yabancı müsteşriklerin bu saldırılarının en güzel cevabı, Hz. Peygamber (sav)’in Hz. Hatice (ra) ile olan mübarek izdivaçlarıyla verilmektedir. Görüldüğü gibi Hz. Peygamber (sav), henüz yirmi beş yaşlarında bir genç iken kendisinden büyük, kırk yaşlarında, dul ve iki çocuk annesi bir kadınla evleniyor. -Bilindiği gibi insanın cinsel arzusunun alevlendiği doruk süreç, yirmi beş yaş ile kırk/kırk beş yaşlar arasıdır- Onun gencecik yaşına rağmen böyle bir kadınla evlenmesi hiçbir maddi sebebe bağlanamaz. Çünkü insan için daha önemli olan şey ömür boyu beraber hayat süreceği zevcenin denk olabilmesidir. İşte Sevgili Peygamberimizin, Hz. Hatice ile evliliklerinde bu manevi denklik mevcuttur. Bunun içindir ki, yirmi beş yıl boyunca beraber mutlu bir hayat geçirmişlerdir. Bu mutluluğun temelinde iddia ettikleri gibi Hz. Hatice (ra)’nın malı da yoktu. Eğer bu evliliğin temelinde mal olmuş olsaydı; son on yıllarında Mekke’nin en mağdur ve fakir ailelerinden birisinin seviyesine geriledikleri zaman bu mutluk sona erecekti. İleride de göreceğimiz gibi; Hz. Resulullah (sav)’in her darlığında en büyük destekçisi Hz. Hatice (ra) olmuştur. Bu mübarek eşinin vefatlarının vuku bulduğu yıla “Hüzün yılı” ismini vermekle ne kadar büyük bir kayıplarının olduğunu, tarih boyunca süregelen nesillerin fehmine sunmuştur.

Gözlerimizin Nuru Peygamber (sav)’in Hz. Hatice’ye olan muhabbetinin derecesinin, onun vefatından yıllar sonrasında da devam ettiği görülmektedir. Öyle ki bazı eşleri, -Hayatta olmamasına rağmen- Hz. Hatice’yi kıskanmışlardır. Hz. Aişe (ra) annemiz, bu konuda bir gün itiraz eder ve: “Hatice’de ne var ki” demesine karşılık, Hz. Resulullah (sav): “Hiç şüphe yok ki, ben onun sevgisiyle rızıklandırılmışımdır” buyurur. (Buhari-Muslim)

Başka bir rivayette, Hz. Aişe (ra)’nin: “Resulullah (sav), Hatice’yi anmadan ve ona güzel övgüler sunmadan nerdeyse evden dışarı çıkmazdı. Yine günlerden bir gün onu andı. Bunun üzerine beni ağlamak tuttu. Ben Resulullah’a: “O ancak yaşlı bir kadındır. Allah sana ondan daha hayırlısını vermiştir”dedim. Bunun üzerine Resulullah kızdı, sonra: ‘Hayır vallahi Allah bana ondan daha hayırlısını vermedi. Çünkü halk bana inanmazken o inandı. İnsanlar beni yalanlarken, o beni tasdik etti. Halk bana her şeyi yasakladığı vakit, o beni malıyla destekledi. Diğer hanımlardan çocuğum olmadığı halde, Allah bana ondan çocuk ihsan etti’ buyurdu.” (İmam Ahmed-Taberani)

Sevgili Peygamberimzin Hz. Hatice (ra)’ye olan olan övgülerinden de anlaşılıyor ki, yirmi beş yıllık evlilik hayatları mutlu geçmiştir. Yani ne Hz. Resulullah (sav), Hz. Hatice (ra)’nin yaşlılığından şikâyet etmiş ve ne de Hz. Hatice annemiz, varlıklı yaşamlarından sonra giriftar oldukları mağduriyet ve fakirliklerinden şekva etmişlerdir. Bilakis Hz. Resulullah (sav)’e olan yoğun desteğinden dolayı, Hz. Cebrail (as), Allah’ın selamını Hz. Hatice’ye getirmiştir. Şüphesiz bu şeref ve izzete herkesin layık olması mümkün değildir. Buna layık olanlar ebedi kurtuluşa ermişlerdir.

Hâsılı fasit zihinlerden, müşevveş fikirler tezahür eder. Allah Resulü (sav)’nün mübarek siretlerine saldıranların asıl amaçları İslam’a olan düşmanlıktır. Bunun için de İslam’ı vazeden zata kendilerince kusur bulmak istiyorlar. Heyhat! Tarih boyunca bu düşmanlığı sürdürenler kendilerini rezil-u rüsva etmişlerdir. Onlar o çirkin dilleriyle saldırırlarken kendilerini yerin dibine batırdıklarından haberdar olmayan zavallılardır. Ama kâinatın sahibi olan Allah’ın “Habibi” olan zatın kadrine hiçbir kusur ilişmez. Bilakis göktekiler ve yerdekiler ona sürekli salât ve selam etmekle dillerini ve zihinlerini tezyin ederler. O Habibi Kibriya’ya binlerce salât ve selam olsun.

Bu mübarek izdivaçta mü’min erkek ve kadınların örnek almaları gereken önemli hususlar mevcuttur. Kadın olsun erkek olsun denkliğin esasını manevi değerlerde aramalıdırlar. Maddi değerlere tenezül etmemelidirler. Özellikle muhatabında aradığı güzelliğin İslami ahlak ve islamı yaşayıp yaşamadığı şeklinde olmalıdır. Mü’min kadın erkeğin malına mülküne değil; Hz. Hatice (ra)’nin yaptığı gibi gerekirse maddi cihette fakir olan kocasına yardımcı olabilmelidir. O örnek insan kendisine mehir olarak vermesi için kendi malından Hz. Peygamber (sav)’e vermişti. Daha sonra Mekke’nin sayılı zenginleri arasında olmasına rağmen tüm servetini İslam daveti uğruna feda etmişti. Bunu da severek yapıyordu. Bir gün olsun bu konuda şekva ettiği görülmemişti. İşte bu mübarek insan Allah’ın selamına ve Resulullah (sav)’in övgüsüne mazhar olmuştu.

Hakeza mü’min erkeğin de evlilik hususunda kendisi için seçeceği kadının yaşına, cemaline vs.’ye bakmaktan ziyade hayatı boyunca İslami mücadelede kendisine yardımcı olabilecek ahlaka sahip olanları tercih etmelidirler. Davetçi kadın ve erkeğin her hususta Hz. Resulullah’ın siretini ve sünnetini rehber edinmeleri gerekir. Şüphesiz bunu başaranlar Allah ve Resulünün rızasına mazhar olurlar. Onların razı olması da dünyadan ve içindekilerinden daha hayırlıdır. Tüm mü’minlere bu şuur ve ameli nasip etmesini Rabbi Kerimimizden dileriz.

İnzar Dergisi

KAYNAKLAR

İslam Tarihi: M.Asım Köksal

El Esas Fi Sünne: Said Havva

Fukhu’s Siyre: Dr.M. S. Ramazan El Buti

İslam Peygamberi: Prf. Dr. M.Hamidullah

Peygamberimizin Hayatı: İmam Şibli
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.