En büyük zulüm adalet namına yapılan zulümdür

28 Şubat'ın 21'inci yılını geride bıraktık. Postmodern darbenin askeri ayağı ile ilgili hukuki süreç devam ediyor, sonucunu hep beraber göreceğiz. Ancak bu darbe sürecine destek veren iş dünyası, medya, eğitim, yargı ve sivil ayaklarına yönelik ciddi bir adım atılmış değildir. Her ne kadar bu sürecin görünen yüzü asker ayağı olsa da, bu zihniyetin asıl mimarı İslam ve İslami değerlere savaş açan tüm çevrelerdir. En az asker kadar onlar da suçludur ve yargı önünde hesap vermelidirler.

28 Şubat'ın zeminini hazırlayan sivil çevrelerin, şu an aktif olmasalar da pusuda bekledikleri, uygun zaman ve zeminde tekrar harekete geçecekleri unutulmamalıdır. Kendilerini bu Ülkenin sahibi olarak gören, zihin ve ruhlarıyla İblis ile ittifak kuran sözde Aydınlık ancak gerçekte karanlığın ta kendisi olanlardan da hesap sorulmalıdır.

İnanç ve kimliklerin tank paletleri altında kaldığı Postmodern darbeyle;

Hukuksuzca 6 milyon insan fişlendi.

Türkiye 291 milyar dolar zarara uğratıldı.

Kur'an Kursları kapatılıp, Kur'an eğitimine yaş sınırı getirildi.

100 bine yakın kız öğrenci eğitim hayatından mahrum kaldı.

Brifingçi yargının kararlarıyla binlerce kişi cezaevlerine girdi ve bunlardan yaklaşık 600'ü hala cezaevindeler…

Bu maddeleri çoğaltabiliriz. Peki, bunca cürüm işleyen, bu kadar insanı mağdur eden ve ülkeyi en az 20 yıl geriye götürenlerin hesabı sadece 60 askerden mi sorulacak? O dönemin bütün aktörlerinden hesap sorulmadan ve yaşatılan mağduriyetler giderilip iade-i itibarları yapılmadan adalet tesis edilmiş olmaz.

En büyük zulüm adalet namına yapılan zulümdür. 28 Şubat döneminde, derinlerden ve apoletlerden emir alan yargı cübbesi, zulme adaletin maskesini takarak adaleti bir zulüm kılıcına dönüştürdü. O kılıcın yusufilerde açtığı yara kanamaya devam etmektedir. Yusufilerin aileleri Şubat'ın ayazını hala iliklerine kadar hissetmektedir.

Ellerinde imkân olduğu halde bu mağduriyetleri gidermeyenlerin, açılan zulüm yaralarını kapamayanların indi ilahide hesapları çetin olacaktır. Siyasi erk darbeye zemin hazırlayan kalemşörlerin oluşturmak istediği olumsuz algıyı dikkate almadan ivedilikle bir çözüm bulmalıdır.

Düşünün darbe yapanlar şatolarda lüks hayat yaşamakta, mağdurlar zindandadır. O dönem darbe için zemin hazırlayan satılık kalemler, kamuoyunda algı oluşturmaya çalışmakta, dönemin hışmına uğrayan mazlumlar ve aileleri bir türlü seslerini duyuramamaktadır. Bu ne zamana kadar böyle sürecek? 21 yıl oldu yetmedi mi? Bu zulüm ne zaman son bulacak? Artık iktidarın muktedir olduğunu görmek istiyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı; “Binlerce insan, on binlerce insan yandı. Ve bu insanlar ne yazık ki 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl hapishanelerde çürüyen vatandaşlarımız var” diyor.

11. Cumhurbaşkanı Gül; “28 Şubat'ta brifinglerle yönlendirilen ve adli yargılama ilkesinden uzaklaşan mahkemeler birçok kişiye çok ölçüsüz cezalar verdiler. Bunlardan 600'e yakını hala mahkûm. Mahkemeler yeniden yargılama yolunu bu kişilere açarsa haksızlıkların geç de olsa telafisine imkân vermiş olurlar” diyor.

Başbakan, Adalet Bakanı ve birçok milletvekili benzer cümleler dillendirmelerine rağmen somut bir adımın atılmaması gösteriyor ki daha 28 Şubat'ın etkisi geçmemiştir.

Temennimiz, mağdurların bu bayramı hasret kaldıkları aileleri ile geçirmeleri ve adaletin tecelli etmesidir.

Görüş ve Önerileriniz için... [email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.