Menderes YILDIRIM

Menderes YILDIRIM

Eşeğimin (bile) bildikleri

“Dünya dönmeye, herkes ektiğini biçmeye, Güneş, DOĞU’dan doğmaya ve BATI’dan batmaya, rüzgâr eken fırtına biçmeye, keser döner sap dönmeye, bir gün gelir hesap dönmeye…” Rabbim, (bahtlı) “günleri insanlar arasında döndürmeye…” devam ediyor.

“Domuzdan post, gâvurdan dost olmaz”  denildiği halde özellikle halkı İslam ülkelerdeki idarecilerin ekseri; “postu domuzdan, dostu da gâvurdan” seçmeye ve daha da ilginci, “Çözüm Süreçlerinde” de “habis yatırlardan” keramet(?) beklemeye devam ediyor.

Dünyada: ABD, Doğu Bloğu’na karşı güç kaybederken her menfaatinin yanına israile de ciddi bir hisse ayırmaya, AB; fırtına öncesi sessizliğinin tadını çıkarmaya; bunların âlayı da diktayı temsil eden Sisîleri, halkı ve Hakk’ı temsil eden Mursîlere tercih etmeye devam ediyor.  

Ortadoğu: işgalci israil için; -fırtına öncesi sessizlik de olsa- keyif çatma mekânıdır. Helal sofraları bulandıran farenin değme keyfine ancak şimdilik. 

İran ve geçmiş suçlarını kısmen itiraf edip halkıyla barışmaya(!) çalışan Türkiye hariç tutulursa; halkı Müslüman rejimlerin tümü, halkıyla kavgaya devam ediyor. 

Suud; tek kuruşu alın teri olmayan sermayesini “tevhid” ve “uhuvvete” değil “bir gün kendisine dönebilecek olan gözü kara bir nesli; -Müslümanın yine Müslümanı katlettiği cihad(?!) cephelerinde- telef etmeye” devam ediyor. 

Su-Rak (Sy-Rak)= Suriye, Irak; Osmanlı İmparatorluğu’nun parsel edilmesinin günümüzdeki canlı yayınıdır.

Batı, Su-Rak’a askerî müdahale edecektir ancak henüz değil. Şimdilik, savaşan cephelerin çoğunda bir enerji ve her birinde de “zafer” için kesin inanç var. Onlar, “KÖRLER MEMLEKETİ’ndeki TEK GÖZLÜ KRAL’ı” pek sever onlar, kan kaybından yere yıkılan grup(lar) için “mezar kazmaya” ayakta kalıp yaşam mücadelesi verecek (tek) grubu da “kahramanlaştırıp(!?) stratejik müttefik(!) olmak için anlaşmalar yapmaya” gelir. 

Bir halk; ucuz sebeplerle, ulusalcıların insafına terk edilirken Ümmet’in yetimi olmaya devam ediyor. Haccac zihniyeti; Kürdistan’daki tüm “dereleri kurutup üzerlerine birer köprü yapmıştır. Dumrul’um; geçenden kırk, geçmeyenden de döve döve seksen akçe alır(imiş).”

Doğu’da devletin bilerek veya bilmeyerek ortadan çekildiği kesin.  Kırsalın çoğu yerlerinde “eşkıya hükümdar olmuş.”  Kimi ilçelerde (Varto) adliyeler yerine, artık köylerde kurulan “halk mahkemelerinde” kararlar verilir olmuş. Seksenlik yaşlısına kadar, köylülere belirlenen yerlerde “nöbet” tutturuluyor. Kazıklı Voyvoda’ya uymayanların ev ve işyerlerinin nasıl yakıldığını; kız-erkek çocuklarının nasıl askerlik niyetine dağa kaldırıldığını gören bîçare halk da çareyi itaatte(!) buluyor. Vergi(!) ödeyen halktan haraçlar kesiliyor. Düğün derneklerde ortaya konan “Sêla sor (kırmızı sac)’da bağışlar(!) toplanıyor. 

Girdiği her çatışmada; ağır kayıplar veren ve toplamda 1500 civarında gerillası kalan güruh; ÇÖS  (Çözüm Süreci) ile nefes aldı. Sonrasında da devletin terk ettiği Doğu’da halkın “can, mal, namus güvenliğini(?!)” sağlamaya(!) başladı. İşte böylesi bir ortamda; “ikna, telkin, cebir, şantaj ve montajlarla” halka algı operasyonları yaptı. “ÇÖS’le de devleti arkasına alıp “sizlere aş, işi artık bizler vereceğiz” savlarıyla on bin sayısını yakaladı. 

Yarın da dağdan indim şehre, Mevla’m kayıra. Ne mertebe ehlileştiği meçhul olan vasıfsızlar ordusu hem de psikologlar eşliğinde, lütfen gelip işte oturacak; işlemeyecek yani … 48, 49, 30 diyecek ama 50 diyemeyecek.

ÇÖS elbette olmalı ama bunun sonucunda devlet mi PKK=PYD/BDP/HDP/HDK mı, Kürt halkı mı, Türkiye mi, elini taşın altına koyup iyi niyetle yola çıkan hükümet mi ÇÖS’leyecek; ya da kuşatıcı, adil bir zemine mi oturacak? Göreceğiz.

HDK (Halkların Demokratik Kongresi); PKK’nın, halka Sağ’dan yanaşan Yeşil’inden başkası değildir. Barış ve Demokrasi Kongresinin Bildirisi:

“Cumhurbaşkanı provokatör; Öcalan, başmüzakereci; Suriye’de katil rejim değişmemeli; tampon bölge olmamalı; hasta (bizce; Hakk’a teslim olmuş tüm) tutsaklar affedilmeli...” daha neler! Kandil ve Gezi’cilerin kopyası gibi. 

Karanlık bir dönemin şahidi Hatip Dicle ve saz arkadaşları önemsenmeli ama onlar da mazlum Kürt halkının aklıyla alay etmemeli, öz eleştiri ile halka mal olma şansları varken bir örgütün yarenleri olmamalıdırlar, yakışmaz. 

PKK’nın baltayı taşa vurduğunu, halkına zarar verdiğini, haklı gerekçelerle değil, korku ile hâkim olmaya çalıştığını, Emperyal amaçla hep maşa kullanan ABD’ye hayli yanaştığını, Kürt halkının da artık çok şey bildiğini ve korku sınırını aştığını, “Mustaz’aflar’ı da gerilmiş yay yaptıklarını…” gecikmeden anlamalıdır. Eşeğimin bildiği bu ifadeleri bilmeyene ne denir?

Peygamber Sevdalıları; Müslüman Âlimler Birliği… veya oluşturulacak yeni “VASATLAR” da bölgede olan bitenler hakkında inisiyatif almalıdır. İslamî STK’lar, hiçbir zaman bu günkü birlik beraberlik ve dayanışmayı yakalayamamışlardır. 

Rahmet, gazabı; her zaman yenmiş. ”Erişir maksud-ı muradına aheste giden/Tîz-reftar olanın pâyına damen dolanır”  Nesrun min-allahi ve fethun karib. Dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.