Esma-ül Hüsna’dan El-Mûcîb

Esma-ül Hüsna’dan El-Mûcîb

Bismillahirrahmanirrahim. Mûcîb; dua ve isteklere cevap veren, icabet edendir. Bütün varlıkları terbiye ve idare eden âlemlerin Rabbi, her duaya cevap verir.

Bismillahirrahmanirrahim.

Mûcîb; dua ve isteklere cevap veren, icabet edendir. Bütün varlıkları terbiye ve idare eden âlemlerin Rabbi, her duaya cevap verir.

Kâinat adeta büyük bir mescit; zayıf ve perişan haldeki bütün varlık türleri cemaat halinde büyük bir namazda. Her biri kendine has bir tesbih, secde ve duada… Celal sahibi Mabud’un her tarafı ihata eden Rububiyetine karşı çok geniş ve çok çeşitli bir ubudiyette. Sonsuz rahmetine karşı dua ile bir cezbede…

Ve İlahî irade ile takdir edilmiş, rububiyetin gereği olan hukuk-u hayatları şefkat ile onlara takdim edilir. Kendileri için belirlenmiş olan kemal noktasına varıncaya kadar idare ve terbiyeleri merhamet ile yapılır. Yani hayatlarının devamına lazım olan ve ellerinin yetişemediği ihtiyaçları ve fıtratlarından doğan bütün taleplerine cevap verilir. Zorluğa düşüp çaresizlik halindeki duaları karşılık görür. Âlemdeki mevcut sistemin icabını yerine getirmekle yaptıkları halî ve fiilî dualarına icabet edilir. Hâlık’larını tazim ile beraber yaptıkları sözlü ve hatta sözsüz/sessiz feryatları işitilir ve niyazlarına cevap verilir.

Ancak ulûhiyet vasıflarına sahip ve bunun bir sonucu olarak her varlığın yakınında olan Karîbun Mûcîb, bütün bu duaları bilir ve cevap verebilir. Kemal ve yücelik sıfatlarına sahip olmayan, kalbî dualar gibi en gizli istekleri bilemez ve icabet edemez. Hiçbir sahte ilah, bu sıfatlara sahip değil ve bu dualara cevap veremez. Bu yüzden de O’ndan (CC) başkasına yapılan dualar suya yazı yazmak gibi boş bir çabadır.

“Hak dua/yalvarış yalnız O’na mahsustur. Onların O’ndan (Allah’tan) başka dua etmekte oldukları şeylerse onlara hiçbir şeyle cevap veremezler. Onlar, ancak ağzına erişsin diye iki avucunu suya doğru açan kimse gibidir. Oysa o (su) ona ulaşıcı değildir. Kâfirlerin duası, sapıklık içinde kalmaktan başka bir şey değildir.” (Ra’d, 14)

Kur’an-ı Kerim, imana yanaşmakta inat eden müşriklerin, büyük musibetleri putların değil sadece Allah’ın kaldırabileceğini bildiklerini ve bu yüzden çok zor anlarda o şirk koştukları putlarını bir kenara atıp, Allah’a yöneldiklerini bildirir. Fakat musibet kalktıktan sonra yine zulüm ve azgınlık yapmaya koyulduklarını da ifade eder. Demek çaresizlik anında, kalplerinin derinliklerinde zaten var olan fakat küfür ile üstü örtüldüğü için görünmeyen o hakikat açığa çıkar ve çaresiz yüzlerini, tek hüküm ve medet kapısına çevirtir.

“Hayır, (dara düştüğünüzde her zaman olduğu gibi) yalnız O’na yalvarırsınız! O da (kaldırılması için) kendisine yalvardığınız şeyi dilerse kaldırır. (Allah’a) ortak koşmakta olduğunuz şeyleri ise unutursunuz.” (En’âm, 41)

Sonsuz rahmet, ilim, hikmet ve kudret sahibi Cenabı Hakk’tır (CC) ki; korku ve ümit yüklü dualara ancak O (CC) karşılık verebiliyor. Bu “cevap verme fiilini” O yapıyor olmalı ki; herkes her işini tekrar tekrar O’ndan (CC) bekliyor. Bütün varlıklara hükmeden O’dur (CC) ki; en küçük bir varlığın ihtiyacını görüyor, biliyor ve çok zor ulaşabileceği maksadına ulaştırıyor.

Demek bu “îcab, Mûcibin vücubuna bürhandır.” (İşarâtu’l-İcaz, Tevhidin İsbatı)

Dua; yalvarmak, istemek ve çağırmak demektir. Mûcîb; çağrılara cevap veren ve yalvaranlara karşılık verendir. Ve dua ibadeti de “hâlis bir imanın neticesidir.” (24. Mektub, 1. Zeyl, 5. Nükte)

Allah (CC)’ın isim ve sıfatlarına hakkıyla iman eden biri görür ki; bütün varlıkların ihtiyaçlarından haberdar olan, duasını işiten ve şefkatle hiç ummadığı yerden onlara cevap veren biri var. Bilir ki; yalvarışını duyan, gören, rahmeti her şeyi kuşatan ve kudreti her şeye yeten, her yerde hazır ve nazır bir idarecisi var. Şahit olur ki; derdine derman yetiştiren, ona ikram eden ve kalbî seslerine kadar ihtiyaçlarını cevapsız bırakmayan merhametli bir sahibi var. Yakinen kabul eder ki; sayısız korkularından, endişelerinden ve düşmanlarından korunacağı bir sığınağı var. İşte ihtiyaçlarla sarmalanmış hayatı müddetince yöneleceği bir kapı olan duanın manasında, bunun gibi imanî hakikatler bulunur.

Dua; her şeyden müstağni olan Cevad-ı Mutlak’ın (CC) kapısında kulun dilencilik yapması, yaralarına merhem olan rahmete kavuşma imkânıdır. İnsanın mürebbisi ile bir münasebet ve bir diyalogdur. Sıfatları ile her yeri kuşatan ve kendisine kendisinden daha yakın olan kudret sahibine bağlılıktır. Mümin, dua ile kendini böyle bir zatın huzurunda düşündüğünde ferahlar, bir inşirah duyar, yalnızlık karanlığından ve zayıflık perişanlığından kurtulur. İhtiyaçları ve korkularının genişliği kadar büyük bir rahatlık atmosferine girer. Duanın bu dünyadaki ilk mükâfatı; aklına, kalbine ve psikolojisine sağladığı bu güzelliklerdir.

Rabbimiz, hikmetli kitabında ubudiyet çağrısına icabet eden ve duayı ibadet şuuru ile yapan Peygamberlerin (aleyhimusselam) dua ettiklerini ve o dualara icabet ettiğini haber vererek, kullarını ihlâslı ubudiyetin bir parçası olan duaya teşvik eder.

“Kullarım beni sana soracak olurlarsa, işte Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse onlar da benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad olurlar.” (Bakara, 186)

İnsan, geniş kapasiteli ve o oranda aciz fıtratından ve büyük emaneti yüklenmesinden dolayı en çok duaya muhtaç haldedir. Kendindeki kemallerin emanet olduğunu kabul edip, enaniyetine ve gücüne güvenmekten vazgeçip, Rabbine yönelme gibi bir kulluk görevi ile de karşı karşıyadır. Bu yüzden imandan sonraki asli vazifesi duadır.

O halde ya kendisine ait olan şeyin sadece acizlik/fakirlik olduğunu dua ile ilan edecek veya enaniyetine ve iktidarına güvenip büyüklenerek, ihtiyaçsız olduğu iddiasına/yanlışına düşecek.

Yani ya rahmet hazinesinin anahtarı ve tükenmez bir kuvvet kaynağı olan dua makamında kalarak tekemmül edecek veya kör ve sağır olan sebeplerin/putların dilencisi olma girdabına düşerek batacak.

Velhamdulillahi Rabbil âlemin…

Nevin Yapıcıoğlu| Nisanur Dergisi | Mart 2021 | 112. Sayı

Esma-ül Hüsna’dan El-Mûcîb

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler