Ey örtüye bürünen! Kalk ve uyar

Ey örtüye bürünen! Kalk ve uyar

Gözlerimizin nuru Sevgili Peygamberimiz (sav)’e Hira mağarasında görünen melek bir müddet kendisine görünmez oldu

Gözlerimizin nuru Sevgili Peygamberimiz (sav)’e Hira mağarasında görünen melek bir müddet kendisine görünmez oldu. -Bu süre rivayetlere göre değişiyor. Üç günden üç yıla kadar olduğunu söyleyenler var. Bu rivayetler içerisinde en makul olanı, altı aylık bir süre olduğu rivayetidir.- Bu zaman diliminde Hz. Cebrail (as), mağarada fiilen tanıştığı arkadaşını bir müddet yalnız bırakıyor. İlk tanışmayla heyecan ve dehşet içerisinde bıraktığı arkadaşını bir daha sormuyor ve getirdiği haberin devamını getirmiyor. İşte bu fetret dönemi Sevgili Peygamberimize öylesine dokunuyor ve onu öylesine sıkıyor ki, tek başına bazen dağların tepesine çıkıyor, sahralarda dolaşıyor, meyus ve mahzun olarak rabbine ibadetini artırıyor. Zamanının büyük bir kısmını Kâbe de geçiriyor, hatta geceleri bile orada kalıyor.

Bu ayrılığın kendisine çok ağır geldiği her halinden belliydi. Yine Hira Mağarasından şehre dönüyordu, birden mağarada gördüğü zatı daha heybetli bir şekilde yer ile gök arasında oturmuş vaziyette görüyor. Hz. Cebrail (as), Ona hitaben: “Ey Muhammed! Şüphesiz sen Allah Resulüsün” der. Bu manzara ve hitap Onu bir daha heyecana getirir ve eve doğru hızla hareket eder. Bu arada ağaçlar ve taşlar: “Ey Allah’ın Resulü sana selam olsun” derler. Bu yeni vaziyette, hayretler içinde dert ortağı, hayat arkadaşı, değerli eşinin yanına ulaşır ve ona bir şey söylemeden “desiruni, desiruni (beni örtünüz, beni örtünüz)” der. Hz. Hadice sevgili eşini örter ve onun giriftar olduğu heyecan halinin geçmesini bekler. Daha az bir müddet geçmişti ki, yeniden Hz. Cibril görünür ve: “Ey örtüye bürünen kalk ve uyar. Rabbini yücelt. Elbiseni temiz tut. Kötü şeylerden uzak dur.” (Müddessir 1- 5) İlahi emrini Habibullah’a inzal buyurur.

Alak ile Müddessir surelerinin nüzulleri arasındaki süreye fetretül vahy denilmektedir. Allah (cc), Habib-i Kibriyası için böyle bir durumu takdir etmesinin hikmetini tam manasıyla bilmemekteyiz. Ancak bu konuda seleflerimizin açıklamaları bizlere ışık olmaktadır. Daha önceden de belirttiğimiz gibi Allah (cc), tüm aşamalarda kıyamete kadar insanlığa rehber ve önder olacak Hatem-ün Nebiyyin’i eğitiyor. Onu risalet gibi ağır bir yükü taşımasına hazır hale getiriyor.

Sevgili Peygamberimiz (sav)’in Hz. Cibril (as) ile mağarada ilk karşılaşmasını ve Onun içine düştüğü haleti ruhiyesini tefekkür etmemiz bize bu ayrılık döneminin hikmetini fehmettirir. Şüphesiz Allah dileseydi böyle bir acıyı Habibine tattırmadan da onu eğitebilirdi. Ancak unutmamamız gerekir ki, Hz Peygamber (sav), kıyamete kadar gelecek olan insanlara önder olacak ve onun hayatının tüm kareleri mü’minler için örnek olacaktı. İşte bu cihetle bir beşerin takati dâhilinde bazı sınamalarla ruhi eğitim kendisi için gerekli görülmüştü.

Bu ayrılık ile Sevgili Peygamberimiz (sav), ciddi bir intizar içerisine girmiş oldu. Varaka b.Nevfel’in açıklamalarından sonra Alak suresiyle başlayan latif ilahi kelam ve haberlerin devamını beklemekteydi. Ancak uzun bir süre geçmesine rağmen kimse onu sormuyor ve ilk selamla birlikte bir inkita başlıyor. Bu kesinti Allah’a olan muhabbetinde aşırı bir susuzluğa ve intizara sebebiyet veriyor. Bu hal, Nebiy-i zişanı öyle sıkıyor ki, O, bazen: “Acaba Rabbim beni terk mi etti? düşüncelerine bile giriftar oluyor. Aşırı bir iştiyaktan sonra İlahi vahye yeniden muhatap olması, aşıkın maşukuna kavuşması gibi bir halin vücuda gelmesine sebep olmuştur. Bununla Allah-u Taala, Resulünü vahyin ağırlığına hazır hale getirmiş ve onu engin bir sabra alıştırmıştır. İlahi davette yol azığı olarak sabrın ne kadar ehemmiyetli olduğunu da davetçilere, Sevgili Peygamberimizin şahsında latif bir misal olarak sunmuştur. Davetçiye eğitimi sırasında karşılaşacağı kimi kesinti ve problemlerin karşısında bıkmaması, yılmaması, ibadetlerini artırması ve aşırı bir iştiyakla yapabileceği işlere yönelmesi dersi verilmektedir. Davetçinin eğitimcisine yönelik aşırı bir muhabbet ve iştiyakı da olması gerekir ki, istifade edebilsin.

Fetret-ül Vahy döneminde Resulullah (sav), kendisinde olan bir eksiklik ve zaafiyetinden dolayı Rabbinin kendisini terk ettiği korku ve endişesindeydi. Bunun için de tefekkür ve ibadetlerini daha da artırmış ve büyük bir intizar ile maşuka vuslatı umut etmişti. İşte bu husus çok önemlidir. Davetçi de davet aşamalarında oluşan kesintilerin sebeplerine kendisini müsebbib görmesi ve zafından dolayı bu kesintinin oluştuğunu düşünerek, amel ve ibadetlerinde daha iyi olmaya gayret etmesi gerekmektedir.

Gözlerimizin Nuru, Sevgili peygamberimiz (sav)’in yolunda bulunan ağaçlar ve taşların bile ona selam vermiş olması, Hz. Davut (as)’un tesbihatı sırasında ağaçlar ve hayvanların onunla birlikte zikretmesi gibi bir mucizedir. Bununla şuursuz cisimlerin bile kâinatın efendisine selam vererek onun peygamberliğini tanıyor olmasına rağmen; Onu tanımayan veya Onun risaletinde şüphe içinde olan insanların ne kadar bedbaht ve şuursuz olduğunu göstermektedir.

Örtüye bürünen Habibine kalkmasını ve insanları uyarmasını emreden Allah (cc), uzun bir yolculuğun ilk fermanını vermiş oluyordu. Bu fermanı alan Resulullah (sav), hiç zaman kaybetmeden kalkar emrolunduğu gibi maddi ve manevi bir temizlikten sonra ev halkından başlamak suretiyle davet görevine başlar. Onun davetine ilk icabet eden kıymetli eşi Hz. Hadice (ra) ve sevgili çocukları olur. Yine ev halkından sayılan azatlı kölesi Zeyd b. Harise ve onun eğitiminde yetişen amcasının oğlu küçük Ali ilk iman edenlerden olur. Hz. Ali (ra)’nin Resulullah (sav)’ın davetine karşı konuyu babası Ebu Talib’e danışma konusundaki teklifine Sevgili peygamberimiz sıcak bakmaz ve onu bundan men eder. Buna karşılık Hz. Ali de tereddütsüz olarak iman eder.

Dikkat edilirse görülecektir ki, davete ilk icabet eden kişi Hz Hadice (ra) annemiz olmaktadır. Onunla beraber çocuklarının iman etmeleri gelmektedir. Yine ev halkından sayılan henüz bir çocuk olan Hz. Ali ve toplumun zayıf kesiminden sayılan Hz. Zeyd (ra) da ilk iman edenlerden olurlar.

Bu tablodan anlaşılıyor ki, Nebevi tebliğ metodunda ilk muhataplar davetçinin ailesi ve ehlidir. Bunun için davetçi ilkin ailesini ıslah etmeye çalışır. Öncelik hakkı onlarındır. Kişi ailesiyle birlikte topluma örnek olmalıdır. Bunun için de ailesinin ve çocuklarının eğitimine önem vermelidir. Eğer bu konuda kendisine düşen görevi hakkıyla yerine getirmezse ciddi bir ihmal söz konusu olur ve ömür boyu bunun acısını çeker.

Resulullah (sav)’ın davetine ilk icabet edenlerin kadın olması, çocuk olması ve toplumda zayıf sayılan kesimden olması; davet metodunda önemli hususlara işaret etmektedir. Malumdur ki, toplumun en küçük birimi ailedir. Ailede çocuklar genelde annelerinden etkilenmektedirler. Dolayısıyla anne ailenin öğretmeni hükmündedir. Eğer anne ıslah olursa, aile ıslah olur. Aile ıslah olursa toplum ıslah olur. Bu nedenle davette kadının rolü büyüktür. Özellikle davetçi bacılara ziyadesiyle iş düşmektedir.

Burada önemli bir hususu daha beyan etmek gerekir ki, davetçinin en büyük destekçisi eşi ve çocukları olmaktadır. Kadın davetçi eşine Hz. Hadice (ra) gibi yardımcı olmalıdır. Onun davasına tabi olmalı onunla beraber cennete gitmeye layık olmalıdır.

İlahi davete ilk lebbeyk diyenlerin çocuklar ve toplumun zayıf bırakılmış kesimi olması da manidardır. Hakikat şu ki, köklü bir davetin temelinde insan kaynağı olarak zayıf bırakılmışlar ve yarının büyükleri çocuklar olmalıdır. Bunun için de bu kesimler önemsenmeli ve İslami eğitim bunların arasında yaygınlaştırılmalıdır. Eğer toplumun temelini oluşturan kadınlar, çocuklar ve zayıflar ıslah olurlarsa toplum da ıslah olur. Böylece insanların mal, can ve namus emniyeti de sağlanmış olur. En önemlisi insanlar dünya ve ahiret saadetine kavuşmuş olurlar.

İnsanların yegane kurtuluşu Muhammed-ül Emin’e (sav) tabi olmaları ve Onun davetine icabet etmeleridir. Ona binler salat ve binler selam olsun.

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

KAYNAKLAR

İslam Tarihi: M.Asım Köksal

El Esas Fi Sünne: Said Havva

Fukhu’s Siyre: Dr.M. S. Ramazan El Buti

İslam Peygamberi: Prf. Dr. M.Hamidullah

Peygamberimizin Hayatı: İmam Şibli

Siret-i İbn-i Hişam

Tarihü-l İslam: İmam Zehebi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.