Faruk Köse: Bu nasıl bir “barış”!

Faruk Köse: Bu nasıl bir “barış”!

Yeni Akit Yazarı Faruk Köse, bugünkü köşesinde çözüm süreci ve son günlerde yaşanan PKK saldırılarını değerlendirdi. Özet olarak Doğu ve Güneydoğu’nun çözüm sürecine kuran edildiğini vurgulayan Köse, ““kusura bakmayın ama, böyle barış olmaz olsun!” dedi.

İşte O Makale...

 

Bir “terör örgütü”nün, “terör faaliyetleri”yle yapmak istediğini “barış” adı altında girilen kulvarda elde etmeye başlaması karşısında, insanın sorası geliyor:

Acaba önemli olan, sadece “asker kanı”nın akmaması mı? Bunun dışına her ne olursa olsun sineye mi çekilecek? Asker cenazesi gelmesin de, varsın toplum parçalansın, terör örgütü ne muradı varsa “barış” ortamında elde etsin mi?

Varsayalım ki, İstanbul, Ankara, İzmir, Konya, Bursa, Sivas, Erzurum, Trabzon, Antalya veya başka bir ilde, herhangi bir kişi ya da topluluk, herhangi bir gerçek ya da tüzel kişiye karşı;

Taşlı, sopalı veya molotoflu saldırıda bulunsa... Ses bombası atsa... Patlayıcılı-bombalı, silahlı saldırı yapsa... Binaları yaksa, tahrip etse... Emniyet güçlerine dirense veya silahlı saldırıda bulunsa... Köylere silahlı baskın yapsa, köylülere baskı uygulasa... Bıçakla yaralama yapsa... Silahlı tacizde bulunsa... Silahla vurarak öldürse veya yaralasa... Topluca saldırıp darpetse... Araba kurşunlasa, yaksa, tahrip etse... Eğitim kurumlarına, ibadethanelere veya yurtlara saldırsa, tahrip etse... Evlere havai fişek saldırısı yapsa... İşyerlerine saldırsa... Ticareti engellese... Ev bassa... Yol kesse... Adam kaçırsa... Zor kullansa... Tehdit etse... Üniversiteleri işgal etse... Kavga, gerginlik ve kaos çıkarsa... Engellileri dövse... Provokasyon yapsa... Sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını engellese... Miting yapanlara saldırı düzenlese... Herhangi bir siyasi partinin afişlerini sökse veya parti binalarına, konvoyuna, üyelerine veya seçim araçlarına saldırsa...

Bütün bunları ve daha fazlasını yapsa... Hatta bırakın tümünü veya daha fazlasını, bunlardan sadece herhangi birini yapsa...

Acaba bu kişi hakkında neler yapılır? “Aman kavga çıkmasın” diye öylece yaptığıyla baş başa bırakılıp “hoşgörülür” mü, yoksa derhal harekete geçilip lâyık olduğu neyse o mu yapılır?

Eminim, şimdi “bu da soru mu?” diyorsunuzdur. “Elbette yaptığı, yapanın yanına kâr kalmaz, ne lazımsa yapılır” diye de ekliyorsunuzdur. 

Doğru da diyorsunuzdur; bütün bunlar tüm Türkiye’de suçtur.

Lâkin tüm Türkiye’de suç olan bu eylemlerin adı, mesela Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Hakkari’de, Batman’da veya başka bir Güneydoğu ilinde “barış süreci”dir. Nitekim terör örgütü PKK tüm bu melanetleri ve daha fazlasını Güneydoğu’da işlemektedir de, “hukukçu”su olsun, “emniyetçi”si olsun, “siyasetçi”si olsun, “idareci”si olsun; bir kişi de çıkıp gereğini yapmamaktadır.

PKK, mesela sadece Hüda-Par ve Mustaz’aflar Cemiyeti mensuplarına, etkinliklerine veya binalarına karşı, 2008’den 2014 Mayıs sonuna kadar bu türden tam 86 adet saldırı düzenlemiştir de, kimse buna karşı işlem yapma gereğini hissetmemiş; Batı’da olsa anında yapanın tepesine binecek olan Emniyet güçleri ve yargı, bunları olmamış sayma gibi bir tutum içine girmiştir.

Bunlara bir de PKK’nın doğrudan “Devlet”e karşı yaptıklarını ekleyin bakalım, manzara nasıl oluyor?

Şimdi bütün bunların üzerine Teröristbaşı Öcalan, “Çözüm Süreci” açıklamasında bulunup, tarafları “süreci provoke edecek tutumlar”dan kaçınmaya çağırıyor.

İyi de, nedir provoke etmemek?

Teröristler yol kesecek, yukarıda “varsayalım ki” diye ifade ettiğim tüm melanetleri ve daha fazlasını sürekli işleyecek, askere kurşun sıkacak, haraç kesecek, kırsalı da, köyleri de ele geçirip fiili “otonom yönetimi”ni kuracak, şehir merkezlerinde birlikler kurup yanaşık düzen eğitimi verecek, kaçakçılığın her türlüsünü yapacak, otorite tanımayacak, hukuk takmayacak, başına buyruk hareket edecek ve “bölücülük” temeline dayalı olarak Güneydoğu’da örgütlenip yerleşecek, daha nice nice işleri yapacak; ama bütün bunlar provokasyon değil, hak olacak, “barış” adı altında hoş karşılanacak...

Ancak... Duyarlı müslümanlar buna karşı çıktığında, emniyet güçleri müdahil olduğunda, politikacılar söz söylediğinde, yöneticiler işlem yaptığında, hukuk adamları soruşturma açtığında vs., bunlar provokasyon sayılıp “barış sürecini baltalamak” olarak algılanacak...

Şimdi bu manzara karşısında biri de çıkıp, “kusura bakmayın ama, böyle barış olmaz olsun!” derse, yanlış mı demiş olur? 

Bu ikilemin üreteceği sonuçlar, öncelikle “terör ögütü”nün, amaçlarını “çözüm süreci” adı altında gerçekleştirmesine “dur” demeyenlerin vebali olmaz mı?


 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.