Firavun'un Sarayında Musa Olmak

Firavun'un Sarayında Musa Olmak

Ondan başka ilah olmayan, gücü her şeye yeten, hay ve kayyum olan Allah’a hamd olsun. Salat ve selam Hz. Muhammed’e ve Onun pak ehline olsun.

Ondan başka ilah olmayan, gücü her şeye yeten, hay ve kayyum olan Allah’a hamd olsun. Salat ve selam Hz. Muhammed’e ve Onun pak ehline olsun.

İslami davanın tarihi seyrine baktığımızda gerek Peygamberlerin ve gerekse de onlardan sonra bu davayı omuzlayanların hayatında, görünüşte şer gibi görünen bazı olaylar, musibetler ehli imanın ye’se ve ümitsizliğe düşmelerine sebebiyet vermiştir. Kötüymüş gibi algılanan, şermiş gibi görünen bu musibet ve hadiselerin sonucunda meydana çıkan sonuç ise yıllardır özlemi çekilen, hasretle beklenen, olması için dua edilen gönüllerdeki ukdedir (arzu) aslında. Karşı karşıya kalınan bu musibetler tedbirsizlik, ya da cesaretsizlikten değil, Allah’ın takdirindendir.

Bu olayı daha iyi anlayabilmek için Efendimiz(as)’ın hayatında meydana gelen önemli hadiselerden biri olan Hudeybiye Musalahasına bakmamız konumuza ışık tutması açısından önemlidir.Yıllar süren savaşlardan sonra müşriklerle yapılan bu muahedenin bazı ağır maddelerini sahabe,şer gibi görmüş, itiraz etmiştir. Ama bu anlaşmayla ceziretul arabın siyaset dehası Amr ibnul As ve harp dehası Halit bin Velid Müslüman olmuş ve bu musalaha Mekke’nin fethine zemin hazırlamıştır. Anlaşma imzalandığı zaman itiraz eden birçok sahabe anlaşmanın hayırlı sonuçlarını gördükten sonra pişmanlık ve nedamet duymuşlardır. Bunlardan biri de Hz.Ömer’dir. Bu konuda Hz.Ömer(ra) “Nihayet, Allah’u Teala, işin sonunu hayır ve rahmet kıldı. Resulullah ise, işin böyle olacağını çok iyi biliyormuş. O gün, Resulüllah(as)a karşı sarf etmiş olduğum sözlerimden duyduğum korkudan dolayı neticenin hayır olmasını ümit ederek oruçlar tutmaktan, sadakalar vermekten, namazlar kılmaktan ve köleler azad etmekten geri durmadım.” (Kainatın Efendisi 2/187-188) demekle pişmanlığını dile getirmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de Hz.İsa (as)’dan sonra yaşamış olan müminlerden Ashab-ı Kehf olayı anlatılır. Sen "Ashab-ı Kehf " ve "Ashab-ı Rakim " olayının, bizim şaşırtıcı mucizelerimizden biri olduğunu mu sanıyorsun?” (Kehf S.9) Bunlar Kral Dakyanus zamanında yaşamış olan 7 Müslüman gençtir. Allah’a iman eden bu gençlerden bir kısmı kralın danışmanları biri de çobandır. Sonunda kral bunların iman ettiğini öğrenir ve bunlar Rakim Dağı’ndaki mağaraya sığınır. Putperestliğin hüküm sürdüğü bu dönemde, şu anda bizim de özlemini duyduğumuz gibi Allah’ın yardımının ne zaman geleceğini bekledikleri sırada Allah’ın yardımı geldi. “Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder.” (Muhammed S.7) Allah Onları 309 sene uyutup o çok arzuladıkları putperestliğin sonunu görmelerini sağlamıştır. “Kimileri derler ki, "O gençler mağarada üçyüz yıl kaldılar. " Buna dokuz daha eklerler.” (Kehf S.25) Şer gibi görülen bu olay, zulmün karanlığından, kışından onları İslam’ın nurlu sabahına, kutlu baharına ulaştırmıştır.

Ve yine Allah’ın Peygamberlerinden Musa (as), bebek katili Firavun’un katliamlar yaptığı bir demde (zaman) dünyaya gelir. Annesi Onu nasıl koruyacağını düşünürken Allahu Teala : “Musa'nın annesine, "Çocuğu emzir. Başına bir şey gelmesinden korkuyorsan bir sandık içinde suya bırak, korkma, üzülme, biz onu tekrar sana vereceğiz ve onu peygamber yapacağım” diye bildirmiştik. (Kasas S.7) diye ilham eder. Çaresiz anne oğlunu sandığa koyup Nil nehrine bırakır. Gözyaşları içinde feryad eden anne oğlunu bir daha göremeyeceğini zannedip onu öpüyor kokluyordu. Oysaki bu bir veda değil kutlu bir şafağın habercisiydi. Firavunun zulüm sarayının yıkılacağının bir müjdesiydi. Çünkü şer olarak bildiğimiz şeyler belkide bizim için bir hayırdır ama biz bilemeyiz. "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." (Bakara S.30) Firavun Onu öldürmek uğruna binlerce masum bebeği öldürdüğü Musa’yı nehirden kendisi çıkarıyor, sarayına getiriyor, en güzel şekilde giydiriyor, yediriyor, içiriyordu. Şimdi Onu öldürmek için akıl almadık katliamlar yapan askerler, Musa(as)’ı koruyordu.Yeryüzünde o an Musa(as) için firavunun sarayından daha güvenli bir yer yoktu. Firavun, kendi sonunu kendi eliyle hazırlıyordu. Nihayet beklenen an gelmiş, Musa(as)’a peygamberlik verilmiş ve İsrail oğullarıyla birlikte Firavundan kaçmışlardı. Gecenin karanlığında Musa(as)’la yollarını şaşıran İsrail oğulları Kızıl Denizin kenarına gelmişlerdi. “ Biz, Musa'ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksini diye vahyettik.” (Şuara S.52)

Önlerinde deniz, arkalarında Firavun ve askerleri. Bu sırada İsrail oğulları mevcut durumu şer görmüş ve ümitsizliğe düşmüşlerdi. “ Musa'nın adamları, Eyvah, yakalandık! dediler.” (Şuara S.61) Oysa ki şer gibi gördükleri deniz, Firavun’a, Haman ve askerlerine mezar olmuştu. “Sonra da ötekileri suda boğduk” (Şuara S.66)

Tüm bu misallerden alacağımız ders, şer olarak gördüğümüz bazı şeylerin bizim için hayırlı olabileceğidir. Ama bundan maksadımız her şer içinde Allah’tandır deyip pasiflik göstermek değildir. Çağdaş firavunların artık sadece erkek çocukları değil bombalarıyla ekinleri nesilleri helak ettikleri “İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar.” (Bakara S.205) bu asırda onların zulüm denizlerine, iman asamızla vurmalı, mazlumların kanları ve gözyaşlarıyla oluşan denizlerde onları boğmalıyız. Firavunların saraylarında yaşamaya mecbur kalsak dahi, Musa (as)’ın sarayda yaşamasına Firavunun zulmü sebep olmuştu. Bu sarayın geçici zevklerine aldanmamalı asıl gayemiz olan Firavunun kendine kul yapmaya çalıştığı insanları Allah’a kul yapmak en büyük gaye ve hedefimiz olmalıdır. Yani Firavun sarayında Musa olmalıyız.

"Ve Rableri onların dualarını şöyle cevaplar: 'İster erkek, ister kadın olsun (Benim yolumda) cihad edenlerden hiç kimsenin çabasını boşa çıkarmayacağım. Çünkü hepiniz birbirinizdensiniz. Zulüm ve kötülük diyarından hicret edenlere, yurtlarından sürülenlere, Benim yolumda eziyet çekenlere, ve bu yolda savaşıp öldürülenlere gelince, onların kötülüklerini mutlaka örteceğim, ve onları, Allah'tan bir mükafat olarak, içinde ırmaklar akan has cennetlere sokacağım. Zira mükafatların en güzeli Allah katında olanıdır.” (Al-i İmran S.195)

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.