Gayemiz Allah’tır

Bismihi Teâla

Şüphesiz çağımıza damgasını vuran, Müslümanların şuurlanmasında tuğyana karşı duran, onlarca ülkede İslami uyanışın ve İslami bir hareketin oluşmasında katkısı olan, şehit âlimlerden biri de Üstad Hasan el Benna’dır.  Üstad el Benna’nın, gençlik yıllarından “Müslüman Kardeşler Teşkilatı”na ve şahadetine uzanan günlerine kadar; derdi, gayesi Allah rızası olmuştur. Nitekim şiar edindiği  “Allah’u gâyetunâ, ve’rrasulü zaimunâ, ve’l Kur’anu düstûruna ve’l-cihâdu sebîluna, ve’l mevtu fî-sebilillah esmau emâninâ…” Ustad el Benna Şiarlarının başında bu evvel şiarla  “la”yı tüm hücreleriyle haykırarak “illallah” demiş. Yegâne gaye, tek kurtuluş, vazgeçilmez dava, uğrunda ölünecek kadar sevgili ancak ve ancak âlemlerin Rabbi olan Allah olduğunu canı pahasına ilan etmiş. Öyleyse “gayenin Allah” olması ne demektir? “Allah’ın adıyla başlanmayan her önemli iş sonuçsuz kalır”(İbni Mace/hadis no:1984) hadisi ve Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin “bismillah her hayrın başıdır” sözü ile ilgisi nedir? Tarihsel boyutu, literatürümüzdeki yeri gibi sorular aklımıza gelse de bu sorulara ve benzer soruların tümüne derinliğine inmek durumunda değiliz. Fakat şu kat’i bir gerçekliktir ki, varlığın var edilmesiyle mutlak manada yegâne gaye Allah olmuştur ve bu ilelebet değişmez kanun, değiştirilmeyecek bir hakikattir. Yani evren, kâinat, gezegenler, güneş, dünya, insanlar, nebatat, hayvanat, cemadat vesaire aklınıza gelen ve gelmeyen her ne varsa onun hâkimi, onun sahibi, onun yaratıcısı, onun emredicisi, onun düzen koyucusu, onun programlayıcısı, onun hesap sorucusu Allah’tır. Böyle olduğundan Müslümanın zihin dünyasının, kalp dünyasının, gerçek hayatının tek gayesi “ila-i kelimetullah’tır”. İlk peygamberden son peygambere kadar güzide elçilerin her birinin yegâne gayesi “Allah” olmuştur. Hafızamızı yokladığımızda güzide elçilerin imamının müşrikleri çağırdığı neydi. Onlara gelin –lailaheillallah- deyin demiyor muydu?

İşte bu düstur, değil mi ki, ta Resulullah –salallahu aleyhi vesellem’-in miracından bize miras kalmış. Her namazda milyar küsur Müslüman,  aynı şuuru mana âlemine münacaat ediyor. Önce iftitah tekbiriyle “Allahu ekber” Allah en büyüktür der. Sonra “veccehtu vechiye lillezî, fetares-semavati ve’l arda hanifen Müslimen vema ene minel müşrikin. İnne salati ve nusuki ve mehyaya ve memati lillahi rabbil ‘âlemin” …hayatım ve ölümüm ancak âlemlerin Rabbi olan Allah içindir, der. Ya da “Subhânekeallahümme ve bi hemdik ve tebârekesmük ve teâlâ ceddük,  ve lailahe ğayrük” “Seni tüm noksan sıfatlardan tenzih edip hamd ederim ey Rabbim” duanın nihayetinde “Senden gayrı, senden başka ilah yok” der.

Sonra yine “bismillahirrahmanirrahim” …Allah’ın adıyla der.  Sonra “elhamdullilahi rabbil âlemin” Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun der.

Bu hususta kelamullah ne diyor: “Doğrusu, "Rabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da dosdoğru gidenlere korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. ...”(Ahkaf/13)

Amenna ve saddekna, Rabbimiz Allah, gayemiz Allah. Lakin kelamullah bitmedi... Bizden bir şey daha istiyor. Dosdoğru yolda gitmemizi, her hal ve hareketimizde doğruluğu kaim kılmamızı istiyor. Değil mi ki Hz. Peygamber “Hud suresi beni ihtiyarlattı” diyor. Neden, “emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud/21) diyor. Rabbim, gayemiz Allah’tır dedikten sonra dosdoğru yolda yol alan, hayatında bu şiarın bayrağını dalgalandıranlardan eylesin, vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.