Geçen yıldan bu güne ''Filistin-Kudüs'' davası

Geçen yıl dediğimiz bir hafta geçti. Özellikle 2017'nin sonu ümmet için bir imtihan süreciydi. Filistin davasının mazlumiyeti ve Trump tarafından yapılan açıklama kabul edilemezdi. Bu sürece bir göz atalım: Filistin'de 2017'de en çok gündem oluşturan gelişmelerden biri Hamas'ın yeni vizyon bildirgesi yayınlaması ve kendi içinde seçimler yaparak siyasi birim başkanını değiştirmesi oldu. Yeni vizyon bildirgesi yayınlama işlemi Halid Meşal'in Siyasi Birim başkanlığını sürdürdüğü dönemde gerçekleşti. Bu bildirgenin yayınlanmasından bir süre sonra Hamas içinde yapılan seçimle Siyasi Birim başkanlığına da İsmail Heniyye getirildi.

Filistin'de 2017'de meydana gelen en önemli gelişmelerden biri de Filistin içindeki bölünmüşlüğün sona erdirilmesi için Hamas ile Fetih arasında 12 Ekim 2017 tarihinde Mısır'ın başkenti Kahire'de uzlaşma anlaşmasının imzalanması oldu. Bu anlaşma aslında 2011 Kahire Anlaşması'nı esas alıyor ve uzlaşı hükümetinin Gazze'de de yetki ve sorumlulukları devralmasını gerektiriyordu. Anlaşma gereği Mahmud Abbas yönetiminin de Gazze'ye uyguladığı yaptırımları kaldırması gerekiyordu. Fakat Ramallah'taki uzlaşı hükümetinin Gazze'de hükümet kurumlarını devralmasına rağmen bu hükümet bölgeye uygulanan yaptırımları kaldırma konusunda herhangi bir işlem yapmayıp yeni sorunlar çıkarma yoluna gitti.

Filistin'le ilgili olarak 2017'de en acı hadise; ABD Başkanı Donald Trump'ın, Amerikan parlamentosunun 1995'de çıkardığı ancak yönetimin güvenlik gerekçesiyle uygulamaya geçirilmesini sürekli ertelediği yasayı onaylamasıdır. Buna binaen Kudüs'ü işgal rejiminin başkenti olarak tanıdığını ve ABD'nin büyükelçiliğinin bu şehre taşınması için hazırlıkların yapılması konusunda talimat verdiğini ilan etmesi oldu. Trump'ın bu kararı Filistin'de ve tüm İslâm dünyasında tepkilere neden oldu. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Kudüs gündemiyle İstanbul'da olağanüstü toplantı düzenleyerek Doğu Kudüs'ü Filistin'in başkenti olarak tanıma kararı aldı.

2017'de bütün bunlar yaşanırken ümmetin payına ne düştü/ne düşecek? Unutmayalım ki “Kudüs davası” ekseninde “birlik” olmaya ve “birlikte hareket zorunluluğunu gerektirecek bir süreçten geçiyoruz. 1969'da Mescid-i Aksâ'nın bir Siyonist tarafından yakılması üzerine Müslüman devletlerin ilk kez Rabat'ta bir araya gelerek kurdukları İslâm Konferansı Teşkilatı, daha sonra İslâm İşbirliği Teşkilatı adını almış ve geçtiğimiz ay İstanbul'da toplanarak “Kudüs israil'in başkenti olamaz; Kudüs Bağımsız Filistin Devleti'nin başkentidir ve Kudüs “kırmızıçizgimizdir” kararını almıştı...

Dikkat çeken şu ki; Kudüs, tam da ümmetin bölük pörçük olduğu zamanlarda Haçlıların ve şimdi de Siyonist-“modern haçlılar”ın saldırılarına maruz kalmaktadır. Kudüs'ün etrafında yine kara bulutların dolaştığı bir dönemde İslâm ümmetinin “birlik” olmaktan ve “Kudüs davası” ekseninde kenetlenmekten başka bir şansı yoktur. İşte böylesine nazik bir dönemde; Müslüman devletler, gruplar ve bireyler arasında ne kadar ayrılık ve anlaşmazlık varsa hepsini bir kenara bırakmalı; İslâm'ın ve Müslümanların ortak düşmanları karşısında tek yumruk olmalıdır.

Özellikle de kızıp öfkelendiğimiz; görüşlerini, kanaatlerini, çizgilerini, tavır ve davranışlarını, duruşlarını beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz, ötekileştirdiğimiz, neredeyse tekfir etmeye vardığımız Mümin ve Müslüman kardeşlerimizi sevmek, onlara sabır ve tahammül ile katlanmak zorundayız. Ümmet olmaya giden yol;  Müslümanlar olarak bizim birlik olmamızdan; birbirimizi gerçekten sevmemizden, birbirimize merhamet göstermemizden geçiyor. Yüce Rabbimizden dileğimiz, 2018 bunun kuşatıcısı olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.