Gündemle gününü gün edenler

Kış aylarındayız ancak ben yaz aylarına ait bir anekdotla başlamak istiyorum: Bizde kullanılan Kürtçe bir söz vardır “Mayıs hızlı geçse de hasatsız gitmez” anlamında. Belki de atasözüdür ama Türkçe olmadığı için şimdiye kadar bir kompozisyona konu olma şerefine nail olamamıştır. Neyse, mayıs ayının sonlarında biçer-döverler işbaşı yapar. Çiftçinin az çok yüzü güler, yalnız daha çok yüzü gülenler çobanlardır. Çünkü tarladan hasat kalkınca geriye kalanlar, sürüye yem olur. Biz de onu konuşacağız.

Eskiden köye anca bir makine gelir, köylüler sıraya girerdi hasat için. Biçer-döver sahipleri de rica minnet iş yapan bürokratlar kadar değerliydi. Çobanlara dönelim. Tek biçerdöver iken koyunlarını en önde otlatabilmek için kıyasıya bir yarış olurdu. Koşuşturma, karıştırma, itişme had sayhadaydı. Özellikle bilmeyen için sordu hâsılıkelâm. Günümüze geldiğimizde şartlar değişti. Makineler çoğaldığı için, aynı anda birçok tarlada hasat oluyor, çobanlar artık rahat. İsteyen istediği tarlada gönlünce otlatıyor. Bürokrasinin de o kadar ulaşılmazlığı kalmadı zaten.

“Şimdi bu kadar yoğun gündemde, bir gazetede, bu gündem dışı anekdot da neyin nesidir?” demeyin. Bu, bizatihi gündem ile ilgilidir. Anlatayım… Üçlü bir operasyon yapıldı. Gümrük ve limanlarda ince ince hesaplar yapılıyor. Otobanlara ek olarak “tır” radarı konulmuş. En ağır benzetmeler dillerde, beddua geride kaldı. Bakanlardan Emniyet Müdürlerine, Aziz Yıldırım’dan Sarıgül’e kadar birçok kişi paydan nasibini aldı.

Özetle; son bir aydır, nerdeyse her tarlaya bir biçerdöver girmişçesine yoğun bir gündemin içindeyiz. Normal zamanlarda her biri bir hafta konuşulacak önemli gelişmelerden birkaç tanesi bir günde oluyor. Haberciler, yazarlar, yorumcular bu bolluk içerisinde günlerini gün ediyorlar. Ne mobese kameralarına takılan dikkatsiz şoförlere ne de ağaçta kalmış kedilere ihtiyaç kalmamış. İsteyen istediği tarlada gezip, istediği konuyu ağzını şapırtada şapırtada işliyor. Gerçekten de herkese meşrebine uygun yeterli malzeme var.

Önümüz seçim ve zaten her mesele de seçime bağlanıyor ama seçimi pek konuşan yok. AK Parti, belediye başkan adaylarını bile tam belirleyemedi. Muhalefet ayakkabı kutusuyla yatıp kalkıyor. Ara sıra siyasette bir adam kapı kapı dolaşıp piyasa yapıyor ondan sonra kayboluyor. Ceketini alan Cumhurbaşkanına çıkıyor, her çıkan da memnun bir şekilde ayrılıyor. Herkes nasıl aynı anda mutlu oluyor; millet saf saf bakıyor. Bir kanun mu değişecekmiş ne! Koyunlara zararı yoksa, problem değil, değişsin.

Hükümet-Gülen mücadelesinde kılıçlar çekilmişken; onların birbirlerini yemesini bekleyen siyasetçilere umut ışığı belirdi. Silahşor yazarlar, gladyatörler gibi birbirine saldırıyor. Bir belge açıklama efelikleri tuttu, sonra akşam oldu herkes eve gitti. “Süper savcının” tatili ne oldu sahi? Bir de “Yargıtay’ın İmamı” vardı, değil mi?

Bir kısım hâkimler bir yandan tahliye-berat mesaisi yaparak masaları boşaltırken, bir yandan yolsuzluk-rüşvet dosyaları bekleyişinde. Polisler göreve yeni başlamış acar komiserler gibi etrafı didik didik ediyor, cesur savcılar otoyollarda tır peşinde… Onlar görürler günlerini. Yerleri değişenleri bir hastalık tuttu, bulaşıcıymış galiba.

Bu cümbüş içerisinde Güneydoğu illerinde bir çete de işbaşında. Her birkaç günde bir, ellerine aldıkları molotof ve taşlarla hedef seçtikleri bir adrese dadanıyorlar. İşlerini bitirip, eğlenceden döner gibi evlerine dönüyorlar. Acar komiserler de cesur savcılar da ortada yok. Belli ki bu kapıdan ekmek çıkmıyor. İnsan merak ediyor: Acaba “yolsuzluk-rüşvet-gümrük” soruşturmalarında daha çok para mı var? Yoksa öküz ölüp, ortaklık bozulunca mı, operasyon başlıyor?

Bir taraftan sürekli saldırı var, saldırılan taraf ise “Ya Sabır” çekiyor. Yandaşından candaşına medyası da görmüyor, hakperest kişi ve kuruluşlar da… Devlet ve hükümetten zaten bir hayır yok. Sakın yoğunluğa vermeyin, çünkü onların “gençliğini de gördük.”

Mağdur tarafa şahsi bir tavsiyem var: Güvenliklerini kendileri sağlasınlar. Çünkü ne bu gözü dönmüşlerin durmaya ne de yetkililerin duruma el atmaya niyetleri görünmüyor. Herkes hedefe kilitlenmiş ancak hedefi tahrip olanlar harap olmaya mahkûmdur. Hedefi hak olanlardan olmak duası ile...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.