Halkı O Duruma düşürmeyecektiniz!

Uzun zamandır söylüyorum ve son nefesimize kadar söylemeye de devam edeceğim.

Laboratuvarda ecnebiler tarafından üretilen tohumdan elde edilen fidenin bizim topraklarda kök salması mümkün değildir.

Hele bu bitki hormonluysa, hele DNA'sı bozulmuşsa, hele GDO'lu ise, hele hele ışığını doğudan değil de batıdan alıyorsa…

Maddeleri uzatmak mümkün…

Ancak kesin bir hakikat var; sararıp solmaya mahkûmdur…

*****

Stratejilerini içinden çıktıkları halkların ve üzerinde boy attıkları toprakların gerçekleri üzerine değil de günün modasına göre alanların yarına bırakacakları eserleri kan ve gözyaşı olacaktır.

Bir gün “Zdravstvuyte Yoldaş Vlaidimir Kuzenko” diye seslenir sol yumruğunu havaya kaldırarak, bir başka gün “BijÎ Serok Obama!” diye yollara dökülür bütün dünyaya rezil olarak.

Ancak sonuç hep aynı:

Kırılan umutlar, parçalanıp dağılan aileler ve bütün bunlardan da önemlisi ne için öldüğünü bilmeden toprağa düşen bedenler…

Anlatacağım kıssa yeni yetme solcuya veya solculuk oyununun son piyonuna fayda verir mi bilmem ancak “son devrimci” filminin aktörünün çıkaracağı bir dersin olduğu su götürmez bir gerçektir.

Hikâye bu ya…

Emektar bir deveyi  kasaba satmaya giden sahibi, birlikte geçirdikleri geçmiş günler hatırına devesinde helallik ister.

Deve: “Hakkımı helal ederim etmesine ancak bir durum var ki onu hatırladıkça kahroluyor ve seni affedemiyorum.“ der

Sahibi merakla; “hayrola” deyince,

Deve: “Bir gün uzak bir yoldan gelirken kan ter içinde kalmıştım ve sırtıma iki kişi binmiştiniz, çok yoruldum ancak ‘sahibimdir ve takdir onundur' deyip bu durumu hoş gördüm ve şimdiye kadar size hissettirmedim.  Sonra su kenarında mola verdiniz ve dilim damağım kurumuş bir halde su umuduyla bekledim ancak bana su vermediniz. ‘ insan nisyanla maluldür” deyip unutkanlığınızı da hoş gördüm, yalnız bir durum var ki unutamıyorum.

Sahibinin merakı katmerleşir:

-Peki, unutamadığın nedir?

Deve: “Bir gün de çok sevdiğim yavrumu, ciğerparemi kasaba sattın, akıbetinin ne olacağını biliyordum ancak buna da sahibimizin isteği ve kaderimiz deyip rıza gösterdim ve seni affettim, ama o bir durum var ki o durumu kabullenmem mümkün değildir.”

Sahibi iyice meraklanır “senin çocuğunun ölüme gitmene rıza gösterip de affetmediğin durum ne ola ki?” diye öfke merak karışımı bir ruh haliyle sorar.

Deve: “Bir gün bir su kenarında mola vermiştik. Etrafta bağlar, bostanlar vardı. Sen de bir yere gitmemem için ipimi eşeğe bağladın,  gururumu incittin, değerimi ayaklar altına aldın. İşte onu affedemiyorum.” demiş.

Rojava'da Amerika askerlerini alkışlayan Kürt kadınlarını görünce o devenin gururuna gıpta etmemek mümkün değildir.

Kişiliği yok edilmiş, gururu ayaklar altına alınmış bir toplumu inşa etme çabasındaki ihanet çetelerini görünce, sanırım atalarımızın söylediği bir hakikati dahi bir üst perdeden dillendirmek gerekir.

Havlamayı beceremeyen it, sürüye kurt getirir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.