Halkın Sırtından Geçinenler

İslam’ı din olarak seçmenin ve Müslümanca yaşamanın bedelleri vardır. Diğer dinler gibi bir kültüre gönül bağlama ya da belirli zamanlarda ibadethanelere gitmekle sorumluk sona ermiyor. İslam teoriden çok pratiğe önem veren, Allah Teâlâ tarafından oluşturulan ve sınırları çizilen sisteminin hayatta canlandırılmasını istiyor.


İslam’ın emir ve nehiylerine uymak Müslümanlar için zorunluluktur. İslam’a sahip çıkmak ve İslam’a yönelik saldırıların önünde durmak da zorunluluktur. Birçok ayet–i kerime ve hadis–i şerif İslami değerlere saldırı durumunda Müslümanların göstermesi gereken tavrı açıkça ortaya koyar. Özellikle de peygamberlerin ve Efendimiz Hz. Resul–i Ekrem (sav)’in tevhid düşmanlarına karşı takındıkları tavra Kur’an–ı Kerim geniş şekilde yer vermekte ve Müslümanlara ışık tutmaktadır.


Halkımızın kahir ekseriyeti Müslüman olduğu halde ülkemizde İslam düşmanlığı ürkütücü bir seviyeye ulaşmıştır. Bu kimi yerlerde doğrudan İslam’a saldırarak, kimi yerlerde de bahanelerle İslami etkinlikleri engelleme şeklinde tezahür etmektedir.
Nisan ayı, Hz. Resul–i Ekrem (sav)’in doğumuyla insanlığı aydınlatan ve ısıtan kutlu bir aya dönüştü. Kentlerden köylere kadar birçok yerde Resul–i Ekrem (sav)’in doğumunu kutlayan insanımız, zayıflatılan İslami ruhu ve peygamber sevgisini derk etmekte, gaflete sürükleyen dünyadan sıyrılıp peygamber ikliminde kendini bulabilmektedir. Müslümanların gayret ve çabalarıyla bu güzel girişim daha da ileri götürülerek bozulmayı ve yozlaşmayı engelleyen ve toplumu felaketlerden kurtaran bir ruhun icadına dönüştürülebilir.


Ancak İslam’ın renkleri öne çıktığında İslam’a düşman kimi çevreler farklı şekillerde tahammülsüzlüklerini ortaya koyuyorlar. Kutlu doğum etkinlikleri kulluğu hatırlatma ve nereye ait olduğunu bildirme açısından insanımızın zihninde yeni ufuklar açarken kimilerini rahatsız ediyor. Doğrudan yasaklama cesareti bulamayan kimi belediyelerin bahanelerle etkinlikleri engelleme çabaları bu rahatsızlığın ürünüdür.


Birçok alanda tezahür eden İslam düşmanlığının üniversitelerdeki damarına son günlerde hepimiz şahit olduk. Müslüman halkın çocuklarının okuduğu üniversitelerin İslami renge sahip olması gerekirdi. Oysa fesat yuvasına dönüştürülen üniversiteler bunun çok uzağında. Sayıları az da olsa çağın Alilerinin, Ebuzerlerinin ve Ammarlarının üniversitelerdeki gayretli çabaları büyük umutlar veriyor. Bu güzide gençlerin gayretleri İslam düşmanlarını çileden çıkarıyor.


Dicle Üniversitesinde Bilge Gençlik Kulübünün üyelerine yönelik saldırılar ve ardından koparılan kıyametler İslam’dan rahatsızlığın tezahürüydü. Hz. Resul–i Ekrem (sav) ile ilgili konferansa dahi tahammülleri yoktu. Bu iş için kullandıkları gençler acemi olduğundan ikiyüzlülüğe başvurmadan tepkilerini doğrudan ortaya koydular. Hz. Resul–i Ekrem (sav)’in anlatıldığı konferansı engellemeye çalıştılar. Ancak patronları, ikiyüzlülüklerle Müslüman Kürd halkının sırtından geçindiklerinden yine bukalemun gibi teğyir–i çehrede bulunarak Hz. Peygamber (sav)’e düşman olmadıklarını, ancak siyasi amaçlar için kullanılmasını karşı olduklarını dile getirdiler. Zerre kadar utanma duygusu olsa kendilerini aşan bu büyük lafları dile getirmezler.


Yıllarca İslam’a saldıran, laikliğin teminatı olduklarını ileri süren, İslam’ın Kürdleri geri bıraktığını savunan, Kürdlerin dininin zerdüştlük olduğunu dillendiren bu insanlar Hz. Peygamber (sav)’e düşman olmadıklarını ileri sürerken yalan ve sahtekarlıktaki uzmanlıklarından dolayı yüzleri bile kızarmıyor. Oysa hedef aldıkları gençler İslami bir davanın ve düşüncenin savunucularıdır. Hayatın her alanında Hz. Peygamber (sav) gibi yaşamak istiyorlar. Namazlarını O’nun gibi kılmaya çalıştıkları gibi, siyasetlerini de O’nun gibi yapmak için çabalıyorlar.


Bir hareket ileri gelenlerinin ve yöneticilerinin düşünce ve fikirleriyle ölçülür. PKK’nin yönetici kadrosu İslam düşmanlığını gizleme gereği duymadan kimi zaman dile getirmektedir. Zaten PKK İslam düşmanlığı üzerine bina edilen bir harekettir.

İslam’a hiçbir şekilde tahammülü yoktur. Ancak, içinde siyaset yaptıkları Müslüman Kürd halkını aldatıp desteğini almak için ikiyüzlülüğe ve yalana can simidi gibi yapışmışlar. İnanmadıkları İslam’ı kullanarak halkı aldatmaya çalışıyorlar. Sivil Cuma denilen Cuma namazları, Kürd halkını aldatma çabalarının ürünüdür. Önde gelenlerinin kendilerini laikliğin teminatı gördüğü bir hareketin Cuma namazı gibi bir derdi olur mu? En basit ifadeyle bugüne kadar bu hareketin tepesindeki hangi ismin alnı secdeye değmiş? Hatta üç yıl önce Türkiye ile barışıp ordu ile birlikte İslamcılarla savaşmayı teklif eden Kandil’deki hareketin tepesindeki Karayılan’ın kendisiydi.


PKK Kürdistan şehirlerinin meydanlarına çıkıp bu halkın tek değeri İslam’dır. İslam’la ve Müslümanlarla hiçbir problemimiz yoktur. Halkımızın dinine ve inancına saygı duyuyoruz ve inancı çerçevesindeki çabalarını destekliyoruz demedikçe sivil Cuma namazlarının ya da iftar çadırlarının bir faydası olmayacaktır. En azından İslam’a ve Müslümanlara tahammül etmeleri gerektiğini öğrenmeleri gerekir.


Dicle olaylarında bilumum İslam düşmanlarının el ele vererek, yalan, iftira ve ağızlarından boşalan salyalarla Müslümanlara ne derece kindar olduklarına yakından tanık olduk. Kimi İslamcı geçinenlerin de bunlara kuyruk olduklarını ibretle izledik. Manzara bu olunca, yıllardır halkımızın sırtından geçinen İslam düşmanlarının gerçek çehresini halkımıza deşifre etmemiz, dostunu ve düşmanını iyi tanımasını sağlamamız gerekmektedir. Halkımız bunları tanımadıkça sömürmeye ve sırtından geçinmeye devam edecekler.
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.