Her Şeye Rağmen Geri Adım Atmayanlar

Her Şeye Rağmen Geri Adım Atmayanlar

Allah’tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki, arz Allah’ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir.

“Allah’tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki, arz Allah’ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir.” (1)

“Onlar ki, kendilerine insanlar: “Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun” dedikleri halde imanları artanlar ve: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diyenlerdir. (2)

Dedi ki: “Korkmayın, çünkü ben sizinle birlikteyim; işitiyorum ve görüyorum.” (3)

Az bile olsa Kur’an-ı Kerim’den, Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam’ın siyerinden, ashab ve selef-i salihinden haberdar olanlar İslam’ı ve Müslümanları kendine dert edinenlerin, Allah’ın dinine, davasına ve tevhide çağıranların, Allah’a isyandan kurtarmaya, O’nun dinine, Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam’ın sünnetine davet edenlerin karşılaştıkları, gördükleri, yaşadıkları tahkir, taciz, tehdit ve imha olaylarını bilirler.

Allah’a inanmayanlar hâkim oldukları her yer ve zamanda kendi şeytani düzenlerini, çıkarlarını ve tahakkümlerini korumak için herkesi kendi inandıkları, yaşadıkları şekilde inanmaya ve yaşamaya zorlarlar. Bunu başaramazlarsa yine kendilerinin çizdikleri daire çerçevesinde yaşamaya izin verirler.

Onlar; tevhid, İslam ve İslam’ın gerekleriyle ilgili söylenen her sözden ve amelden, imana yapılan her davetten ürkerler ve korkarlar. Kur’an-ı Kerim’de kıssalarını okuduğumuz tüm peygamberleri ve onlara inananları, Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselatu vesselam ve onunla beraber olanları, ondan sonra onun yolunu takip eden ve sünnetine yapışanları delilik, yalancılık, budalalık, uğursuzluk, sihirbazlık, büyücülük, bozgunculuk ve fitne çıkarmakla itham etmişler. Yurtlarından çıkarma, taşlama, zindana atma ve öldürme ile tehdit etmişler. Onları yakından takip için peşlerine adam koymuşlar, aralarına münafık sokmuşlar ve münafıklardan istifade etmişler. Bu hususlar, tarih boyunca tüm zalim ve zorbaların inananlara karşı takındıkları ortak özelliklerdir.

Ancak Mü’minler bu taciz, takip, tahkir, eziyet ve meşakkatin neticesi bazen şehadet olmuşsa bile mükellefiyetlerini yerine getirme noktasında mücadelelerine ara vermemişler. Rablerinin buyruklarını anlatmaktan ve yaşamaktan geri adım atmamışlar. Karşılaştıkları hadise ve olaylara sabretmişler. Her şeyi bilen ve görenin Allah olduğuna inanmışlar. Rablerinden rıza ve yardım dilemişler.

İman edenler ve teslim olanlar bir müddet sıkıntı ve eziyet görmüşlerse bile neticede dünya ve ahirette saadete erenlerden olmuşlar. Onların önlerini kesenlere gelince; Cenab-ı Allahın, cezalarını daha çok ağırlaştırmak için dünyada bir mühlet vermesi onlar için hayır değildir. Kimse bu durumun onlar için hayır olduğunu zannetmesin. Neticede Allah’a ve O’nun emirlerini yerine getirenlere düşmanlık yapanların, engel çıkaranların, despot ve zalimlerin, onlarla beraber olanların ve onlara inananların akıbeti hüsran olmuştur. Kimi tufanla, kimi fırtınayla, kimi bir sayha ile, kimi üzerlerine yağan ateşten taşlarla, kimi denizde boğulmayla, kimi kılıçla helak olmuşlar. Ahiretteki elim, acıklı ve ebedi azapları ise ayrı bir durum…

Kıyamete dek bu böyle olacak… İnanmayanlar, şeytanlar ve onlara inananlar insanları kendilerine davet edecekler. Kendileri gibi inananlara ve yaşayanlara, kendi çizgilerine getirdiklerine, bir müddet de olsa kendileri ve düzenleri için kullandıklarına iltifat edecekler, vaatlerde bulunacaklar. Belki de bir kısmını dünyanın geçici nimetlerinden nimetlendirecekler, övecekler, imkân ve fırsat verecekler, inananlara karşı kullanacaklar.

İnananların inançlarını gereği gibi yaşamaya, Allah’ın hudutları içinde kalmaya, Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam’ın sünnetini ihyaya, ashabın ve selef-i salihin çizgisinde gitmeye engel olmaya çalışacaklar. Dünya ve ahiretleri için çıkış ve selamet yolunun bu olduğuna, her şeylerinden vazgeçseler bile bundan vazgeçmeyeceklerine inanarak mesuliyetlerini yerine getirmeye devam edenler için kendilerine göre tedbirlerini almaya devam edecekler. Hz. Nuh aleyhisselam, Hz. Musa aleyhisselam, Hz. İbrahim aleyhisselam ve diğer peygamberler ve onlara inananlara, nihayetinde Hz. Muhammed aleyhisselatu vesselam’a ve ashabına karşı aldıkları tedbirleri almaya çalışacaklar. Yani tahkir, taciz, tehdit ve teşhir edecekler, iftira atacaklar, yalancılıkla itham edecekler, eziyet edecekler, sıkıntı verecekler…

Bütün bunlara rağmen Allah’a, kitabına ve Resulüne inananların, din olarak İslam’ı kabul edenlerin, ölüm ve ötesinin, kabir azabının, mahşerdeki dehşetin, sıratın, mizanın, amel defterinin ve cehennemin hesabını yapanların başka tercihleri yoktur. Mesuliyetlerini Allah’ın istediği gibi, Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam’ın yaptığı gibi en güzel şekilde gereği gibi imkânları dâhilinde yerine getirmeye devam etmelidirler.

Onların bütün bu yaptıklarına karşılık, inananlara sekinet ve gönül rahatlığı veren Cenab-ı Allah’ın şu buyruğu yeterlidir: “Sizi İncitmekten başka bir zarar veremezler…” (4) Güzel akıbet Mü’minlerin olacak inşaallah. Biz inanıyoruz ki, Cenab-ı Allah’ın bizim için takdir ettiğinden başka hiçbir şey olmaz. İslam’ı ve Müslümanları dert edinen Mü’minler, kendilerine ve kardeşlerine zarar vermemek hatta gelecek zararın önünü kesmek için tedbirli olacaklar. Bunun için esbaba sarılacaklar. Daha da önemlisi Cenab-ı Allah’ın onlardan yüz çevirmesine sebep olacak tutum ve davranış içine girmeyecek, söz söylemeyecek ve ondan sonra da Allah’a tevekkül edecekler, O’na dayanacaklar…

Bundan dolayı daha çok Kur’an-ı Kerim’in emirlerine ve Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam’ın sünnetine yapışmalı, her şart ve ortamda sünneti ihya etme gayreti içinde olmalı, ashab (radiyallahu anhum), selef-i salihin (radiyallahu anhum) ve onların yolunda olan salih insanların takip ettiği yolu izlemelidirler.

İman ve ahlak azığını kaybetmemelidirler.

Karşılaşılabilecek her engel için nefsini, malını, imanını ve akidesini hazırlamalıdırlar.

Engeller, tacizler, tehditler gayretlerini daha fazla artırmalıdır.

Akıbetin takva sahiplerinin olacağına inanmalı ve bu noktada gafil olmamalıdırlar.

Allah’ın inananlara, İslam’a ve İslami hizmete kendini adayanlara en büyük nimetinin İslam ve Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam olduğundan gafil olmamalıdırlar.

Cenab-ı Allah; ayağımızı, kalbimizi dini ve davası üzerine sabit kılsın. İslam ve Müslümanların düşmanlarının hile ve oyunlarına karşı bizlere feraset versin, hakkı ilham etsin, hakikat noktasını görmeyi ve yakalamayı nasip etsin.

Bayramın kutlu olsun

Allah’ın selamı ve rahmeti, mağfireti, yardımı ve bereketi tüm Mü’minlerin, tüm Müslümanların, tüm muvahhidlerin; İslam ve Müslümanların izzetini koruma gayreti içinde olan herkesin; Müslümanların içinde oldukları sıkıntılardan dolayı gözyaşı dökenlerin ve bu yüzden rahatı bozulanların; zamanını en kuvvetli bir sermaye bilip bu sermayesini Allah’ı razı etme gayreti içinde kullananların; eşleri; mahkûm, muhacir, tutuklu, hasta ve şehid olan, çocuklarına babalarının boşluğunu hissettirmeyen ve babalarının da mükellefiyetlerini yerine getirme gayreti içinde olan tüm bacılarımızın ve tüm çocuklarımızın üzerine olsun.

Tüm bunların ve özellikle bu mübarek günün seherinde kalkıp İslam ve Müslümanların sıkıntıları ve izzeti için dua eden; harama ve günaha girmeden, bid’atlara bulaşmadan sünnet çerçevesinde bayramlarını kutlayanların; bayram namazına, kabir ziyaretine, akraba, dost ve komşularına bayramlaşmaya gidenlerin; tespit edebildiği yetimlere gidip başlarını şefkatle okşayanların; babalarından ayrı olanları ziyaret edip hüzünlerine ortak olanların; ve yine eşleri olmadan çocuklarıyla baş başa bir bayram daha geçiren şefkat kahramanlarının, cennetin onların ayakları altında olduğuna inanarak tüm bacılarımızın ve baba hasreti çeken çocuklarımızın bayramları mübarek olsun.

Ümmet, belki tarihin hiçbir döneminde böylesine genel bir işgal ve zulüm altında olmamıştı. Müslümanlar, böylesine toplu katliamlara uğramamış; İslam’ın kutsal değerlerine ve mübarek beldelerine böylesine saldırılmamıştı. Müslümanların ırz, namus, şeref ve onuru, içinde yaşadığımız bu an kadar böylesine ayaklar altına alınmamıştır. Bütün bunlardan daha beteri ve yürek yakanı, özellikle Irak olmak üzere, Müslümanların birbirlerinin kanlarını dökmeleridir. İşte bu şartlar altında bir bayram geçireceğiz, geçiriyoruz. Cenab-ı Allah’tan isteğimiz, hayra vesile kılmasıdır.

Hem bu mübarek günlerde, hem de diğer günlerde, bacılarımızın çocuklarıyla beraber; tutuklularımız, mahkûmlarımız, muhacirlerimiz, hastalarımız duanın en makbul olduğu zamanlarda dualarını ihmal etmesinler.

Dua ederken, özellikle aşağıdaki hususları duamızın çerçevesi içine dâhil etmeyi unutmayalım.

-Yıllardır Kur’an ve sünnetten uzaklaşıp ya da uzaklaştırılmış bulunan Müslümanların gafletten uyanıp yeniden Kur’an ve sünnete sarılmaları için;

-Her coğrafyada bulunan Müslümanlara, İslam ümmetinin bir ferdi ve bu doğrultuda hadisin de işaret ettiği gibi bir vücudun azaları olduğu anlayışının verilmesi için;

-Nerede olursa olsun çeşitli ihtilaflar sebebiyle birbirlerinin kanını döken ve dökmüş olan Müslümanlar arasındaki düşmanlığın kaldırılması, vahdet ve İslam kardeşliği çerçevesinde birleşmeleri için;

-İslam topraklarını işgal eden işgalcilerin; her konuda İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık edenlerin ve nerede olursa olsun Müslümanların can, mal, namus, akıl ve nesline el uzatanların kahru perişan olmaları; işgalci ve emperyalist ülkelerin Müslümanların eliyle yenilginin acısını tatmaları; insanlar arasında döndürülüp dolaştırılan güç, hâkimiyet ve zafer günlerinin kâfirlerin elinden alınıp Müslümanlara verilmesi için;

-Yeryüzünde sıkıntı içinde olan tüm mazlum kardeşlerimizin ve İslam’a hizmet eden bütün Müslümanların dualarının kabulü için;

-Tüm İslam coğrafyasında, zulmen zindanlara atılmış bulunan Müslüman tutuklular, özellikle Guantanamo, İsrail, Rusya, Irak, Afganistan, Çeçenistan gibi yerlerde kâfirlerin elinde esir tutulan bütün Müslümanların bir an önce özgürlüklerine, sevdiklerine, ailelerine kavuşmaları ve kutsal İslam davasının mücadele saflarına geri dönmeleri için;

-İslam düşmanlarının ve kâfirlerin hile, oyun, desise ve planlarının bozulması, Müslümanların aleyhine kazdıkları kuyulara kendilerinin düşmeleri, hilelerinin kendi aleyhlerine dönmeleri ve kendi şerleri içinde boğulmaları için;

-Yüce Rabbimizin bütün hasta Müslümanlara sabır vermesi ve acil şifa bahşetmesi için;

-Bütün mahkûm, muhacir ve şehid çocuklarına, eşlerine, ana-babalarına sabır, kanaat ve mukavemet vermesi için;

Evet, tüm bunlar için dualara icabet eden Rabbimizden yalvararak, gözyaşları dökerek, aczimizi ifade ederek, dualarımızın kabul olacağına inanarak dua ve niyazda bulunalım. Şüphesiz Rabbimiz “Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.” (Bakara Suresi: 186) diye buyurmaktadır.

Tekrardan tüm Müslümanların bayramı mübarek olsun.

Allah’a emanet olun.

KAYNAKLAR

(1) A’raf: 128

(2) Al-i İmran: 173

(3) Taha: 046

(4) Al-i İmran: 111

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.