Hz. Aişe Annemiz (R.Anha)

Hz. Aişe Annemiz (R.Anha)

Hicretin 6. yılı gelip çattığında, Aişe (R. Anha ) validemizin müthiş acılar yaşayacağı günler de giderek yaklaşmaya başlamıştı.

Hicretin 6. yılı gelip çattığında, Aişe (R. Anha ) validemizin müthiş acılar yaşayacağı günler de giderek yaklaşmaya başlamıştı. Allah Resulü’nün Zeynep binti cahşla evlenmesinden sonra İslam ordusu Beni Mustalik Gazvesine hazırlanıyordu. Bu gaza sırasında Resulullah’a hangi zevcesinin eşlik edeceğini belirlemek için kur’a çekilmiş, kur’a Hz Aişe’ye çıkmıştı. Gidilen gazadan zafer ile dönülmüş, Medine’ye yakın bir yerde mola verilmişti. Gecenin bir kısmında orada kalındı ve geri dönmek için yola koyulacakları bir sırada Hz. Aişe annemiz hacetini gidermek için uzaklaştı. Geri dönerken, yemen işi kolyesini düşürdüğünü fark etti. Aramaya başladı. Nihayet gerdanlığı bulup ordunun konakladığı yere geldiğinde kimseyi bulmadı. Zayıf olan Hz. Aişe’nin hevdecin içinde olduğunu zannederek gitmiş olmalıydılar. Yakın zamanda yokluğunun farkına varıp geri döneceklerine kanaat etti ve yanı üzere uzanıp beklerken uyuya kaldı. Sabaha doğru Safvan el muattıl Es-sülemi validemizin bulunduğu yere gelmiş, ‘inna lillah ve inna ileyhi raciun’ diyerek onu uyandırmış, Hz. Aişe de onunla hiç konuşmadan hazırladığı deveye binmiş ve öğleye doğru orduya kavuşmuşlardı.

Kavuşmasına kavuşmuşlardı; ama bu kısa sürede bile kalplerde yeşeren fitne tohumlarından habersizdi. Medine’ye vardığında Hz. Aişe rahatsızlanmış; fakat kıymetli eşinden (s.a.v.) gördüğü alakasızlık onu şaşırtmıştı. Bu yüzden, annesinin kendisine bakması için izin istemiş Resulullah da Hz. Ebubekir’in evine gitmesine müsaade etmiştir.

Tüm Medine gibi Ümmü Ruman’ın yüreği de çalkalanıyor; ama olaylardan habersiz yatan masum kızına belli etmekten kaçınıyordu. Bu sırada, bir gece vakti def’i haceti için dışarı çıkan Hz. Aişe’nin yanında yürüyen Ümmi Mistah’ın ayağı tökezlemiş ve “Mistah sen yok olasın” diye mırıldanmıştı. Mistah iftirayı yayanlardan biriydi. Hz. Aişe ancak bu sözün sebebini sorduktan sonra yapılan iftirayı öğrenmiş, eşinin ve ailesinin tavırlarındaki farklılığı yeni anlamıştı. İlk anda duyduğu acıyı Hz. Aişe, “vallahi hacetimi kaza edecek takatim kalmadı, döndüm. Vallahi ağlamaya devam ettim ve hala zannettim ki ağlamak yakında benim ciğerimi yaracaktır” (Siret-i İbn-i Hişam) sözleriyle açıklamaktadır.

Bu arada Efendimiz de büyük bir üzüntü yaşamış ve yakınlarıyla istişare etmeye karar vermişti. Eşi Zeynep bint-i Cahş ve Üsame’ye sormuş onlar da hakkımda hayırdan başka bir şey dememişlerdir. Hz. Aişe’nin hizmetçisi Benine ise “Vallahi onda gördüğüm en büyük kusur yaşının küçük olmasıdır. Hamur yoğurduğum zaman ondan beklemesini isterim. O ise uyur ve evin besili koyunu gelip hamuru yerdi,” demiştir. (Buhari)

Resulullah son olarak Hz. Aişe ile yüzleşmek için yanına gitti ve ona olanları hatırlatıp, eğer söylenenler doğru ise tevbe etmesini istedi. Buna karşılık alnı ak olan Hz. Aişe yine üstün vasıflarına delalet eden şu sözlerle karşılık verdi: “Vallahi zikredilen şeylerden dolayı Allah’a asla tevbe etmeyeceğim. Vallahi ben elbette biliyorum ki, eğer insanların söyledikleri şeyleri ikrar edersem Allah biliyor ben onlardan beriyim, elbette olmayan bir şeyi söylemiş olacağım. Eğer ben söylediklerini inkar etsem kabul etmeyeceklerdir. Fakat yakında Yusuf (as)’ın babası gibi diyeceğim: “Artık bana güzel bir sabır gerekir. Anlattıklarınıza ancak Allah’tan yardım istenir.” (Siret-i ibni Hişam) O sırada Resulullah’ı vahiy hali sardı. Hz. Aişe’nin içi çok rahattı. Çünkü iffetinden emindi. Nur suresinin 11 ve 14. ayetleri nazil olunca Peygamber Efendimizin mübarek yüzleri gülmeye başlamıştı. Hemen Hz. Aişe’ye döndü ve “Ey Aişe! Şükret. Allah seni temize çıkarmıştır” diyerek müjdeli haberi verdi. Ağır bir imtihandan sonra onu unutturacak bir mükafatla onurlandırmıştı. Hz. Aişe’yi temize çıkarmak için vahyin inmesi ona bir derece daha kazandırmış, faziletlerine fazilet katmıştı. Bu esnada Ümmü Ruman kendisini dönerek, “Kalk Resulullah’a teşekkür et” demiş O ise: “Hayır, vallahi ona kalkmam, ben Allah’tan başkasına hamd etmem,” (Buhari) diyerek Rabbine olan bağlılığını ortaya koymuştu. Çünkü o, peygamberin talebesiydi.

Hz. Aişe’nin İfk Hadisesindeki tavrı, iftiranın büyüklüğüne rağmen seviyesini koruması, ağzından çıkan her sözü inceden inceye düşünerek konuşması ve Allah’a tam bir tevekkülle sığınması takdire şayan ve bizlere örnek olacak güzelliktedir. Ayrıca bu olay günümüzde de ümmetin maruz kalabileceği durumlardan biridir. Özellikle münafık ve İslam düşmanlarının bizleri lekelemek için fırsat kolladıklarını bilmeli, buna kapı aralayacak en ufak bir ihmalden bile kaçınmalıyız. Faraza, böyle bir hadise meydana geldi ve nifak kirli ithamlarla saflarımızı bölmeye çalıştı. Bu durumda, bilgi sahibi olmadığımız halde zanda bulunup, bu zan istikametinde yaygara çıkaracaksak, ibni Selül’lerle aramızda bir fark kalmayacağını bilmeliyiz. Her şartta, kendimizi kardeşimizin yerine koyup muamele görmek istediğimiz gibi karşımızdakine de muamele etmeliyiz ki, bu dayanışma ile İslam kardeşliği saflarımıza tam olarak yerleşebilsin ve nifak yeniden kendini gösterme cesaretini tamamen yitirsin.

Yıllar sonra, iftiranın ruhunda açtığı derin yaraları unutturacak, büyük bir elem daha bekliyordu Hz. Aişe’yi. Resulullah Hicri 11. yılın Safer ayında rahatsızlanınca bütün hanımlarını ziyarete gitmiş, O’nun Hz. Aişe’ye olan muhabbetini bilen zevceleri de günlerini Hz. Aişe’nin evinde geçirmesini istemişlerdi. Allah Resulü onun evine gelişlerinden bir süre sonra, mübarek başları Hz. Aişe’nin göğsünde iken vefat etmişti. Bu onu telafisi mümkün olmayan bir yalnızlığa sürüklese de, Resülullah’ın kucağında can vermesi kendisi için yine bir şeref kaynağı olmuştur.

Hz. Aişe Resulullah’tan sonra 46 sene daha yaşamış, bu ömrü ibadete ve ilme adamıştır. Bir çok alim ve fakih yetiştiren Hz. Aişe, rivayet ettiği 2210 hadis ile en çok hadis rivayet eden raviler arasında yerini almıştır. Bu arada Cemel Vaka’sında yer alan Hz. Aişe’nin sonrasında çok büyük üzüntü yaşadığı ve “Evlerinizde oturun…” (Ahzab:33) emrini hatırladıkça gözyaşları döktüğü rivayet edilir. Hayatının tamamında cömertliğiyle tanınmıştır. Kendisine ait bir evi Muaviye’ye satıp parasını muhtaçlara dağıtmış, sayısı 62’yi bulan köle azad etmiştir. Bir defasında Hz. Ömer Irak ganimetleri arasında bulunan incileri kendisine hediye etmek istediğinde, “Ya Rab! Beni Ömer’in hediyelerini almak için yaşatma,” diye niyazda bulunmuştur.

İlahi Takdir ile Resülullah’ın hayatına çok erken yaşlarda giren ve bu kutlu hayatın belki de karanlıkta kalabilecek bir çok noktasına ışık tutan Hz. Aişe, hicretin 57. yılında, Ramazan’ın 17’sinde Salı günü ruhunu rabbine teslim etmiştir.

Onun güzel vasıflarıyla vasıflandırılmamız duasıyla son sözü yine Hz. Aişe’ye bırakıyoruz:

“Resulullah şöyle dedi:

-Ya Aişe! Cennette seni zevcem olarak gördüm. Sonra yanındakilere döndü ve şöyle dedi:

-Ölüm bana kolay geliyor, umursamıyorum. Çünkü Aişe’yi cennette gördüm. (Müsned- İmam-ı Azam Ebu Hanife)

İnzar Dergisi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.