Hz. Sevde Binti Zem’a

Hz. Sevde Binti Zem’a

Allah sana ne gibi bir hayır ve bereket verdi biliyor musun ey Sevde? denilince, olgun yaşına rağmen sevinç ve heyecanını gizleyememiş olan Sevde binti Zem’a şaşkınlığını üzerinden atar atmaz:

-Allah sana ne gibi bir hayır ve bereket verdi biliyor musun ey Sevde? denilince, olgun yaşına rağmen sevinç ve heyecanını gizleyememiş olan Sevde binti Zem’a şaşkınlığını üzerinden atar atmaz:

-Nedir o? dedi.

Acaba olabilir miydi? Tahmin ettiği şey doğru olabilir miydi yoksa gördüğü rüyalar ona fazla mı tesir etmişti? Havle’nin cevabı bir anda düşüncelerini netleştirdi.

- Resulullah (sav) beni sana dünürlük için gönderdi.

Hz. Sevde’nin kulaklarında defalarca yankılandı bu sözler ve ilk hatırdığı şey, görüp tabir ettirdiği rüyalar oldu. Kader bir kez daha varlığını ispatlamış, rüyalar alın yazısının henüz vuku’ bulmayan kısımlarından ipuçları vermişti. Hz. Sevde eşi Serkan b. Amr ile Habeşistan’dan Mekke’ye döndükten sonra, bir gece rüyasında, Ay’ın süzülüp üzerine indiğini gördü. Bunu kocasına haber verdi; o da;

-Eğer rüyan doğru ise, çok geçmeden ben öleceğim. Benden sonra sen de evleneceksin!” dedi.

Bu rüyadan kısa bir süre sonra, eşi gerçekten vefat etmiş, ardından da Sekran’ın tabiri doğruluğunu göstermeye başlamıştı. Tüm bu düşüncelerden bir an için sıyrılan Hz. Sevde:

-Memnun olurum; fakat bunu gidip babama söyle, dedi.

Havle b. Hâkim cahiliye adeti üzere Sevde’nin babasına selam verdi. Hz. Sevde’nin oldukça yaşlı olan babası;

-Bu kimdir? dedi. Sevde;

-Hâkim’in kızı Havle, dedi. Babası;

-Ne o, hayır mı? diye sorunca Havle:

-Beni, Abdullah’ın oğlu Muhammed (sav) gönderdi. Kızını Ona istiyorum, dedi. Babası:

-İyi bir kısmet, kendisi ne istiyor? diye sordu.

Havle:

-Onun gönlü var, dedi. Bu cevabı alan babası;

-Git Resulullah’ı çağır, dedi.

Havle Resulullah(sav)’ı çağırdı ve söz kesildi.[1]

Ahmet İbn-i Hanbel’in İbn-i Abbas’tan rivayetine göre, Sevde validemizin yanında beş veya altı küçük çocuğu vardı. Bunun için peygamber efendimizle evlenmeye çekiniyordu. Peygamberimiz Ona:

-Seni benimle evlenmekten alıkoyan nedir? diye sordu. Sevde:

-Vallahi, ya Nebiyallah! Beni seninle evlenmekten alıkoyan hiçbir makbul şey yoktur. Fakat şu çocukların sabah-akşam başında vızıldayacaklarını düşünüyorum da! dedi. Efendimiz:

-Seni bana gelmekten alıkoyan bundan başka bir şey var mı? diye sordu. Sevde de:

-Yoktur vallah! deyince, Peygamberimiz (sav):

-Allah sana rahmet etsin. Kadınların hayırlısı, küçük çocuklarından dolayı mihnete uğrayandır! dedi.[2]

Tüm bu gelişmeler sonrasında Hz. Sevde binti Zem’a ‘ezvacı tahirat’ arasındaki yerini almıştı. Kendisine 400 dirhem mehir verildi. Her ne kadar Resulullah(sav) ile Hz. Hatice’den sonra ilk evlenen Sevde annemiz olsa da, Hz. Aişe ile efendimizin nikâhları bu evlilikten önce kıyılmıştı; ancak yaşı küçük olduğu için birkaç sene sonraya tehir edilmişti. Peki kimdi Sevde binti Zem’a (r.anha)? Elli yaşlarında olan Hz. Sevde neden eş olarak seçilmişti.

Hz. Sevde, Kureyş’in Amir b. Lüey koluna mensup Zem’a adındaki şahsın kızıdır. Daha önce Sekran b. Amr ile evliydi. İkisi de ilk Müslümanlardandır. Önce Hz. Sevde İslam’ı kabul etmiş, ardından Sekran’ın hidayetine vesile olmuştur. Müslüman olmaları sebebiyle müşrik yakınlarının, özellikle de Sekran’ın kardeşi Süheyl b. Amr’ın eza ve cefasına maruz kalınca Habeşistan’a hicret edecek olanlar arasında yerlerini aldılar. Asım Köksal İslam Tarihi’nde, Habeşistan’dan Mekke’ye dönenler arasında Hz. Sevde ile beraber eşi Sekran’ı da zikreder. Birçok kaynakta[3] bu böyle anlatılırken Muhammed Hamidullah Hoca, Sekran’ın Habeşistan’da Hıristiyan olup irtidat ettiğini ve bu minval üzere orada öldüğünü, Hz. Sevde’nin ise her zaman için Müslümanlığını muhafaza ettiğini, sonra da Mekke’ye dönmek zorunda kaldığını anlatır.[4]

İlk Müslüman ve de ilk muhacirlerden olmak Sevde için zaten bir şeref kaynağıyken, bu durum Sevde’nin şanını iyice yüceltmişti. Ancak Mekke’de putperest olan akrabalarının arasında kalmak zorunda olması onun için hiç de hoş olmayan durumlara neden olabilirdi. Bu evliliğin gerçekleşmesindeki ilk etkenler bunlardı. Ayrıca Sevde yumuşak başlı, olgun bir hanımdı. Bu vech ile efendimizin annesiz kalan çocuklarına da annelik yapabilecek vasıfta idi. Bunlar dışında Resulullah(sav)’ın bu evliliğe nefsanî hiçbir meyli olamazdı. Çünkü Hz. Sevde güzel bir hanım değildi. Üstelik elli yaşlarında yaşlı ve dul bir hanımdı da. Sevde’nin fiziki görünümünü değil, üstün vasıflarını göz önünde bulundurarak tavsiye eden Havle’ye Resulullah(sav) da yine Hz. Sevde’nin yüksek ahlak ve iman kuvvetini dikkate alarak dünür olma izni vermiştir.

Peygamber efendimiz (sav) Hz. Sevde ile Medine’ye hicretten birkaç yıl önce Mekke’de evlendi. Hz. Sevde, Resulullah(sav)’a hizmette kusur etmemeye çalışıyor, kızlarını da aynı ihtimamla büyütüyordu. Son derece temiz kalpli ve uyumlu idi. O zaten yaşı ve fiziki yapısı itibariyle evleneceği kişinin kalbinde taht kuramayacağının farkındaydı; ancak Peygamber efendimizin ona karşı iyi davranması, kırmamaya çalışması ve zaman zaman şakalaşması onu mutlu etmeye yetiyordu. Bir gün Resulullah(sav)’a şöyle demişti:

-Ya Resulallah! Bu gece arkanda namaz kıldım. Öyle uzun rükû yaptın ki, kan damlamasın diye burnumu ellerimle tutmak zorunda kaldım. Bu sözü dinleyen efendimiz gülmüşlerdi.

Efendimiz (sav) Hz. Sevde ile evlendikten 3 yıl kadar sonra Hz. Aişe ile evlendi. Buna rağmen Hz. Sevde kıskançlık hislerine kapılmamış, Hz. Aişe’ye kızı gibi yaklaşmış, düşmanlık beslemek bir yana her işinde destek olmuş ve ömrünün sonuna kadar arkasında olmaya devam etmiştir.

Oldukça saf bir hanımdı. Bir defasında boş bulunup, şöyle bir olaya sebebiyet vermişti; İbn-i İshak dedi ki, esirler getirildiği zaman, peygamber’in hanımı Sevde binti Zem’a da, Al-i Afra’nın yanında, Afra’nın iki oğlu Avf ve Muavvize’nin konaklarında bulunuyordu. Bu hanımların üzerine perde vurulmadan önce idi. Sevde şöyle diyordu;

-Vallahi ben onların yanında idim. Bize bir takım adamlar getirildi. Denildi ki, “işte bunlar esirlerdir” Ben de odama döndüm baktım. Resulullah(sav) oradaydı. Bir de baktım ki, Ebu Yezid Süheyl b. Amr odanın bir köşesinde elleri ip ile boynuna toplanmıştı. Ebu Yezid’i böyle görünce dayanamayıp şöyle dedim;

-Ey Ebu Yezid! Ellerinizle mi teslim oldunuz, şerefinizle ölemez miydiniz? Vallahi beni odada Resülullah(sav)’ın ancak şu sözü uyandırdı.

-Ey Sevde! Allah’a ve Onun Resulüne karşı mı kışkırtıyorsun?

Dedim ki,

-Ya Resulallah! Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, Ebu Yezid’i elleri boynuna toplanmış olarak gördüğüm zaman nefsime hâkim olamadım.[5]

Bazı rivayetlerden anlaşıldığı üzere, bir müddet sonra Hz. Resulullah(sav) Sevde validemizi boşamayı murad etmişlerdi. Bu boşanma isteğinin yukarıdaki olaydan hâsıl olduğu da ifade edilmekle beraber, yaşı hayli ilerlemiş olan Sevde’nin, Peygamber efendimizin diğer genç hanımlarına karşı eziklik hissi duyması, sonuçta bir insan olan Allah Resulü(sav)nün de diğer hanımlarına gösterdiği ilgiyi ona gösterememekten ve bu sebeple meydana gelebilecek kırgınlıklardan endişe duyduğu için Hz. Sevde’yi serbest bırakmak istemesi daha çok zikredilen bir görüştür. Bunu sezen Hz. Sevde, Resulullah(sav)’a yalvararak;

-Beni nikahında tut. Vallahi benim kocaya ihtiyacım ve hırsım yok. Ancak kıyamet gününde Allah’ın beni senin zevcen olarak diriltmesini istiyorum” dedi. Bunun akabinde de;

-Beni nikahında tut ey Allah’ın Resulü! Gece nöbetimi Ayşe’ye bağışlıyorum. Ben kadınların isteğini istemiyorum.[6]

Hz. Sevde’nin bu evlilikten dünyevi manada hiçbir beklentisi yoktu. Ta baştan beri yaşayacağı evden tek beklentisi Allah’ın huzuruna, Onun elçisinin zevcesi olmak şerefiyle çıkmak idi. Ayrıca Hz. Sevde için asıl mutluluk Resülullah(sav)’ı mutlu görmekten geçiyordu. Öyle ki, efendimizin Hz. Aişe validemize duyduğu muhabbetin ne kadar yoğun olduğunu bildiği için sırasını Hz. Aişe’ye hediye etmiş ve bu durum hep böyle devam etmiştir. Onun bu tutumu Hz. Aişe ile olan bağlarını daha da kuvvetli kılmış ve Sevde validemizi hep minnetle yâd etmiştir. Hatta bu konuyla alakalı olarak şöyle bir sözü rivayet edilir:

-Yerinde olmak istediğim kadınların bana en sevgilisi Sevde binti Zem’adır. Yaşlandığında şöyle demiştir: “Ya Resulallah! Sana olan nöbetimi Aişe’ye bağışladım.”[7]

Hz. Sevde’yi diğer hanımlardan ayıran önemli hususiyetlerinden biri itaat ve teslimiyette çok ileri seviyelerde olmasıydı. Temiz kalpli, merhametli ve dürüst oluşuyla beraber, cömertliğiyle de tanınırdı. Bu hususta Muhammed b. Sirin’den şöyle rivayet edilir; “Hz. Ömer Hz. Sevde’ye bir torba dolusu gümüş para gönderdi. Sevde:

-Bu nedir? diye sorunca;

-Gümüş para dediler. Hz. Sevde:

-Hurma gibi bir torba dolusu, dedi ve hepsini dağıttı.[8]

Bu kanaatkâr, itaatkâr ve dünyevi hırslardan kendini soyutlamış, ibadetlerine düşkün mübarek hanım, en kuvvetli rivayete göre Hz. Ömer’in hilafeti sırasında Hicri 19, Miladi 640 yılında vefat etmiştir.

İnzar Dergisi

[1] Hadislerle Müslümanlık: Yusuf Kandehlevi

[2] İslam Tarihi: Asım Köksal

[3] Siret-i İbn-i Hişam’da Mekke’ye döndüğü anlatılır; ancak Habeşistan’da kalıp, orada öldüğü yönündeki rivayetler dipnot olarak düşülmüştür

[4] İslam Peygamberi: cilt 2 Muhammed Hamidullah

[5] Siret-i İbn-i Hişam

[6] Resülullah’ın Annesi ve Kızları

[7] Sahih-i Müslim

[8] Hadislerle Müslümanlık
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.