İbrahimce Teslim Olmak

İbrahimce Teslim Olmak

Hz. İbrahim(as) rüyasında oğlu Hz. İsmail(as)’i kurban etmekle emrolunur. Gördüğü rüya adğas-u ahlam değil

Hz. İbrahim(as) rüyasında oğlu Hz. İsmail(as)’i kurban etmekle emrolunur. Gördüğü rüya adğas-u ahlam değil… Uyku yoluyla gelen vahiydir. Halilullah, Rabbinin emrine itaat eder. Emrolunduğu işi yapmak üzere göz nuru İsmail ile çıkar. İblis boş durur mu? Bin bir türlü hile ve desise ile sokulmaya çalışır. Ta ki ümidi kesilinceye kadar. İşte! İlk önce Hz. İbrahim(as)’ in önüne çıkıyor.

-Ya Halilallah! Karmakarışık rüyalardan dolayı mı ciğerpareni kurban edeceksin?

Halilullah onu tanır.

-Uzak dur benden ey insan düşmanı! Rahman’ın emrine karşı gelmemi istiyorsun? der.

İblis ondan ümidini keser. Bu kez Hacer’e gider. Annelik duygularını okşayarak söze girişir.

-İbrahim gördüğü bir rüyadan dolayı yavrucuğun İsmail’i kesmek istiyor.

-Eğer bununla emrolunmuşsa Mevla’sına itaat etmesi gerekir.

İblis aldığı cevaplar karşısında darbe üstüne darbe yer. Lakin son bir hamle yapmak üzere İsmail’e gider. Can tatlıdır, hem İsmail daha işin farkında değil. Belki faydası olur diye dost kılığında bu kez İsmail’e musallat olur.

-Haberin var mı? Baban seni boğazlamak istiyor. Ben ancak sana öğüt vericiyim.

Hilm vasfı ile müsemma Hz. İsmail(as) teslimiyet dersi verir.

-Eğer bu işi Allah(cc) emretmişse kaderi geri çevirmeye kudretim var mı? Defol yanımdan, der ve onu taşa tutar.

Hz. İbrahim(as), oğluyla beraber Mina’ya gider. Emrolunduğu işi yapmak üzere kollarını sıvar ve bıçağını keskinleştirir. İsmail ise babasını gözlüyor.

-Babacığım bana ne yapacaksın?

-Oğulcuğum! Doğrusu ben, rüyamda seni boğazladığımı görüyordum. Bir düşün, ne dersin?

İşte imanın ve teslimiyetin zirve noktası… Biricik oğlunu kurban etme emrine itiraz etmeden, niçin kurban edeceğini dahi sual etmeden mutlak bir itaat… Öyle bir itaat ki hükme rıza ve sükûnet içinde teslimiyet var.

İş çok ağırdır. Babanın kendi eliyle oğlunu kurban etmesi isteniyor.

Hz. İsmail(as), babasının gördüğü rüyanın hak olduğunu anlar. İtiraz ve tereddüt etmeden babası gibi teslimiyet gösterir.

-Ey babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın. Lakin yüzünü benden çevir. Başka yöne bak. Bu apaçık imtihana karşı sabret. Allah’a şükredenlerden ol. Anneme döndüğün zaman benden ona selam söyle. Ona sabrı ve teslimiyeti tavsiye et.

Halilullah bıçağı eline alır, onu alnı üzeri yere yatırır. İsmail kendisini teslim etmiş, itiraz belirtisi göstermeksizin bekliyor. Kalpler titreme, ciğerler dağlanma, gönüller med-cezir vaziyette... Melekler dua ve nida ile yalvarıyor:

-Rabbimiz! Dostuna merhamet et ve ona acı.

Bıçak İsmail’in boğazında gidip geliyor; Ama kesmiyor. Allah(cc) indinde Halilullah ve oğlunun sadakati belli olmuş, görevlerini hakkı ile yaptıkları kabul edilmiştir. Ve ardından kalpleri mesrur eden ilahi nida gelir: “Ey İbrahim! Hakikaten rüyana sadakat gösterdin. İşte biz iyilik edenleri böyle mükâfatlandırırız. Şüphesiz ki bu, gerçekten apaçık bir imtihandır.” (Saffat 105-106)

Cennetten bir koç gönderilir ve İsmail’in yerine kurban edilir.

İtaatin güzelliğini, hakkın emrine teslim olmanın yüceliğini kalplere damla damla akıtan bu hadiseye dönüp bakan Mü’minler, akidesine varis oldukları babaları Hz. İbrahim(as)’ i daha iyi tanır, kendilerini ayakta tutan iman cevherini daha iyi idrak ederler.

Belalar ve musibetler insanı helak etmek için değildir. Bilakis imtihan etmek, imanın sıhhatini ölçmek ve yakinin gücünü ortaya çıkarmak içindir. Bu imtihanda baş düşman iblistir. Hile ve desiselerini kurnazca süsleyip ‘iyiyi kötü, kötüyü iyi’ suretinde gösterir. Şayet ‘İbrahim’ce teslim olmak, İsmail’ce kurban olmak’ teslimiyeti gösterilirse ne şeytan ilişebilir ne de bıçak boğazı keser.

Mutlak manada yaradana teslimiyet ve kaderullaha rıza göstermek Allah(cc)’ın emirlerine bağlanarak dini vecibelerini yerine getirmek, sekinet ve huzur içerisinde Onun hoşnutluğunu dilemek, iman yolunda ne kadar engel çıkarsa çıksın çekinmeden kararlı bir şekilde yürümek... Tüm bunlar Allah(cc)’ a teslimiyetin ifadesidir.

Evet, hayat yolculuğu uzun ve yorucu olduğu kadar tehlikelerle de doludur. Kopmayan bir ipe, kırılmayan bir zincire tutunmak Mümin için ihtiyaçtır. Arzdan Arş’a bağlı olan bir kulp… Kopmayan ve parçalanmayan. Vartalara yuvarlanmaktan kurtaran, zulümatlı yollarda kandil olan sağlam bir kulp... Peki, nedir bu kopmayan kulp? Elbette ki İslam’dır, Allah(cc)’ a teslimiyettir.

Bu konuda Abdulkadir Geylani hazretlerine kulak verelim:

“Allah(cc)’ın yasakladığı bir şeyde kasların çalışmaz, duyuların duymaz, bedenin ölü gibi isteksiz, sahipsiz, kimsesiz, evsiz-barksız, makamsız, mevkisiz, duygusuz ve duyarsız biri gibi davran. Kulağın doğuştan sağırmış gibi, gözün kapalı, dudakların yaralı, dilin konuşamaz olsun. Dişlerinde ağrı ve hastalık varmış gibi, ellerinde felç varmış da tutmaktan acizmişsin gibi, ayaklarında titreme, zayıflık ve yaralar varmış gibi, miden yemekten tıka basa doymuş gibi, bedenin ölüymüş de kabre doğru yola çıkmış gibi ol.

Emirlerine itaat edip, yapmakta acele et. Yasaklarıyla karşılaştığında tembellik et, inatçı ol ve kusurlu davran. Kaderin karşısında ölü gibi ol, fena bul, yok ol!” (Futuhul-Ğayb)

“Ey rabbimiz, sana teslimiyette ayaklarımızı sabit kıl!” dua nağmesiyle kurban Bayramınızı tebrik eder, İslam ümmetine hayırlar getirmesini dilerim.
 

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler