İçki, Kimlik, CIA

İçki, Kimlik, CIA

İnsan, kainattaki yaratılmışların en şereflisidir. Bunu Rabbimiz buyuruyor. Bu ‘en şerefli’ olma vasfını O’na ve O’nun bildirdiklerine ittiba ile kazanır.

İnsan, kainattaki yaratılmışların en şereflisidir. Bunu Rabbimiz buyuruyor. Bu ‘en şerefli’ olma vasfını O’na ve O’nun bildirdiklerine ittiba ile kazanır. Bu ittibanın biricik yolu ise yine O’nun verdiği ‘akıl’ nimetini istikrarlı bir şekilde kullanmaktan geçer. Nitekim Allah azze ve celle birçok ayet-i kerimenin ahirinde akıl nimetinin kullanılmasını teşvik etmektedir. Bu sayede doğruları, hakikatleri görebilir, onun öncülüğünde hayatımıza istikamet kazandırabiliriz. Ancak maalesef aklın müspet yönde kullanılmamasındandır ki, insanlık bugün çıkmazlara girmiş, hakikat yolundan sapmış ve saf düşünceli ve mümeyyiz olamamış insanları da bu bataklığa sürüklemişlerdir.

İslam hiçbir zaman antitez olmamıştır. O başlı başına bir sistem ve fıtrat dinidir. Onun temeli Hz.Adem’e, Habil’e dayanır. Kötülük, zulüm, küfür ise insanlık için biricik kurtuluş reçetesi olan İslam Nizamına karşı sürekli savaş vermiş ve yeni yeni tezler oluşturma yoluna gitmiştir. Bizim burada yapmak istediğimiz İslam’ı mevcut yapılmak istenen kötü fiillere bir antitez olarak ortaya koymak değil, akıl sahibi olduğuna inandığımız insanlara bir hatırlatmada bulunmaktır.

Meşhur bir hikaye vardır: Bir eşek yolun ortasında durmuş. Haliyle yolcuların geçip gitmesine engel oluyormuş. Gelen uğraşmış, giden uğraşmış şşeği yolun ortasından kaldıramamış. En sonunda adamın biri eşeğe yaklaşmış, alnından öpmüş ve “Afferin sen gerçekten de eşeksin” demiş. Yani eşek eşekliğini yapıyor ve kendisinden beklenen inadı gösteriyor. Doğrusu onun bu davranışını da yadsımamak lazım. Çünkü o tabiatı gereği davranıyor.

Gelelim coğrafyamızda kendisini her şeyin üzerinde görüp ana çıkış noktaları Müslüman halkımızın dini değer ve yargılarıyla uğraşmayı kendine geçim kapısı olarak görenlerin durumlarına. Onlar da üzerlerine düşeni yapıyorlar. Onlardan beklenen de zaten budur. Bundan hiç gocunmuyoruz. Ama bizim sözümüz, henüz aklını tamamen koltuğuna, ekmek kapısına kaptırmamış, akşam yattığında bugün şunu şunu yanlış yaptım diyebilen vicdan sahibi insanlaradır.

Türkiye’de geçen dönemde birtakım olaylar gündeme geldi. Ve tabi bu konuda yine bazılarının eteği tutuştu ve hesablarına gelmeyen hususlarda vaveylalar koparmaya başladılar. Neymiş bu meseleler, içki yasağının belli koşullarda getirtilmesi, üst kimlik alt kimlik meselesine getirilen muğlak ifadeler, CIA uçaklarının Türkiye’de açıklanamayan saatlerce kalışı ile ilgili sağır sultan rolüne bürünenlerin sergiledikleri tavırlar vs. vs.

Yazımızın başında dedik ki akıl Allah’ın kullara en büyük nimetidir. Bundan yoksun insan ise haliyle yaratıkların en şerlisi konumuna düşer. Akıllı olmak demek kişisel, toplumsal faydası müşahede edilen hususlarda müspet tavırla kabule yanaşmak demektir. Örneğin biri size şu dağdan atlarsan ölürsün, derse siz dediğini yapmaz ve atlarsanız size akıllı kişi muamelesi yapılmaz. Şimdi şu içki meselesine gelelim. Öncelikle içkinin içilmesi, Maide Suresi 90. Ayeti kerimeyle Allah nezdinde haram kılınmıştır. Yine Peygamber Efendimiz sahih rivayetlerde sarhoşluk verici maddelerin içilmesinin haram olduğunu, içkinin tüm kötülüklerin anası olduğunu beyanla bu illetin zararlarına kuvvetle işaret etmişlerdir. Biz Mü’minler nezdinde Allah’ın nehyetmiş, Peygamber Efendimizin ise buna uygulamada çok önem vermiş olması yetiyor. İşin hikmetlerine ve sonuçta ne gibi faydalar getireceği hususunda yapılacak yorumlar ise izafi olacaktır. Ancak bir şeyin bilinmesi o şeyin idrakinde doyurucu olmayabiliyor. Onun için de İçkinin gerek ferdi ve gerekse de toplumsal zararları ile ilgili olarak yapılan gerek ulusal ve gerekse de uluslararası araştırmalardan birkaç notu buraya aktarıp akıl sahiplerine buna rağmen de içilmeye devam edilip edilmemesi sorusunu abes de olsa sormaktan kendimizi alamayacağız: İşte sonuçlar;

Dünya sağlık örgütünün 30 ülkeyi kapsayan araştırma raporunda "ortalama vukuat yüzdeleri" şöyledir; Cinayetlerin %85'i, ırza tecavüzlerin %50'si, şiddet olaylarının %50'si, trafik kazalarının %60'ı, eş dövme olaylarının %70'i, işten geri kalanların %60'ı alkollü iken vuku bulmakta... Akıl hastanelerinde yatanların %40 ile 50'sinde, genel tutuklamaların %50'sinde alkol temel sebebi oluşturmakta... İntihar olaylarında da alkolün etkisi içmeyenlere oranla 58 kat daha fazladır. Ülkemizde alkollü içki tüketimi 1994 yılında 900 milyon litre iken, 1995 yılında 1 milyar 200 litreye, 1996 yılında ise 1.5 milyar litre olarak tespit edilmiştir. Ve son bir not: Türkiye dünya alkol tüketimi sıralamasında 3. sıradadır. Sözü daha fazla uzatmaya hacet yoktur. Akıl sahiplerine duyrulur...

Gelelim alt-üst kimlik meselesine: Eksiklik noksanlıklarıyla bu ülkenin ezici bir çoğunluğu Müslümandır. Ancak bu ülkenin pastasının kaymağını yiyenler gerçekten bundan kaygı duymaktadırlar. Ve bu gerçeği değiştirmek için ellerinden gelen her türlü gayreti sarfediyorlar. Özellikle de medyanın gücünü kullanarak dolaylı ya da direkt olarak bu niyetlerini sık sık ortaya koymaktadırlar. Coğrafyamızda bunu hangi kanalların, gazetelerin, dergilerin yaptığı ortadadır. İnanılmaz ölçüde kin ve nefret duygularıyla öfkelerini izhar ediyorlar. İslamı ve Müslümanları asıl kimliklerine döndürücü ufak bir gayretin gösterilmesi halinde hepsi bilenmiş kılıçlarını çekmekte, oklarını yaylarından fırlatmaktadırlar. Ve bu kişiler hiçbir ahlaki ölçü de gözetmeden bu işi yapıyorlar. O halde bu insanlara diyeceğimiz ya bu kininizden ve nefretinizden vazgeçer Allah’ın rahmetine nail olursunuz, bunu istemiyorsanız o halde denilecek şey Rabbimizin buyurduğu gibi: “... De ki: “Öfkenizden ölün!” Allah kalplerde olanı bilicidir,” (Ali İmran 119) demek olacaktır.

CIA’nın çeşitli ülkelerde sorgulamalar yaptığına dair çıkan haberler, Kunta-Kinte’nin hain evlatlarından Büyük Şeytan ABD’nin Dışişleri Başkanı RICE’ın da ‘bunu Avrupa’nın da güvenliği için yapıyoruz’ açıklamasıyla resmen doğrulanmıştır. Bunun yeni bir şey olmadığını bu işi yıllardan beridir yaptığını aslında herkes biliyor. Ancak bugünde gündeme gelmesinin anlamı artık ABD’nin bunu resmen ve alenen yapacağının önünü açmak istemesinden kaynaklanmaktadır. Ki RICE’ın açıklamaları da bu doğrultudadır. Buna paralel olarak yetkili başka ağızlardan da artık ABD’nin İsrail’li istihbarat uzmanlarıyla birlikte özellikle de Müslümanlara karşı daha çok mücadele edecekleri yönünde açıklamalar da gelmektedir. Bu hususla ilgili şüphesiz söylenecek çok sözümüz var; ancak özet olarak geçmeyi yeterli buluyoruz.

Şu gerçeği bir kez daha vurgulayalım ki, okyanusun ortasında iki balık kavga etse bunun sebebi Amerika’dır, tesbitine aynen katılıyoruz. Ayrıca İslam ve Müslümanların dışında Amerika için direk tehdit olan hiçbir sistem yoktur. Dolayısıyla ana yönelim İslam’a ve Müslümanlaradır. Adı ve namı ne olursa olsun, hangi örgüt, cemaat olursa olsun onun için farketmez. O halde Müslüman halklara düşen bu ortak düşmana karşı askeri, ekonomik ve siyasi olarak an be an hazırlıklı olmak ve en kötü bulaşıcı hastalıktan daha kötü illetlerle dolu Amerika’nın yol ve yöntemlerine karşı uyanık olmak icab etmektedir. Ancak coğrafyamız cihetiyle bu durumun son derece normal bir şeymiş gibi yetkili ama etkisiz kişilerce basit bir şeymiş gibi algılanıp bununla ilgili ciddi bir tavır ortaya konmamış olması ilginçtir. Pişkince bir iki söz söylenmiş olması ise daha da ilginç olanıdır. Ancak şu hakikati de gördük ki, söz İslami hassasiyetlere geldiğinde eleştiri bombardımanını hemen ateşleyen güruh bu olay karşısında hiç bir hesap sorma ihtiyacı hissetmedi, suspus oldu. Bu da, kimlerin aynı kulvarda, neye karşı, kimin için hizmet ettiğini ortaya koymuyor mu? Hiç şüphesiz Rabbimizin ferman buyurduğunun dışında bizim bir şey söyleme hak ve yetkimiz yoktur. Bizler ancak bizzat görerek, duyarak o ilahi fermanları te’kid ederiz. “Onlar sizinle, surla çevrilmiş kasabalar içinde veya duvarlar arkasında olmadan topluca savaşamazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri ise serttir; onları birlik sanırsın, oysa kalpleri dağınık ve ayrı ayrıdır. Bu, akletmeyen bir topluluk olmalarından dolayı böyledir.” (Haşr: 4)

İnzar Dergisi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.