Dr. Abdulkadir TURAN

Dr. Abdulkadir TURAN

İhtilaf düşmanın kapısıdır

En çok sorulan sorulardandır: Müslümanlar, Endülüs'ü (İspanya'yı) nasıl fethetti? Hıristiyanlar, Endülüs'ü Müslümanlardan nasıl aldı?

İlk soru basitçe Tarık bin Ziyad'ın kahramanlığı ile cevaplanır. Berberî asıllı Tarık bin Ziyad  komutasındaki 7000 kişilik bir İslam ordusu, Miladi 711 ilkbaharında bugün onun adıyla anılan Cebelittarik Boğazı'nı aşarak İspanya kıyılarına geçti. Tarık bin Ziyad, gemileri yaktı, meşhur,

 “Ey İnsanlar!

Çıkış nerede? Arkanızdan deniz, önünüzden düşman… Allah'a yemin olsun ki, sizler için doğruluk ve sabırdan başka çıkış yolu yok. Zira bu ikisi yenilmez askerlerdir, doğruluk ve sabırla karşı koymaya devam ettiğiniz sürece sayıca azlığınızın bir zararı yoktur. Tembellik, başarısızlık, çekişme ve kibir olduğu sürece başarıya ulaşmak için sayıca çok olmak fayda vermez. Bilesiniz ki, sizler bu adada, kurtlar sofrasındaki yetimlerden beter durumdasınız! Düşmanınız sizi ordusu ve cephanesi bol silahlarıyla karşıladı. Sizin ise, düşmanınızın elinden aşıracaklarınız ve taşıdığınız kılıçlarınızdan başka bir şeyiniz yok. Eğer, yerinizden yurdunuzdan)ayrılışınızın üzerinden günler geçtiği hâlde bir başarı elde edemezseniz, gücünüz gider; düşmanınızın sizden korkusu dağılır ve yerini aleyhinize dönecek bir cesaret alır. Bu ihanetin akıbetinden bu kötü zalim ile mücadele ederek kendinizi kurtarın. İşte bu zalim korunaklı şehriyle önünüzde duruyor! Eğer, canınızı ortaya koyarsanız bu fırsattan yararlanmak mümkündür.

Ben, sizleri uyarmakta olduğum bu hususlardan kendimi azade tutmadım. Sizleri yönlendirdiğim, nefislerin en ucuz meta olduğu her bir planda öncelikle buna kendim başlamaktayım. Bilesiniz ki, zorluklara birazcık sabrederseniz, huzur ve refahın uzun süren tadını çıkarırsınız. Benim, kendim için arzuladığımdan, sizler yüz çevirmeyin. Ölmek veya öldürülmek konusunda birbirimizden farkımız yoktur.

Mü'minlerin emiri sizleri kahramanlar olarak seçti. Kılıcınızın gücüne ve birer kahraman süvariler güvendiği için sizleri tercih etti.

Yalnızca sizden beklentisi, bu adada Allah'ın adını yüceltmeniz ve O'nun dinini açığa çıkarmanız sebebiyle alacağı sevaptır.

Allah, dünya ve ahirette sizlerin yardımcısı olacak şanınızı yüceltecektir. Nitekim ben de bu adanın zalim kralını yakalayıp öldürmek veya öldürülmek üzere yola çıkmış bulunuyorum. Eğer öldürülürsem, sakın ola ki, zaafa kapılıp da üzülmeyin; ayrılığa da düşmeyin ki, gücünüz kırılıp, gerisin geriye kaçmak zorunda kalmayasınız. Aksi halde, kiminiz öldürülür, kiminiz de esir düşersiniz. Sakın ha sakın, zillete razı olmayınız. Aşağılık ve zillet yerine sizi bekleyen haysiyet ve onuru isteyin…” hutbesiyle kararlı bir fetih hareketine girişti ve zaferi elde etti.

İkinci sorunun cevabı ise Katolik cemaatleşme ile verilir. Katolik cemaatleşme, Avrupa'yı Miladi 10. Yüzyıldan itibaren buluşturup 11. Yüzyıldan itibaren İslam dünyasına ağır darbeler indirecek Haçlı birliğine kavuşturdu, denir.

İki cevap da doğrudur ama tek taraflıdır. Bu cevaplarda, karşı taraf ihmal edilmiştir. Bu cevaplarda “Hıristiyan İspanyalılara ne oldu da Tarık bin Ziyad'ın kahramanlığıyla baş etme yolunu bulamadılar? Müslümanlara ne oldu da Katolik cemaatleşme karşısında yenildiler?” sorularının cevapları eksik bırakılmıştır.

Hıristiyan İhtilafı Müslümanların Zaferine Yardımcı Oldu

O dönemde İspanya'yı yönetmekte olan Hıristiyan Vizigotlar, birden çok kabileden oluşuyorlardı, ülkeleri bir tehditle karşılaştığında bütün kabileler buluşur ve tehdidi bertaraf ediyorlardı. Ancak Vizigotlar, Miladî 7. Yüzyılda aralarında ihtilaf çıkmıştı.  Vizigot Kralı Rodrigo (Roderik) halkı arasında ayrım yapıyor, Yahudiler başta olmak üzere azınlık ve güçsüzlere zulmediyordu.

Sebte hakimi Julianos'ın da Kral Rodrigo ile arası iyi değildi. Julianos, bir yolunu bulup Müslümanlarla iletişime geçti, hatta kimi görüşlere göre Müslümanları İber Yarımadası'na çıkaracak gemilerin bir bölümünü bizzat kendisi Tarık bin Ziyad'a gönderdi, onun askerleri Müslümanları İber Yarımadası'nda yol almada kılavuzluk etti. Tarık bin Ziyad'ın komutasındaki İslam ordusu, onlardan aldığı istihbaratla güç kazandı. Tarık bin Ziyad, İspanya'nın güneyinde karargâhını kurduktan sonra Müslümanların Vâdi'l-Ekke adını verdikleri yerde yapılan savaşta Kral Rodrigo'yu öldürdü, Vizigot ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı.

Kral Rodrigo'yu öldürerek Hıristiyanları başsız bırakan Müslümanlar, şehirlerin kapılarına vardıklarında, onların adaletine güvenen Yahudiler ve diğer ezilen kesimler şehirlerin kapılarını onlara açtı. Neticede birlik olanlar, dağınık olanları yendi, İber Yarımadası (İspanya), Müslümanların eline geçti.    

Müslümanların İhtilafı Hıristiyanların Zaferine Yardımcı Oldu

Endülüs'te Müslümanlar arasındaki ilk ihtilaflar, Arap Müslümanlarla Berberî Müslümanlar arasında çıktı. Berberî Müslümanlar, Arap Müslümanların Emevîlerin Arap-Mevalî politikasıyla kendilerine ayrımcılık yaptıklarına, kendilerini verimsiz topraklara yerleştirdiklerine inanıyorlardı, komutanlar onları bu itiraz konusunda ikna etmeyince ihtilaf iç savaşa yol açtı, iç savaş bazı şehirlerin Müslümanların elinden çıkmasına neden oldu.

Berberî isyanı ancak Şam'dan yeni askerlerin Endülüs'e gitmeleri ile bitirilebildi. Ancak çok sayıda Şam askeri Endülüs'e gidince bu sefer, Şamlı askerler arasında önce gidenler ve sonra gelenler arasında ihtilaf başladı. Belediyyûn ve Şamiyyûn diye adlandırılan bu iki grup arasındaki ihtilafın çözüm yöntemi İslam vatandaşlığını kabul eden Hıristiyanlara yönelik haksız uygulamalara yol açtı, Endülüs'te Müslümanların adaletine leke getirdi, vatandaşlığa geçen Hıristiyanlarla Haçlı Katolik Cemaat arasındaki ilişkileri yoğunlaştırdı.

Endülüs'teki ihtilaf, ancak Abbasîlerden kaçan Emevî emiri I. Abdurrahman'ın Endülüs'e varmasıyla son buldu. I. Abdurrahman, Yemenli, Berberî demeden bütün Müslümanlara eşit davrandı, onun liderliğinde sağlanan birlikle Müslümanlar, Endülüs'te güç buldu, Frankların İslam yurdu aleyhindeki ilerlemesini durdurdu.

I. Abdurrahman'ın ardından gelen I. Hişam, Müslümanları Malikî mezhebi etrafında buluşturup ilmî kurumlara kavuşturdu, Frankların ihtilaf döneminde ele geçirdikleri İslam şehirlerini onlardan geri aldı. Ancak onun yerine geçen oğlu I. Hakem'in babası kadar dindar ve adil olmaması, isyanlara yol açtı, bu ihtilaf yüzünden Hıristiyan Franklar, Müslümanlardan Berşelûne'yi aldı.

I. Hakem'in yerine geçen II. Abdurrahman, tekrar Müslümanları toparladı, öylesine bir refaha yol açtı ki dönemi “eyyâmü'l-arûs (düğün günleri)” diye adlandırıldı.

Ne var ki bu refahı bir kez daha ihtilaflar takip etti, zenginleşen Endülüs'te gittikçe İslam'ın hassasiyetlerinden kopan idareciler, zevk ü sefaya daldı. Bu sırada Endülüs'e kadar ulaşıp Ehl-i Beyt taraftarlığı adı altında Emevilerin mevcut hâli ile geçmişleri arasında ilgi kuranlar, Emevî hükümdarların saygınlığını tamamen bitirdi, nihayet 1031'de Kurtuba eşrafı toplanıp Emevî hükümdarını azletti ve sürgüne gönderdi.

Bu kararın ardından her şehir kendi başına zengin bir devlet oluverdi. Tavaif Devletleri denen bu devletçiklerin her biri birbirlerine karşı bir diğeri kadar güçlü ama düşmana karşı bir diğeri kadar zayıftı.

Endülüs'ün uğradığı bu parçalanmaya ne Muvahhitler ne Murabıtlar çözüm bulabildi. Muvahitler Dönemi'nde Yusuf bin Tafşin önderliğinde güzel günler geri dönmüş, Murabıtlar Dönemi'nde 1196'da büyük Erek Zaferi kazanılmışsa da Endülüs'te Müslümanlar arasında mazideki birlik oluşmadı, ihtilaf Müslümanları günden güne bitirdi, kimi Müslüman emirler, Hıristiyanlara bağlandı, onların adına vali oluverdi.

1492'ye gelindiğinde Gırnata Benî Ahmer Emirliği'nin yıkılması ile Müslümanların Endülüs'teki varlığı tarihî bir acıya dönüştü. Müslümanlar, Osmanlı Sultanı II. Bayezid'den yardım talep ettiler. Ama II. Bayezid, kendisiyle ihtilafa düşen kardeşi Cem Sultan vakası ve Memlûklarla meşgul olduğundan, hemen ardından İran'da ortaya çıkan Şah İsmail Osmanlı'yı tehdit etmeye başladığından Endülüs için hiçbir şey yapmadı. Neticede birlik olanlar dağınık olanları yendi, Katolik cemaatleşme Müslüman ihtilafından yararlandı. Endülüs, sekiz yüzyılı bulan İslam hâkimiyetinin ardından Müslümanların kesildiği bir kasaphaneye dönüştü.

Çok söze gerek yok: İhtilaf, düşmanın kapısıdır, zaferinin sebebidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.