Selahaddin YILDIRIM

Selahaddin YILDIRIM

İmam ve Cami

İmam kelimesi, rehber, önder, peşinden gidilen kişi anlamlarına geliyor. Bu kelime aslında anne anlamına da gelen ‘el umm' kelimesinden türetilmiştir. Kur'an-Kerim  genel olarak bu kelimeyi ‘öncü' ve ‘rehber' anlamlarında kullanır. Yine Kur'an, imam kelimesini  hayır öncüleri için kullandığı gibi, şer öncüleri için de kullanmıştır:  ‘Bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara imam(önder)yap. (el- Furkan:74) ‘Eğer anlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar dininize dil uzatırlarsa, küfrün imamlarıyla savaşın.' (et-Tevbe:12) Kur'an, Hz.İbrahim'in imam kılınışını da bize bildirir: ‘Bir zamanlar Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle sınamış, onları  tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara imam yapacağım, demişti. ‘Soyumdan da(önderler yap ya Rabbi!)' dedi. Allah: Ahdim zalimlere ermez buyurdu. (el-Bakara: 124)

İslam tarihinde bu kelime özellikle Hz. Fatıma(ra) ile Hz. Ali(ra)'nin soyundan gelenler için kullanılmıştır. ‘Eimme-i ehl-i beyt' denilen bu zatlara rehber anlamında ‘imam' denilmiş olsa da Şia mezhebi imamete özel bir tanım getirmiştir. Şia'ya göre imam, ‘Müslümanların dini ve dünyevi meselelerini yürütmek  için peygamberin yerine geçip onun vazifesini yapsın diye Allah tarafından belirlenmiş olan kişidir.' İmamlar da peygamberler gibi masum, yani günahsızdırlar ve Allah tarafından belirlenirler. Haliyle bu mesele, Şia nezdinde dinin aslından sayılmıştır. Yani imamet meselesi fıkhî değil, akaidî bir mesele olarak görülmüştür. İmamet  konusu Şia  ile Ehl-i Sünnet ekolleri arasındaki ihtilaflı  birkaç meseleden  en önemlisidir.

Fıkıh ilminde ‘imam' devleti idare eden kimse demektir. Devlet yöneticiliği olan imameti  camideki namaz için olan imametten  ayırmak için ‘İmamet-i Kübra' ifadesi kullanılmıştır. Ehl-i Sünnet fıkhında devleti idare edenler için imam denilse de bunlar ilâhî tayin ve belirleme ile değil, halk tarafından ‘beyat' usulüyle seçilirler. Devleti idare edenler dahil hiç kimse hatasız, yani ‘masum' değildir. Masumiyet sadece peygamberlere has bir durumdur. Devlet başkanı,  beyat usulü ile seçilir ve vazifesinin gerektirdiği işleri yapmadığında ‘ehlu'l hal ve'l akd'(yetkili meclis) tarafından görevden alınabilir. Peygamberden sonraki ilk dört halife  ‘beyat' yani seçim usulüyle göreve gelmişlerdir.

İmam kelimesi daha sonra her bir ilim dalında derinleşmiş, içtihad derecesine ulaşmış kimseler için kullanılmıştır. Fıkıh, hadis, kıraat gibi ilim dallarında belli bir seviyeye ulaşmış kişiler imam olarak anılmışlardır. Müçtehid fakihlerin hepsine imam denilir: İmam-ı Azam, İmam-ı Cafer es-Sâdık, İmam-ı Malik, İmam-ı Gazzali vb. Kimi tarikat ve siyasi hareket liderleri için de imam tabiri kullanılmıştır. En yaygın tarikatlerden Nakşebendiye'nin kurucusu Ahmed-i Farukî Serhendî'ye ‘İmam-ı Rabbani', Kafkaslardaki cihadın öncüsü Şamil'e İmam Şamil, Mısır'daki İhvan Cemaati'nin kurucusu Hasan el Benna'ya da ‘İmam Hasan el-Benna' denmiştir.

Rasulullah (as) hem devlet başkanı, hem de camide namaz kıldırıyordu. Tayin ettiği valileri de cemaate namaz kıldırıyorlardı. Bu uygulama ilk dört halife döneminde de devam etmiştir. Daha sonraları durum değişmiştir. Halifelik makamında olan kişiler veya onların tayin ettikleri valiler, cami ve cemaat ile aralarına mesafe koymuşlardır. İslam tarihinde saltanata dayalı idare sistemi beraberinde üstü kapalı bir laiklik anlayışını da doğurmuştur.

İslam tarihinin ilk döneminde  devletin ve toplumun cami merkezli bir yönetimle idare edilmiş olması, İslam'ın topluma ve toplum yönetimine bakış açısını da ortaya koyar. Cami'den yönetim, öncelikle yönetim işinin bir ibadet özelliğine sahip olduğu anlamını taşır. Aslında cami ve namaz İslam toplumunun sosyal ve siyasal yüzünün nasıl olacağı konusunda özet bir formül mahiyetindedir. İmam, hukuk ve yasayı, ona tâbî olan cemaat da toplumu simgeler. Yani İslam toplumu, hukukî temeller üzerinde kurulu sınıfsız bir toplumdur. Cami'den yönetim bir halk yönetimidir. Camide kimsenin bir imtiyazı olmadığı gibi İslam toplumunda da belli bir aile ve zümrenin ayrıcalığı yoktur. Üstünlük takvaya göredir; takvanın kimde olduğunu da sadece Allah bilir.

İmam kelimesi bugün İslam dünyasında ve hasseten yaşadığımız ülkede sadece camide namaz kıldırmakla görevli kişiler için kullanılmaktadır. Yani bu kelime tarihi seyir içinde tanınamaz hale gelecek kadar bir evrim süreci geçirmiştir. Cami ve imamın toplumsal yapı üzerindeki etkinliğinin azalması İslam toplumlarının kaderi üzerinde son derece olumsuz etkiler bırakmıştır. Bir başka yazımızda bu konu üzerinde durmak dileğiyle Allah'a emanet olun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.