İslam’da Tecdit ve Reform

İslam’da Tecdit ve Reform

Değerli kardeşlerim! Bu yazımızı İslam’da tecdit ve reform konusuna ayırdık. Bu mevzuda kendimi hazırlıklı görmemekle beraber yanımda istediğim kaynaklar da bulunmamaktadır. Ancak dergimizin dosya konusu olduğu için düzeni bozmak istemedim. Bu çok önemli

Allahu Teâlâ’ya layıkıyla hamd, Efendimiz Muhammed’e Onun pak aline fedakâr ashabına ve hak yolda onlara tabi olanlara salat ve selam olsun.

Değerli kardeşlerim! Bu yazımızı İslam’da tecdit ve reform konusuna ayırdık. Bu mevzuda kendimi hazırlıklı görmemekle beraber yanımda istediğim kaynaklar da bulunmamaktadır. Ancak dergimizin dosya konusu olduğu için düzeni bozmak istemedim. Bu çok önemli konunun hakkını veremeyeceğimi biliyorum. İnşallah temhid olarak biraz önbilgi vermek istiyorum.

1. “Bugün sizin dininize son şeklini verdim ve size olan nimetimi tamamladım. Size din olarak da İslam’ı seçtim.” (Maide 3)

“Biz sana bu kitabı her şeye bir açıklama, bir yol gösterici, rahmet vesilesi ve Müslümanlara müjde olarak indirdik” (Nahl: 89)

Bu iki ayet-i celileden de açıkça beyan edildiği gibi Allahu Teâlâ dinini tamamlamış ve insan neye muhtaç olursa mutlaka Kur`an-ı Kerim’de ona yer verilmiştir. Zira İslam, Allahu Teâlâ’nın son dini ve Kur`an da O’nun son kitabı olduğu için âlemşümuldürler, bütün insanlara hitap etmektedirler. Kur`an-ı Kerim’in şu ayetleri de bu hakikati dile getirmektedirler:

“Fakat o, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilir.”(Ahzap 40)

“Biz seni bütün insanlara sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Sebe: 28)

Bu ayetlerde açıkça belirtildiği gibi İslam peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V) peygamberlerin sonuncusu ve bütün insanlara gönderildiği gibi İslam da son ve cihanşümul bir dindir. Yani bütün insanlar kıyamete kadar İslam’la yönetilmelidir ve onda huzur aramalıdır. Her iki cihanda da mutluluk adresinin tek kılavuzu ve hepsinden de daha önemlisi Allahu Teâlâ’nın rızasını kazanmasının ve O’na karşı kulluk vazifesini ifa etmesinin tek yoludur.

“Allah katında yegâne din İslam’dır.” (Al-i İmran: 19)

“Kim İslam’dan başka bir din arzularsa, onun bu arzusu asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır.” (Al-i İmran: 85)

2. Bilindiği gibi İslam dininin iki asıl, iki de fer’i kaynağı vardır. Asıl kaynaklar; kitap (Kur`an) ve sünnettir. Fer’i kaynaklar ise icma ve kıyastır. Zira Allahu Teâlâ bize şöyle ferman etmektedir: “İndirdiğimiz bu kitap (Kur`an) kutlu bir kitaptır. Ona uyun ve uymamazlıktan sakının ki acınasınız.” (En’am: 155)

“De ki: ‘eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevip günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir.”

“De ki; ‘Allah’a ve elçisine itaat edin’ Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kesinlikle kâfirleri sevmez.” (Al-i İmran: 31,32)

Hz. Resulüllah sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurmaktadır: “Aranızda iki şey bırakıyorum. Onlara bağlı kaldığınız müddetçe dalalete düşmezsiniz. Onlar; Allah’ın kitabı ve elçisinin sünnetidir.” (İmam Malik Muvatta, El-Fıkhu’l İslami Zuheyli C.8 s: 6381)

Bu hususta daha birçok ayet ve hadis mevcuttur. İcma için de âlimler şu delilleri zikretmektedirler: “Kim de kendisine doğru yol belli olduktan sonra, peygambere karşı gelir ve müminlerin yolundan başka bir yolu izlerse, onu yöneldiği yola döndürürüz ve onu cehenneme atarız. Orası ne kötü bir dönüş yeridir.” “Ümmetim dalalet üzerine icma (ittifak) etmez.” (İbn-i Mace; Mecmeu’z-Zevaid / El-Fıkhu’l-İslami ve Edilletuhu; Zuhayli C5 S: 3646(Arapçası))

“Ümmetimin dalalet üzerine ittifak etmemesini Rabbimden istedim. O da bana verdi.” (İmam Ahmed; Müsned)

Bu hususta daha birçok hadis vardır ve manasıyla tevatürdür.

Kıyasa delil olarak da şu deliller mevcuttur: “İbret alın ey akıl sahipleri”(Haşr: 2) Bunun gibi daha birçok ayet mevcuttur. Bu ayetin kıyasa delil olmasının biraz izahata ihtiyacı vardır. Fakat konumuz uzamasın diye buna girmiyoruz. Öğrenmek isteyenler Abdülkerim Zeydan’ın “El-Veciz fi Usulu’l-Fıkıh” kitabına bakabilir.

“Bir adam Hz. Resulüllah sallallahu aleyhi veselleme gelerek Ona: ‘Benim annem hacca gitmeyi nezretmişti. Ancak hac yapmadan öldü. Onun yerine hacca gideyim mi?’ diye sordu. Hz. Resulüllah sallallahu aleyhi vesellem; ‘Annenin üzerine bazı borçlar olsaydı onun yerine öder miydin?’ diye karşılık verdi. Adam ‘Evet’ dedi. Hz. Resulüllah sallallahu aleyhi vesellem: ‘O zaman Allah’ın borcunu da öde, zira O’nun borcunu ödemek daha önemlidir.’ Diye buyurdu”(Teysiru’l –Vusul C.2 S.327) (El-Veciz/Abdülkerim Zeydan S: 221) Bu adı geçen kaynaktan bu hususla ilgili daha birçok hadis ve sahabenin uygulamaları zikredilmektedir. Teferruatını isteyen bakabilir.

3. Şimdi asıl konumuza dönüyoruz.

Bilindiği gibi insan ve...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.