Menderes YILDIRIM

Menderes YILDIRIM

İslam'ın Reddettiği, Müslümanların Kabul Ettiği İlişkiler

İslam dini; tabiatı gereği hayatın her alanına müdahale etmiş, dünya hayatıyla ilgili emir ve yasaklarını da belirtmiştir. Elhamdulillah Müslümanız; bu bir ayrıcalıktır ama madalyonun öteki yüzünde ciddi sorunlarımız var. Ümmet; kıt imkân ve tecrübesiyle modernizme karşı direnmeye çalışıyorken Müslümanlarda; “helal-haram, dost-düman” algısı değişiyor, karışıyor.  

Müslüman fert, camia ve devletler; her fırsatta İslam'ın kırmızıçizgilerini aşma gayretinde. Durum; eğitim bakanlarımızdan birinin dediği gibi: “Şu öğrenciler olmasaydı, ne güzel yürütürdüm şu bakanlığı.”

Gerçek şu ki öğrencisiz eğitim; şeriatsız de İslam olmaz. İslam Coğrafyasına, özellikle de Ortadoğu'ya baksanıza.

Genelde tüm insanlığın özelde de Müslümanların değerleri kökten sarsılmış. “Ey iman edenler, (yeniden) iman ediniz..”(Nisa 136) ayeti şimdi daha iyi anlaşılmalı. Bedi'üzzaman'ın; “Cennet ucuz değil, Cehennem dâhi lüzumsuz değildir!” ilkesi manidar. Tövbe ve teslimiyet, sürekli zinde tutulmalı. Bunları aklımızın müstesna bir yerine iyice yazmamız lazım.

Irak ve Suriye'ye bir bakalım:

PYD'yi başta Amerika olmak üzere tüm Haçlılar destekliyor. Aynı yapılanma devletleşmeye gidiyor ama çizdiği yol haritası, bitmeyen bir çatışma ve gerilimin güzergâhı. Kürt ve Kürdistan'ın buna ne tahammülü ne de gücü var. Mayınlı tarlada Haçlıların “öncü(!) kuvveti ve kara gücü” gibi. Sonrası? Kürtler için yeni Halepçeler; bölgesel lider ve uluslar için ise Lahey Adalet Divanında yargılanması gereken SUÇLAR. Saddam'dan sonra Esed'in yapacaklarına hiç şaşmam.

Diriliş, direniş, cihad, kurtuluş ve savaş cephelerinin sayısı kabarık. Alfabede harf, lügatlerde cümle kalmamış.

Bu yapılanmaların her birinin bir diğeriyle veya bölgesel/küresel bir devletle mutlak bir çatışma veya bir ilişkisi vardır. Rusya, Esed, Amerika, Suud, İran, Türkiye gibi devletlerin tümünden destek veya köstek alabilen cepheler vardır.

Dünyanın hâkimi Haçlıların, Müslüman coğrafyalardaki hesapları açık. Osmanlıdan sonra yaptıkları; Müslüman kitlelerin sessiz çoğunluklarını; kendi menfaatlerinin koruyucusu gördükleri laik azınlık iktidarlarına testlim etmek ve onlara dövdürmek.

Yapılması gereken: Müslüman devlet, camia, hareket hatta ferdin yapması gereken vazife belli. Günümüzdeki Müslümanların kabul ettikleri değil, İslam'ın kabul ettiği ilişkiler esas alınmalı. Bu da yetmiyor, “emrolunduğu gibi dosdoğru olmalı!”

Doğrularımız; Amerika, Rusya israil'in doğrularıyla aynı olamaz; onlarla aynı hedefe kurşun sıkamayız.

Bilerek-bilmeyerek; “gördüğü lüzum üzere saf değişen; az bir geçimliğe heveslenen..” Müslüman/mücahitlere(?) bir bakalım Allah aşkına! Dünyadaki kazanımları Suriye ve Irak manzaralarıdır ki buralarda kazanan ve kazanım yok. Etkili ve yetkili herkesin eli, bir başka kardeşinin kanına bulanmış; masum kimse kalmamış.

Hz Adem'in; “yasaklı meyveden yedi” diye 40 yıl gözyaşıyla tövbe ettiği rivayet olunur. Plastik Çağ Müslümanı'nın gafleti çöller kadar, dosyası kabarık.  İşlenen cinayet ve günahlar; öyle sıradan “tövbelerin paklayacağı” türden değil. Kaldı ki “pişmanlık duyan, tevbe-i Nasuh eden de pek yok.   

Hatlar karışık. Şairin dediği gibi; “Bu akl u fikr ile Mevla bulunmaz!”

Asıl sözümüz: “Umutsuzluk, iman ehline yaraşmaz hatta haramdır. İslam gibi diyarımız; iman gibi kalemiz; tevbe gibi mektebimiz; Arşa ulaşmış ama henüz arz'a inmemiş fakat üzerimize yağmaya ramak kalmış ‘mazlum ve masum' ağızlardan çıkmış DUALARIMIZ” vardır.

Deriz ya; Xudâ heye, xem tunneye!(Allah var gam yok! Derûnî dua ve selam ile. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.