“israil meselesi”

İHH’nın Kilis deposuna düzenlenen baskının öyle iddia edildiği gibi El- Kaide ile ilgisi yok. Tamamen israil ile ilgili bir baskın. Çünkü israil uzun zamandır İHH’dan rahatsızdı. Özellikle Mavi Marmara ile İHH, hem israil hem de israil’in hamiliğini üstlenmiş uluslararası güçler tarafından hedefe oturtulmuştu. Zira,

 

Mavi Marmara, israil’e çok pahalıya mal olmuştu. Türkiye ile ilişkilerini bozmuş, uluslararası arenada suçlu pozisyona düşürmüş, dünya halkları nezdindeki israil nefretini artırmış, bir tabu olan israil’in sivil inisiyatif karşısındaki acizliğini ortaya koymuştu.

İsrail bütün bunların sorumlusu olarak İHH’yı ve başındaki Bülent Yıldırım’ı görüyordu. (Çeçenistan’dan dolayı Rusya ve kukla yönetim Kadirov’un da hedefinde olmayı eklerseniz, İHH’nın bu yönde dosyası oldukça kabarıktı.)

Bu sebeple Mavi Marmara sonrası israil, İHH’yı terör kuruluşu olarak isimlendirdi. Bu kapsama alınması için de politika ve strateji geliştirdi. Bu stratejilerini gerçekleştirmek üzere mazlum coğrafyada yuvalanmış İHH’nın anavatanı Türkiye’deki merkezini hedef aldılar.

Plan Türkiye’de uygulanacağına göre, israil direkt gelip Türkiye’de bu planı ve operasyonu yapacak değildi ve yapamazdı da. Yapması gereken, her zaman yaptığı ve bu tür durumlarda yapılan şeydi: İçimizdeki israillileri devreye sokmak. İhaleyi taşeronlara yaptırmak.

İHH’yı terör kapsamına alabilmeleri için terör ile ilişkilendirmeleri gerekiyordu. Bu konuda en geçer akçe de bugün El-Kaide idi. Tır olayından sonra Kilis baskını, bu yönde atılmış adımlardır. Amaç, El-Kaide ile ilişkilendirilen bir İHH’yı şimdilik Türkiye’de beceremezlerse dahi ilk etapta uluslararası arenada terör kapsamına almak ve itibarsızlaştırmakla birlikte çalışmalarını engellemek. 

İHH’ya yapılan baskınının arka boyutu bu.

Geçen hafta da yazmıştım; Emre Uslu, “meselenin dershane meselesi olmadığını, israil meselesi olduğunu” belirtmişti diye. İHH baskını da bunu doğrulamıyor mu?

Bu baskının Gülen Grubu ile hükümet arasında kızışan savaşa denk gelmesi tesadüf değil elbet. Zamanlama, bu savaş için özellikle tercih edilmiş. Yoksa Gülen grubu ile hükümet arasındaki bu savaş olmasaydı da İHH baskın yiyecek ve terörle ilişkilendirilecekti.

Hırs bir sarhoşluk halidir ve insana çok ciddi hatalar yaptırıyor.

Beddua bir hataydı. Numan Kurtulmuş’un sözde kaseti bir hataydı. Hatta öyle bir hata ki Ak Partili milletvekillerinin var olan gerçek kasetlerini dahi hükümsüz bıraktı. Yolsuzluk operasyonlarının seçim sürecine denk getirilmesi de bir hataydı. Daha önce veya sonra yapılsaydı, Ak Parti içindeki yolsuzlukların temizlenmesi konusunda halk desteği alacaktı. Şimdi de İHH’ya baskın hatası.

Aslında geçmişte de çok baskınlar ve hatalar yapıldı. Hizbullah adı altında çok operasyonlar yapıldı.

2009’daki İhya Der baskını bunlardan bir tanesiydi ve 19 kişiye yüz elli yıl ceza verilmişti. Türkiye protez bacaklı bir bayanın ve yaşlı bir annenin de içinde bulunduğu bu cezaları görmemişti.

Başta hükümet ve diğer çoğunluk İslami kesimler sessiz kalmıştı. Sessizlikleri hataydı ve bu sessizlikleri kendilerine karşı operasyona dönüştü. Bundan “oh oldu” manası çıkmasın. Kendilerine ve öncesine yazık oldu. İhya Der üyelerinin bir kısmı cezaevinde, bir kısmı yurt dışına hicret etti. Mustazaf Der üyeleri yüzlerce yıl ceza aldı. Mahkûmlar yüzlerce km. uzaklara sürgün edildi. Sessiz kalındı ve “ah”lar alındı.

İlginçtir; Hizbullah ile ilişkilendirilen dernek cezalarının hemen hepsinin iddianamelerinde Gazze’ye yardım, Filistin’e destek gösterileri ve Filistinli şehitler için kılınan gıyabi cenaze namazları suç olarak yer almış. Protez bacaklı bayanın da tek suçu, Gazze’ye yardım için düzenlenen bir kermeste görev almış olmak.

Yani demem o ki İhya Der ve Mustazaf Der başta olmak üzere Hizbullah dosyası cezaları da Emre Uslu’nun dediği gibi “israil meselesi”.

Bekir Bozdağ HSYK sürecinde hata ettiklerini ve Hizbullah tahliyeleri sonrasındaki hataları dile getirdi. Geç de olsa güzel. Ancak Ergenekon ve Balyoz etraflı yeniden yargılamalar konuşulurken İhya Der, Mustazaf Der, Hizbullah ve diğer İslami dava mağdurlarının görülmemesi, “ah”ları katmerleştirir ve ibret alınmayan musibetler kabilinden daha büyük belalara sebebiyet verir. Bizden söylemesi...

Şu sebeple bu sebeple hükümet cenahı bazı hatalarını itiraf ediyor. Ancak Gülen grubunun dünya kadar hataları ve zulümleri varken bir tek hatacık itirafı dahi gelmemesi, her şeyi savunmaları ve sürekli saldırıları ilginç değil mi?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.