İşte deve işte hendek

 Yön tayininde oldukça mahir olduğunu düşünen ve pusula psikozuna kapılmış HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, gittiği her ortamda topluluğa akıl vermekten imtina etmiyor. Aklına ihtiyacı olanlar, kendisinden nasiplensinler, bu bizi ilgilendirmez; ancak bizi ilgilendiren tek kısmı Kürtleri yönünü bilmeyen halk olarak görme rahatsızlığıdır.

Son olarak “herkesin yüzünü Sur, Cizre, Silopi'ye dönmesi gerekir” ifadesi bu rahatsızlığının bariz bir örneği.

Evvela aynı anda böyle dört beş yöne dönmenin imkânsız olduğunu belirtmekte fayda var kanımca.

Hem daha birkaç ay önce sırtımızı YPG'ye dayanmamız gerektiğini söylememiş miydi?

Tepeden inip Kürtlere dayatılınca, kendisini tepeden inen bir General, Kürtleri de emir eri sanıyor zavallı.

Bunun başka ihtimalleri de mümkün:  Kim bilir belki de boyunun ölçüsünü bilmeyen bir gafil veya tedaviye muhtaç bir sefil.

Normal bir insanın zekâsının zekâtıyla bir ömür boyu idare edecek bu kadın, yüksek bir platform gördü mü Kürtlere yön belirlemeyi vazife addediyor.

Velhasıl Kürtleri amuda kaldırmadığı kaldı.

Sağa dön, sola dön!
Sırtını YPG'ye dön!
Yönünü Cizre'ye dön!
"BİJÎ SEROK OBAMA!" komutuyla uygun adım marş!
BİJÎ / SEROK / OBAMA!" BİJÎ / SEROK / OBAMA!"
Komut değiştir!
İŞTE / DEVE / İŞTE / HENDEK – İŞTE / DEVE / İŞTE / HENDEK
İŞTE DEVE İŞTE HENDEK - İŞTE DEVE İŞTE HENDEK

HALKI KALKAN YAPMA PESPAYELİĞİ

Cizre, Sur ve Silopi'ye yapılan operasyon öncesi halka haber verilmesi doğru ve yerinde bir karardı. Amaç, taraf olmayan vatandaşın oradan çıkmasını sağlamak, PKK'nın vatandaşı kalkan olarak kullanmasının önüne geçmekti.

Yerinde bir kara verildi, ancak PKK/YDG-H halkın çıkmasına izin vermedi.

Vatandaşın araç kontaklarına el koyan militanlar, otobüs terminalinde de otobüslerin sefer yapmasının önüne geçmek için firmaları tehdit etti.

Bütün bunlara rağmen vatandaş evini, barkını ve hatta aracının kontağını bırakıp yollara döküldü.

PKK, baktı pabuç pahalı, halkı durdurmak imkânsız. Bu sefer halkın üzerine ateş açarak on beş yaşındaki Mevlüde İĞDİ'yi başından vurdu ve halk gerisin geriye dönmek zorunda kaldı.

PKK da böylece amacını gerçekleştirmek için elindeki fırsatı kaçırmamış oldu.

Amaç neydi peki?

Amaç, daha çok vatandaşın ölmesini, can ve mal kaybına uğrayan Kürtlerin PKK etrafında kenetlenmesini sağlamak, uluslararası arenada devleti zalim göstermek, halkın PKK'nın yanında olduğu düşüncesini dünya kamuoyuna kabul ettirmek.

Hatırlanacağı üzere binlerce Kürt, 90'lı yıllarda devlet zulmünden dolayı köyünden olmuştu. Gelinen noktada ise ne yazık ki Kürtler PKK zulmünden dolayı şehrinden oluyor.

Yani devletin 90'lı yıllarda halka uyguladığı zulmün katmerlisi PKK tarafından yapılıyor.

Kürtler bundan zararlı çıkar mı?

İşte burası kırk yıl boyunca PKK'nın ajandasında asla gündeme gelmeyen konu. Sonucun ne olduğu hiç önemli değil PKK ve yandaşları için. Bölgede öldürülen elli bin insanın kırk beş bininin Kürt olması bu gerçeği göstermez mi?

Kürtler açısından PKK'nın işe yarar tek eylemini söyleyin, yukarda zikrettiğim iddiamdan vazgeçeyim.

Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulmasına PKK/HDP karşı.

Kürtçenin bölge okullarında seçilmemesi için propaganda yaptıkları ve seçtirmedikleri bilinen bir vak'a.

TRT Kürdi'nin açılmasına da karşı.

O kanalda çalışanlar Kürtlere ihanet ediyor, tezi yine PKK/HDP'ye ait.

Çatışmaların şehirlere taşınması için aşkla çalıştılar; ‘ne kadar çok kan, o kadar militan' felsefesiyle hareket ettiler.

Kürt olmayan Duran Kalkan'ın sosyal paylaşımlarında Barzani'yi küçümsemek için nasıl kara çaldığını geçen haftaki yazımda belirtmiştim.

Kalkan: “Barzani Kürtleri ırkçılaştırıyor.”diyordu.

Evet evet, bu cümle Kandil'in şahini Duran Kalkan'a ait.

Bahoz: “HDP milletvekillerinin Kürtçe bilmeme gerekçelerini” sorgular twiteer hesabında.

Korkuyu putlaştıran zihniyet, eleştirel bir bakış geliştirmekten aciz olduğundan, ezberlediği cümleleri sunmayı maslahat sayar.

PKK veya HDP'nin Kürtlükle veya Kürtlerin haklarını savunma gibi bir düşüncesi olduğuna inananız var mı?

HURMA MESELESİ
“Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü tüm özgürlüklerin anasıdır. Dolayısıyla gazeteciler tutuksuz yargılanmalı. Nedim Şener ve Ahmet Şık için de aynı şeyleri düşünüyordum ve ifade etmiştim hem de söyledikleri ve yazdıkları beni ve camiayı fevkalade rencide etmesine rağmen. Ben duygusal bir insanım. Televizyon ekranında Nedim Şener'in kızının demir parmaklıklar arkasındaki babasına koşması ve babasının gözyaşlarıyla kızını kucaklaması beni de ağlatmıştı.”

Bu satırlar, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının yeni başkanı Cemal Uşak'a ait.

Siz ister buna timsah gözyaşları deyin, ister olayı Hristiyanlardaki günah çıkarma olarak görün.

Ekrem Dumanlı'nın “Paniğe gerek yok hukuki süreç işliyor” yazısını unutmak mümkün değil. (http://www.zaman.com.tr/yazarlar/ekrem-dumanli/panige-ve-ofkeye-gerek-yok-hukuki-surec-isliyor_1103440.html)

Basılmamış bir kitaptan dolayı cezaevine tıkılmak, Fetullah Gülen'in hayalini kurduğu ileri demokrasilerde olur herhalde.

Kitabın basılması suç sayıldığı gibi PDF'lerinin indirilmesi suç sayılmıştı.

Kitabın PDF'lerini indiren altmış binden biri olarak bugün alnım ak bir biçimde konuşabiliyorum.

Bu ülkede Allah'a, peygambere sövmenin suç sayılmadığı bir dönemde Gülen hakkında bilindik şeyleri dile getiren kitabı yasaklamak hangi hukuk sistemine dayanıyordu acaba? Kitabın yasaklanmasını anladık da, PDF'lerini indirmeyi dahi suç sayacak zihniyetin ortaçağdaki skolastik düşünceden bir farkı var mı?

PDF'leri indirenler birey olarak aforoz edilirken; aynı güç devam etseydi, PDF'leri indiren altmış bin kişinin enterdiye uğrayacağından hiç kuşkumuz yok.

Şakirtler'in Gülen'i koruma telaşesi, Gülenist hareketin hem akidesini hem de “özgür basın” ifadesini diline pelesenk eden yapının güçlü olduğu dönemde basına nasıl bir deli gömleği giydirdiğini gözler önüne seriyor.

Cennet vaadi ile kitleleri ayakta uyutan Kıtmir, satır aralarında tevazu ile birlikte Cennet'le müjdelendiği intibaını sübliminal biçimde saf şakirtlere belletmiyor mu?

Peygamberimizin devesi Kusva varken Kıtmir ismini kullanmak sizce masum bir tercih midir? ‘Cennet garantisi algısını' oluşturma çabası değil midir.

Vakıf başkanı, konuşmasının devamında “Rahmetli Cemil Meriç bir sözünde,  ‘Bir yerde zulüm ve haksızlık varsa, orada tarafsızlık namussuzluktur.' diyor. Bu, birileri açısından ağır kaçabilir ama birileri de bunu hak ediyor.” derken kimin alınması gerektiğini açıklamamış.

Zira zulümden uzak olduğumuz için Gülen'e öfkeli olduğumuzu bilmeleri gerekirdi zat-ı alilerinin.

Ancak o zulüm perdesini biraz olsun aralamak gerekir.

Yayımlanmamış bir kitabın yazarını tutuklamak zulümdü ve biz orada taraftık.

İslami derneklere suç unsuru olan malzeme koymak zulümdü ve biz orada da taraftık, hatta çoğu zaman mağduruyduk bu kumpasların.

Haksızlık ve zulüm karşısında tarafsızlık zulüm ise Elazığ İHYA DER ve Adıyaman VAHDET DER dosyalarının senaristleri, senaristlerin arkasındaki güç ve tepelerindeki zat ne olur acaba?

Yazın yediğiniz hurmaların ufak tırmalayışlarına alışın artık!

TERS KÖŞE

MİT'in M'si düşerse

Ertuğrul Kürkçü, Cizre ve Silopi'de çalışan öğretmenlere gönderilen SMS ile ilgili meclise bir önerge vermiş.

Önergede;

“Uygulama tarihlerinin Cizre ve Silopi'de sokağa çıkma yasağı uygulanarak güvenlik güçleri tarafından askeri operasyon yapılacağı günlere denk gelmiş olması sadece tesadüf müdür?
Bakanlığınız söz konusu ilçelerde bu gece uygulanacak olan sokağa çıkma yasağı konusunda İçişleri Bakanlığı tarafından bilgilendirilmiş midir?
İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından ilçelere gönderilen mesajlarda geçen “hizmet içi eğitim”lerin sürelerinin kesin olarak belirtilmemiş olmasının sebebi nedir? Bu eğitimlerin süresi nedir?
"Uygulamanın askeri operasyon yapılacağı günlere denk gelmiş olması tesadüf müdür?" diyerek merak ettiklerini sıralamış.

Uygulamanın tesadüf olmadığı, gün gibi aşikâr.

Hükümet, bir anlamda vatandaşa işin vahametini göstermek için böyle bir karar aldı.

Bir nevi "şehirden çıkmak isteyen çıksın" mesajını verip vatandaşı yanına çekmektir murat.

Yalnız bunu celladına âşık bir yeni yetme YDG-H gencine anlatmak Hasan Cemal'e hendek atlatmaktan kolaydır.

Kürtleri Kemalist kodlara dönüştürme görevini üstlenmiş Ertuğrul'a tesadüfler üzerine sormak lazım:

Türkiye'de devrimci mücadelenin öncü isimlerinden Mahir Çayan ve arkadaşları, Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde kolluk güçleri tarafından katledilirken kendisinin kurtulması bir tesadüf mü gerçekten?
Ya da kendisine verilen görevin bir parçasını mı ifa etti, şimdiki gibi.

Yıllar yılı Kürkçü'nün MİT olduğu tartışıldı.

Kürkçü ise milli koddan uzak olduğunu dile getirdi her daim.  MİT'teki milli kısmından feragat edip gerisiyle idare eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.