Kemale Ermenin Önündeki Engeller

“Şüphesiz biz insanı ahseni takvim 'en güzel bir biçimde' yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına “esfelesafilin" çevirdik.” (Tin/4-5)

İnsan yapısı hem iyilik ve güzelliğe hem kötülük ve şerre yatkındır. Esasen Allah'ın eşref-i mahlukat olarak değer verdiği ve onu diğer varlıklardan üstün tuttuğu insan, Allah'ın razı olduğu tüm güzel sıfatlara haiz olabilme kapasitesine sahiptir.

Meleklerden daha üstün mertebeye çıkabilen insan, en aşağılık bir derekeye de düşebiliyor. Yüce Allah’ın insana vaad ettiği ve hazırladığı o sonsuz ebed yurduna ve en önemlisi, rızası ve cemaline erişebilmesinin önündeki en büyük engeller; zaafları, şehvetleri, arzu ve hırslarıdır.

Her biri saadet yurduna giden yolda birer hendek hükmündedir. Önüne çıkıp onu bu çukurlara hapseden aşağılık ve hayvani gemlerle bağlayan, mukavemet ve direncini kırarak tüm insani erdem ve yüce sıfatlardan uzaklaştıran eğilimlerdir bunlar.

Her bir insanın zindanı ve çukuru neye zaafı var ise odur. Her kişinin engeli farklı farklı olabiliyor. Kiminin hendeği para iken kimininki şöhrettir. Kimi insan zahidane ve müstakil bir hayat yaşarken evladına karşı olan zaafı onun çukura düşme sebebi olabiliyor.

Bir çok güzel huy ve karakteri olan insanın övgü ve beğenilme zaafı yüzünden bakıyorsunuz istikametten şaşabiliyor. Fedakarlık ve hizmetleri ile göz dolduran bir Müslümanın lükse ve görsele olan aşırı düşkünlüğü bir yerde başına bela olabiliyor. Malını Allah yolunda seve seve veren bir mümin ailesine ve ehline aşırı düşkünlüğü sebebiyle bir yerde takılıp sürçebiliyor.

Dostluk ve arkadaşlıkta harika olan bir insan hiç ummadığınız ve belki de kendisinin bile fark etmediği işine karışılmasından hoşlanmaması sebebiyle enaniyete kapılabiliyor.

Bu hendek ve çukurlar o kadar çok çeşitlidir ki bazen çok önemsiz gibi görünen bazı eğilimler kişinin Allah muhafaza sonunu getirebiliyor.

Yaşam boyu ilim talep etmiş bir alimin zaafı hiç akla gelmeyecek olan ilmi olabiliyor. Bu ilim ile üstünlük iddiasını hiç bir zaman kendisine bile itiraf etmediği halde gereksiz polemiklere girerek haklı çıkma uğruna laf cambazlıkları ile fark edilebiliyor.

En iyi giyinme en şık olma, en popüler olma, en bilgili olma, saygın bir kişi olma, en başarılı olma gibi. .

Bazen bu durum evlatları için geçerli oluyor. Hep enleri arzulama ve eksiği kabullenememe.

Şeytanın insanı nereden ve hangi taraftan vuracağını bilemiyoruz. Bu durumda devreye basiret ve feraset giriyor. Basiret ve ferasette sadece kamil bir iman ile elde edilebiliyor. Kamil iman ile elde edilen bu iki öngörü ve uyanıklık hali, insanın o süfli çukurlara düşmemesi için elzemdir.

Kişi bu vasıfları elde ettiği zaman nefsini sürekli gözetim altında tutacaktır. Kalbini ve niyetlerini, davranış ve durumlarını sürekli irdeleyecek ve asla başı boş bırakmayacaktır. Her hangi bir şeye karşı aşırı meyil hissettiğinde unu aşıp aşamayacağını, ihlasına zarar verip vermediğine, hizmetine engel olup olmadığına bakmalıdır.

Düşkün olduğu her ne ise onunla Allah arasına giriyorsa burda sıkıntı vardır. Basiret ve feraset her ne kadar çok önemli iki husus olsa da tek başına yeterli değildir. Bu konuda insanı doğru istikamette tutacak hayırlı ve salih bir topluluk ve camia ve salih arkadaşlar da gereklidir.

“Beşer şaşar” demişler. O yüzden mümin kişinin düştüğü ve tökezlediği anda elinden tutacak onu bırakmayacak ve bir doktor gibi varsa bu hasletlerini tedavi edecek kalp doktorlarına ihtiyacı vardır. Mümin sadece kendi imanının değil diğer kardeşlerinin imanının da muhafızı olmalı.

Kişinin kendini tanıması ve tanımaya çalışması da çok önemlidir. Bu sayede zaaf ve eğilimlerini bilecek ve ona göre uyanık ve tetikte olacaktır.

İnsanın sayısız şehvetlerin kapanları ile çevrelendiği çağda iman zırhını daha fazla güçlendirmemiz gerekiyor. Nefis, zaaf ve şeytanının oyunları ile olan savaşımız hiçte basite alınacak türden değildir. Eğer iman kalesini muhkem hale getirmezsek her an bu kale düşebilir maazallah.

Her kes tehlikededir buyuruyor Allah Resulü(s.a.v); kadın ve erkek, alim ve cahil, yöneten ve yönetilen, zahid ve abid. Hiç kimse tam emniyette değildir.

Uyanık olmazsak hangi zaaf çukuruna düşeceğimizi kestiremeyiz. Sinsice sokulur, usulcacık kuşatır, allandırır-pullandırır, masum postlarda kurt misali imanımızın can evinden vuruverir.

O halde kim kazanacak kim kaybedecek? Bu hendekler nasıl aşılacak? Reçete Kur-an ve sünnettedir. Ayet ayet hayata aktarılacak. Siret-i Nebi satır satır okunup tatbik edilecek ve olabildiğince güzel hasletler kazanılarak olumsuz ve gayri imani ve ahlaki her şey bir an önce terk edilmeye çalışılmalıdır.

Bu ahir zamanda bolca dua edilerek sadaka ve infaklarla iman güçlendirilmeli.

Bilmeli ve tanımalı kişi kendi kendini. Kendi doktoru olmalı. Ta ki selim bir kalp ile sağlam bir iman ile kemale ve rızaya ulaşsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.