Kiralık Kalem, Satılmış Beyin

Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Posta gazetesinden Rauf Tamer, geçenlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili ilginç bir yazı kaleme aldı.

Yazıyı Erdoğan'ın siparişi üzerine mi kaleme aldı, vicdan mı yaptı yoksa itirafçılığa ilk adım mıydı doğrusu anlamadım. Ancak bu üç durumla da ilgili detayların olduğu kesin.

Her ne kadar Erdoğan'a yakın medya kuruluşları Rauf Tamer'in yazısını Erdoğan'a hakaret manşetiyle verdilerse de yazıda Erdoğan'ın başından beri kumpaslar silsilesi içinde olduğunu görüyoruz. Her kumpas ve saldırının bir gizli güç tarafından bertaraf edildiğini belirten yazar olanlar karşısında paranoyaya bağlamış olacak ki bütün kumpasların Erdoğan tarafından tertip edildiğine inanmaya başlamış.

Yani Türkçesi, beyin bedava…

Her kumpas ve saldırıdan medet umduğunu belirtmekten kaçınmayan yazarın hezeyan dolu satırlarını bold olarak yazdım. Dolayısıyla yazının sadece bold olan kısmını okuduğunuzda Rauf Tamer'in yazısını okumuş olacaksınız. Yazıyı bitirdikten sonra kiralık kalemin kira bedeli niyetine yazdıklarını (sadece bold olanları) bir kez daha okumanızı rica ederim.

Masal gibi,  yazar aslında fıkra gibi diye başlasaydı daha eğlenceli bir hal alırdı. Zira yazının içeriğinden bir yazarın mizah tadında hezeyanları var.

Her olaydan Tayyip Erdoğan kazançlı çıkıyor. Bu cümle, derin analiz(!)den çıkarılan sonuç.

Gezi Parkı'nda yara alır dedik, güçlenerek çıktı. Hani birkaç ağaç severin doğa sevgisine dayanan eylemleriydi? Bu itiraftan sonra şimdi oturup kalkıp dillendirdiğiniz o ağaçları nereye koyacağız?

7 Şubat ve 17 - 25 Aralık ona vız geldiği gibi daha da güç kattı. Bunu da yanılmıyorsam asrın yolsuzluk operasyonu diye tanımlamıştı ABD yavşakları… Ha bu arada Doğan medyası da yavşakların iddialarını bir hayli cilalayarak sunmuştu.

Suriye bataklığına saplanır zannettik; o beş seçim daha kazandı, gitti Suriye'de hem sahaya indi, hem masaya oturdu. Bataklığa saplansaydı, Aydın Doğan'ın kiralık kalemi işin içinden nasıl sıyıracağının da hesabını yapmış olmalı.

15 Temmuz desen, Erdoğan'ın zırhına çarpıp kendisi parçalandı. Allah'ın hesabını seküler beyin anlayamadığı için bunu hiçbir yere oturtamaz, açıklama yapmam da gereksiz olur.

Sarraf Davası bile ona mağduriyet getiriyor. Yine kârlı. Olacak şey mi? Hele Kudüs!.. Yıldızını daha parlattı. Hele Kudüs derken Şaronik bir öfke var cümlelerinde… Siyonun bir piyonu var karşımızda.

Hangi birini sayayım? Hal böyleyken, şimdi aptal bir Körfez Prensi çıkmış, hangi Süpermen'e sataştığını bilmeden, onun ecdadına hakaret ediyor. Sonuç, yine Erdoğan'ın lehine... Çünkü millet vahdet sergiliyor. Aha burada yavaş yavaş imana gelir gibi oluyor.

Anlaşıldı. Pardon!...

Ona pusu kuranlar, aslında birer düşman değil, bilakis, onu yüceltmek için kiralanmış ajanlar olsa gerek. Kiralanmış ajanlar ise siz neden beklenti içerisine giriyorsunuz a Aydın'ın kuzucukları. Hem her olayda beklenti içerisine girmek de insanı umut manyağı yapar be birader!...

Sahi bütün cümlelerde çoğul kişiyi kullanan Rauf Tamer kiminle böyle bir beklenti içerisine giriyordu?

Ülkede böyle kirli beklentilere girecek kaç satılmış kalem var acaba?

AMERİKA KİM LAN!

Amerika uşakları tarafından şehit edilen Halil Kantarcı'nın sosyal medya hesabındaki “Şöyle gönül rahatlığıyla ‘Amerika kim lan' diyeceğimiz günler göstersin Rabbim!” paylaşımını hepimiz biliyoruz.

Birleşmiş Milletler Kurulu'nda 128 ülkenin Amerika tehdidine rağmen Amerika ve israil aleyhinde karar vermesiyle birlikte “Amerika Kim Lan!” cümlesini haykırdıklarını görünce daha bir anlam ifade etti.

Bunu keşke Şehit Halil de görseydi…

Halil Kantarcı'nın şahsından “Amerika Kim Lan” diyelim ve şehidin ruhuna bir Yasin-i şerif hediye edelim.

Yasin'den Aytaç'a, Rantisi'den Şeyh Şamil'e, Hattab'dan Muhammed Ata'ya gönül dünyamızda yer etmiş cennet güllerine kavuşan Halil Kantarcı'nın şehadeti kutlu olsun!...

CERAHAT HALT PAZARI

“Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok, milletin bize verdiği görev bu kardeşim.”

Bu sözler cerahat halt pazarından fışkıran necaset aroması…

İnsaf, akıl veya izanla izahı mümkün değil.

Ya vatandaşı anlamayan bir cehalet partisi var veya bu partinin tabanı sahiden ihanet şebekesi.

İkinci ihtimale ihtimal vermek istemiyorum. Öyleyse kendi tabanını okuyamayan bir acziyet, tabanının ezilip büzülmesine yol açan bir cehalet var.

Öteden beri Kürt ve Türk solunun kaderi ilkesizlikte kesişiyor.

Sol paradigma yüz yıldır ergenlik dönemini aşamadı, ancak son on yıldır daha bir çocuklaştı.

Hakkı bilmeyenin hak ve hakikatten yana olamayacağının açık tezahürü anlamında CHP parti sözcüsü Engin Altay'ın sözlerini önemsemek gerekir.

Malumu ilam etmesi bakımından bence söyledikleri yabana atılmamalı.

Karikatür Suratlı Adam

Birleşik Arap Emirliklerinin karikatür suratlı dışişleri Bakanı Abdullah Bin Zayed'in Fahrettin Paşa hakkındaki herzeleri kendisine ait sözler değildir.

Ezberlemekten aciz olduğu bir rolün suflör tarafından kendisine hatırlatılmasıdır sadece.

Hesaplar ve planlar farklı…

Türkiye'nin yükselen imajına çelme atma çabasıdır.

Aktörü olamayacağı bir oyunun alçak figüranı olmayı meziyet bildi Abdullah Bin Zayed. Ancak çukurdaki bu zatın alçaklık sıfatını alma çabasından muvaffak olacağını hiç sanmam.

Anı okumaktan aciz olan bu beyin fukarasının kulağına üflenen sufleyi seslendirmesi sefilliğinden başka bir şey değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.