Kırrolar 24 Haziran'da kimi seçecekler?

Daha düne kadar Kürtleri inkâr edenler, Kürtlerle, “kırro” diye dalga geçenler ve Kürtlere potansiyel iç düşman muamelesi yapanlar, bugünlerde Kürtleri yere göğe sığdıramıyorlar. Hepsinin dilinde “Kürtler kardeşimizdir” türküleri… Meğer Kürtlerin sevenleri ne kadar da çokmuş…

Liderler ve diğer siyasiler miting meydanlarında ve yorumcular TV ekranlarında ve gazete köşelerinde bir yandan Kürt kardeşliğine vurgu yaparken, bir yandan da Kürtlerin kimleri seçeceklerini tartışıyorlar. Ancak bazılarının tartıştıkları şu soru gerçekten utanç vericidir: “Dindar Kürtler kime oy verecek?” Bu tür sorular cehaletin de bir göstergesidir. Seçmenlerin inançları oy verdikleri partiler üzerinden değerlendirilemez. Bir partinin lideri Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Kemalist veya Marksist olabilir, ama her seçmeni oy verdiği kişinin dininden görmek olmaz. Yani bütün CHP seçmenleri Atatürkçü, bütün Ak Parti seçmenleri Müslüman ve bütün HDP seçmenleri sosyalist değil!

Evet, kardeşlik üzerinden devam edelim. Hangi siyasi ağzını açarsa, baldan da daha tatlı olan hak, adalet, dostluk, iyilik ve güzellik akıyor.  Eğer cemaziyülevvellerini bilmezseniz, her birini kucaklayıp alnından ve hatta elinden öpesiniz geliyor.

Hepsi de “Kürt kardeşlerinin” sorunlarını en iyi kendisinin bildiğini ve en iyi de kendisinin çözeceğini iddia ediyor. Ne ala!

Bizce mevcutlar içinde en güzel çözümü önerisi de Millet İttifakının cumhurbaşkanı adayı, CHP'li Sayın Muharrem İnce'ninkidir. 11 Haziran'da Diyarbakır'da miting düzenleyen İnce, özetle şunları söyledi:

“Kürt sorununu nasıl çözeceğiz? Çözüm yeri TBMM, başka bir yer değil. Çocuklarımıza 3 dil öğreteceğiz. 81 milyona resmi dilimiz Türkçeyi öğreteceğiz. Anası ile babası ile evinde konuştuğu dil var, Kürtçe ise Kürtçe, Çerkezce ise se Çerkezce, Arapça ise Arapça...”

Bunları yapmak mümkün mü? Tabii ki mümkün!

Fakat soru ve sorun şu: bunları söyleyen CHP'li Muharrem İnce'dir.

Nerede ve kimlere konuşuyor? Diyarbekir'de ve Kürtlere!

Devam ediyoruz:

-Kürtçe ne zaman yasaklandı ve Kürtler ne zaman inkâr edildi? Cumhuriyetin ilk yıllarında!

-O zamanlar hükümet ve cumhurbaşkanı hangi partidendi? CHP'den!

-Zilan Deresi'nde, Dersim'de ve daha birçok yerde Kürtlere yönelik katliamlar hangi partinin iktidarında gerçekleştirildi? CHP iktidarında!

-Aleviler ve Kürtler hangi partinin iktidarında tedip harekâtlarına maruz kaldılar? CHP'nin!

-Devletin-CHP'nin tedip ettiği Aleviler ile Kürtler nerede? CHP ve HDP saflarında.

İnce ve CHP'si eğer 25 Haziran'dan itibaren bu tarihiyle yüzleşirse, ancak Kürt Sorununu çözmeye aday olabilir.

MHP de, “Kürt kardeşlerimiz” demesi sevindirici ve ümit verici. MHP'nin Kürtlere yaklaşımını CHP'ninki gibi görmek yanlıştır. Çünkü MHP'nin söylemleri her ne kadar devletin inkâr politikalarıyla örtüşse de, CHP'ninki gibi Kürtlere yönelik katliamları yoktur. MHP eğer rejimin kendisine enjekte ettiği korkuları yenip, bir de üç hilalin tarihini yeniden gözden geçirirse, yanlışını da görür. Çünkü üç hilal yüzlerce Türklerle Kürtlerin birlikte taşıdıkları ortak bir değer idi.

Bazılarının ısrarla “Kürt partisi” diye Kürtlere kabul ettirmeye çalıştıkları HDP de söylemlerinde kardeşliği ihmal etmiyor.

Sloganlarından biri çok ilginç: “Türkiye'yi sana böldürtmeyeceğiz!” Bilmeyen de sanır ki, dün elinde özerklik bildirileri okuyan Demirtaş değil de, Erdoğan idi.

Gözlemleyebildiğimiz kadarıyla kamuoyu HDP'yi Atatürk'ün CHP'nin Kürtçe versiyonu gibi görmektedir. Kamuoyunun HDP'nin icraatlarından ve seçim bildirgesinden çıkardığı sonuç da özetle şöyle: HDP için bir Kürt'ü değerlerinden koparmak, bir Kürt gencini eşcinsel yapmak, bir Kürt gencini dağa ikna etmek ve artık emperyalistlerin hizmetine giren “gerillaya” bir selam göndermek, Kürtlerin bütün sorunlarını çözmekten çok daha anlamlı ve önemlidir!

Ak Parti'ye gelince… Devletin inkâr politikalarına son verme iradesini ortaya koyabilecek kadar samimi olduğunu göstermiştir. Çünkü Türkiye gibi ülkelerde, devletin “yok” dediğine “var” demenin kendi idam fermanını imzalamak kadar tehlikeli olduğunu unutmamak gerekir. Ama üzülerek belirtelim ki, Erdoğan da zulmün kafasına altın vuruşu yapmadı veya yapamadı. Buna rağmen, ister Erdoğan'a oy versinler, ister başkasına, Kürtlerin büyük çoğunluğu hala Erdoğan'ın bu sorunu çözeceğine olan inancını korumaktadır.

Bu arada Kürt milletvekillerini anmadan geçmek olmaz… Bizce Kürtlerin sorunlarının çözülmesinin önündeki önemli engellerden biri de TBMM'deki Kürt milletvekilleridir. Çünkü bir kesimi Kürtlerin sorunlarını istismar ederken, bir kesimi de ezik, uşak ruhlu ve inkârcı duruşlarıyla rejimin atadığı birer kayyum gibi duruyor. Eğer böyle olmasalardı, TBMM'deki oturumlarda, Kürtçe dili, hala “bilinmeyen bir dil” olarak kayıtlara geçiriliyor olmayacaktı. Ve biri kalkıp, “Hayır! O, Kürtçedir, benim de anadilimdir!” diye haykırırdı Aslında bu zulme karşı koymak için illa da Kürt olmak gerekmez. Dolayısıyla diğer milletvekilleri de suskunluklarıyla aynı zilleti tatmış oluyorlar. Bazıları kanıksadığı için umursamasa bile, bu toplumsal bir zillettir!

Eğer siyasiler sözlerini tutarlarsa, bu zilletten kurtulmamıza az kaldı. Ama denizi görmeden paçaları sıvamak da olmaz..

Ramazan bayramımız kutlu olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.