Fikret GÜLTEKİN

Fikret GÜLTEKİN

Kudüs Özgürlüğüne Kavuşmadıkça , Özür Bir Anlam İfade Etmez

Hükümet, siyonist devlet yönetiminin üç yıl aradan sonra Mavi Marmara katliamından dolayı özür dilediğini, tazminat ödeyeceğini ve Gazze’ye yönelik ambargonun kaldırılacağını açıkladı.
Ancak bu açıklama ve ardından gelen yorumların izaha ihtiyacı vardır.

Birincisi: Bu açıklama neden bizzat katil devlet yetkilileri tarafından değil de mağdur pozisyonundaki Türkiye tarafından yapılıyor. Dünyanın gözünün içine baka baka dokuz Türkiyeli Müslümanı şehit etmesini bilen siyonistler neden bu açıklamaları dünya kamuoyunun gözleri önünde yapmamıştır? Hükümet bilerek veya bilmeyerek özür açıklamasını kendisi yaparak siyonistlerin imaj kaybını önlemiştir.

İkincisi: ‘Kararlı duruşumuz israil’e geri adım attırmıştır’ söylemi doğal olarak akla hangi kararlı duruşun sergilendiği sorusunu getirmektedir. Siyonistlerle siyasi ilişkiler mi kesildi? Karşılıklı ithalat ve ihracat rakamlarında gerileme mi yaşandı? 1995-2012 yılları arasında israil kökenli firmaların Türkiye’den aldığı kamu ihalelerinde kısıtlamalara mı gidildi?
Modernizasyon projelerinde israil kaynaklı firmalara ambargo mu uygulandı?

Türkiye’ye konuşlandırılan Patriotların israil’i koruma amaçlı olduğu defalarca farklı kurum ve kuruluşlarca dile getirilmesine rağmen Türkiye tarafından dikkate alınarak Patriotlardan vaz mı geçildi?
Davos’ta olumlu bir tavır sergilenmesine rağmen israil’in OECD’ye tam üye olmasının yolunun Türkiye tarafından açılması neyle izah edilebilir?

İsrail’in OECD’ye üyeliğine onay verme yanlışlığından ders çıkarılarak israil terör şebekesinin NATO’ya üye olma isteği Türkiye tarafından veto edilecek mi?
Bunlardan daha önemlisi, akıttığı kanlarla tüm dünya Müslümanlarının gönlüne hançer gibi saplanan israil’in vahşi yüzünün her fırsatta dile getirilmesine rağmen Türkiye neden akıttığı Müslüman kanından beslenen israil’i hâlâ tanımaya devam ediyor. Bu durum samimiyeti sorgulamaya yeterli bir sebep değil midir?

Üçüncüsü: Öne sürülen maddelerin kabulünün gerçekleşmesi halinde israil ile ilişkilerin normalleşeceğine vurgu yapılmaktadır. Bu söz israil’in hem suçlu hem güçlü politikasına alet olmak değil midir?

Yani ilişkilerde Mavi Marmara katliamının gerçekleştiği 31 Mayıs 2010’dan önceki duruma dönüleceği, hatta ilişkilerin normalleşeceğine vurgu yapılmaktadır. Bu da mezkûr tarihten önce siyonistlerin işlediği katliamların hepsini unutmak, gasp ettiği topraklara onay vermek anlamına gelmeyecek midir?

Suç işleyebilir gerekçesiyle başta birçok milletvekili olmak üzere bi
nlerce Müslüman, israil zindanlarında tutuluyor. Bunların serbest bırakılmasına yönelik uluslararası adımların atılması beklenirken siyonist rejim tarafından yeni tutuklamaların başlatılması neden samimiyetten yoksun adımlar olarak nitelendirilmemekte ve verdikleri sözlere aldanılmaktadır?

Dördüncüsü: Özrün Obama’nın girişimleri ile kabul edilmesi, Amerika’nın Türkiye kamuoyu nezdindeki imajını kurtarmaya yönelik bir girişimi olduğu aşikârdır. Kaldı ki Mavi Marmara katliamının en büyük destekçisi Amerika değil midir? Bir suç ortağının arabulucu olarak kabul edilmesi hangi makul gerekçeyle mümkün olabilir ki?

Beşincisi: İsrail’in telefon özründen sonra ‘Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı’ sloganı dillerde dolaşıyor. Öyle anlaşılıyor ki kavram saptırılması burada da hakim olmuş. Bizde kanın yerde kalmaması katillerin yere serilmesi anlamında kullanılır, üç yıl sonra gelen bir özür ile nasıl oluyor da kan yerde kalmıyor, bunu anlamak mümkün değil.
Altıncısı: Her fırsatta katilleri affetme yetkisinin kendisinde olmadığına vurgu yapanlar, katledilenlerin birinci derecede yakınlarından bu izni almadan nasıl oluyor da onlar adına bu özrü kabul ediyorlar?

Türkiye, israil’in bu telefonlu özür girişimini ucuza kapatmamalıdır. İsrailli teröristlerin burnunu yere sürtmek için bu fırsatı iyi değerlendirmelidir. En azından Türkiye kamuoyu bunu talep etmektedir. Türkiye ambargonun delinmesi adına tekrar Mavi Marmara’yı harekete geçirmeli ve yarım kalan yolculuğun sona erdirilmesini sağlamalıdır.

Bu özür yerini bulmamıştır. Gerek Türkiyeli gerekse de Filistinli kardeşlerimizin kanını akıtan siyonistlerin burnu yerlerde sürtünmeyinceye ve zelil edilip Kudüs’ten, tüm Filistin topraklarından çıkarılmadıkları müddetçe bu özrün bir anlamı olmayacaktır.
Bundan sonra da asla ilişkiler normale dönmemelidir. İlişkilerin normale döneceği hesabını yapan bir israil, Türkiye’ye ve tüm İslam âlemine ihanetini devam ettirecektir. Lakin israillilerin anladığı dil ancak horlanma, sürülme ve hayat damarlarının koparılmasıdır. Bunu israil’e yapmayanlar kendilerini israil’in şerrinden asla koruyamayacaklardır.
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.