Bildane KURTARAN

Bildane KURTARAN

Kültür İthalatımızın Yıllık Cirosu(!)

Bir şeyler iyi gitmiyor. Her ne kadar karamsar olmak- ümitsiz kalmak gibi algılansa da, acı olsa bile bazı şeyleri kabul etmek, olay ve olgulara daha gerçekçi ve objektif bakmamıza vesile olacaktır.

Varsa bir hastalık; teşhis ve kabul tedavinin yarısı eder. İyi giden güzel giden şeyler elbette var. Bunları görüyoruz şükrediyoruz. Ancak gemide açılan gedik gün geçtikçe büyüyor, su alıyor gemi.

Bizler gibi düşünen kardeşlerimiz adına şunu söyleyebiliriz; amacımız  felaket tellallığı yapıp, kuru gürültü yapmak değil. Suskunluk hiç değil. Hızla inip kalkan  realizm ve idealizm tahterevallisinin arasında, mızıkçı-tutarsız-sorumsuz  bir çocuk gibi oturup, harekete geçmek için düşeni beklemek de olmamalıdır.

Hızla kültür ithal ediyor oluşumuzun altını kırmızı çizgilerle çizmek istiyoruz. Bizi biz yapan ne var ise, hızla bizden uzaklaşıyor. Çünkü kültür dediğimiz şeyi ithal etmek için verilen bedel yine kültür. Kültür verilir yerine kültür alınır.  Bu tezin doğru olmadığı savını kabul edenlerin yıllar sonra geldiği nokta, aslında bu tezi doğrular nitelikte/netlikte...

Kültür damarlarda gezen kan gibidir; A'sını-B'sini-0'ını görmek gerekiyor. ’AB’ ’grubundan olup hepsinden kan(!) alabilirimin hesabını kuranlar bu toplumu zehirlediklerini ne zaman görecekler. AB uyum yasaları, bilmem ne kriterleri derken, ithal ettiğimiz kültürün aynı zamanda bizlere küfrün kapılarını araladığını ve aralarken de, kendi öz kültürümüzün kapılarını kapattığını acı bir şekilde tecrübe ediyoruz.

Bu ithalatın kişi başına düşen hesabını her fert, ayrı ayrı hesaplamalıdır. Bunun yanı sıra; hane- mahalle -köy -şehir-ülke hesabı da ayrıca yapılmalıdır.

İtikaf günlerindeyiz, ‘Fe eyne tezhebun?’(Nereye bu gidiş) sorusuna cevap arayacağımız, tefekkür günlerindeyiz. Var olan çirkef ve sapkınlıklardan bu toplum nasıl kurtulur diye çare aramamız gereken tedebbür günlerindeyiz. ‘Fefirru ilallah'(Allah'a kaçış) eyleminin kusursuz planını hazırlamamız gereken ihya günlerindeyiz.

Hali hazırda hız kesmeden devam eden kültür ithalatı, tüm toplumu maddi/manevi borç batağı içine çekmiştir bu inkâr edilemeyecek bir açıklıktadır. Gün geçmiyor ki, yeni sapkınlıkları duyuyor olmayalım. Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Kelime literatürümüze giriyor, sinelerimize sızıyor, aklımızı işgal ediyor sapkınlıklar. Normalleşiyor, ahlâkî normlar düşüşe geçiyor.

Her bir sapkınlık, kendini algılarımızın kabul edebileceği kodların referansıyla tanıtıyor.

Birileri ‘’LGBT+ onur'' aldatmacasını kabullendirme çabasında ve inanın artık belli yerler değil, en mütedeyyin muhitlerde bile varlıkları zahiren görülüyor.

Birileri ‘’Pedofili’’ sapkınlığını yazar kisvesiyle rahatlıkla yayabiliyor. Soruşturma açılması veya farklı kanuni işlemler, malum şahsın ve zihniyetinin reklamını yapmaktan öteye gitmiyor.

Zaten ülkemize mahsus bir şey; herkes sanatçı(!), herkes yazar (!) olabiliyor. Hatta yazarlar, okurları geçmiş durumda.

Yine ülkemizde denetim yok denecek kadar az. Sosyal medya ve TV’ler denetlenmiyor. Dicle'nin kenarında bir koyunu kurt kapsa hesabı elbette sorumluluk sahiplerine sorulacaktır. Bununla beraber sürü psikolojisine bir koyun başlılığı teslimiyetiyle  ram olanların, kültür erozyonuna kapılanların hesabı da sorulacaktır.

Koca bir güruh; bostanı da, bahçıvanı da çalıp, güllere konan, özgürce (!) kanat çırpan, kelebeğin kanadındaki benekleri göstererek toplumu hipnoz edip; ’her şey güzel olacak' ninnisiyle uyuturken halâ hakikatleri görmeyenler, tahmin etmeyeceğiniz bir kelebek etkisiyle karşılaşabilirsiniz bilin.

Bu malzemeyi siz verdiniz. Var olan kültür çöküşünü Mozart veya Beethoven eşliğinde izlemek de aynıdır, mehter eşliğinde de aynı. Mehteran marşları var olan tabloyu değiştirmiyor. Rabia için kalkan eller; sapkınlıkların, ahlâksızlıkların, medeniyet hırsızlarının suratına Osmanlı tokadını patlatıp, enselerinden yakalayamıyorsa, showdan öteye gitmez. ‘Yoldaki İşaretler’ bunu gösteriyor.

Kardeşler! Kültür demek bizi biz yapan her şey demektir. Hele bizler; kültürler üstü ulvi ve vahiyle beslenen İslam Kültürü’ nün aşıklarıysak, farklı kültürlerle aldatmayalım biricik İslam Kültürünü.

 Hepimiz kirlendik az veya çok. Arınan kurtulur-kurtulanın iki cihan da alnı ak olur. Kiri pası inkâr etmek, orjinal bir bakış açısı yakaladığını iddia edip, oryantalist akımlara kapılmaya götürüyor. Emsaller ortada.

Tüm kültürleri karıştırıp kokteyl(!) yapıp, nasıl olsa alkolsüz diyerek kadehi kafaya diken, önündeki mantarı(!) nasıl olsa ‘kültür mantarı' diyerek zehrinden emin bir şekilde yiyen, bu şekilde sürekli uyuklayan ve dünyayı tatil köyü sanan koala misali müslümanlar artıyor.

Yaşadığımız dünyaya bir turist bakışıyla bakınca, böylece kültür ve turizmi de birleştirmeyi yeniden başarıyoruz!

Rabbimiz ifrat ve tefritten uzak, razı olduğu kültür bilincini ve o bilinçle yaşamayı bizlere nasip etsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.