Kur’an’ı öğrenelim, öğretelim, üç ayları değerlendirelim

Kur’an’ı öğrenelim, öğretelim, üç ayları değerlendirelim

“Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir.” (Buharî)Kur’an okuyun; zira o kıyamet gününde okuyucularına şefaatçi olarak gelir.” (Müslim)

“Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir.” (Buharî)

“Kur’an okuyun; zira o kıyamet gününde okuyucularına şefaatçi olarak gelir.” (Müslim)

“Kur’an-ı Kerim’i ustaca (Tecvid kurallarını tatbik ederek) okuyanlar; Kur’an ile görevli şerefli, iyi meleklerle beraberdir. Kur’an’ı tam telaffuz edemeyip zorlanarak okuyanlara ise iki sevap vardır.” (Buharî-Müslim)

“Kur’an okuyan müminin misali turunca benzer; kokusu da hoştur, tadı da hoştur. Kur’an okumayan mümin hurmaya benzer; kokusu yoktur, tadı hoştur. Kur’an okuyan münafık reyhan çiçeği gibidir; kokusu hoştur, tadı acıdır. Kur’an okumayan münafık acıhıyar gibidir; kokusu yoktur, tadı da acıdır.”(Buhari-Müslim)

Kur’an’ı okumanın, okutmanın, anlamak için uğraşmanın ve yaşamanın yaşı, günü, haftası, ayı ve yılı yoktur. Her dem kalp ve dili onun zikriyle meşgul etmek elzemdir. Özellikle okulların tatil olmasıyla birlikte her duyarlı Müslüman imkânları ölçüsünde Kur’an öğrenimi ve talimi hususunda tavsiyelerde bulunur. Sürekli benzer şeyler söylense bile bu hatırlatmanın faydalı ve yerinde olduğuna inanıyoruz. Mutlaka yapılması gereken bir hususu tekrar tekrar söylemek, hatırlatmak ve ikaz etmek Kur’anî bir metottur.

Muttaki, Mü’min, Muhsin, Müslüman ve Salih kimselere bir hidayet, yol gösterici, müjdeci, öğüt verici ve rahmet olan Kur’an-ı Azimüşşan’ı okuma, okutma, anlama ve yaşama zorunluluğumuz vardır. Kıyamet gününde zamanın nasıl ve ne şekilde geçirildiği hesabının sorulacağına inananlar olarak tatil boyunca kendimiz, çocuklarımız ve ulaşabileceklerimiz ile ilgili bir program içinde olmalıyız. Bu konuda nasıl istifade edeceğimiz, nasıl faydalı olacağımız üzerine yoğunlaşmalıyız.

Üstad Bediüzzaman’ın dediği gibi: “Kur'ân, bu dünyada, öyle nuranî ve saadetli ve hakikatli bir surette bir tebdil-i hayat-ı içtimaiye ile beraber, insanların hem nefislerinde, hem kalblerinde, hem ruhlarında, hem akıllarında, hem hayat-ı şahsiyelerinde ve hem hayat-ı içtimaiyelerinde, hem hayat-ı siyasiyelerinde öyle bir inkılâp yapmış ve idame etmiş ve idare etmiş ki, on dört asır müddetinde, her dakikada, altı bin altı yüz altmış altı ayetleri kemal-i ihtiramla, hiç olmazsa yüz milyondan ziyade insanların dilleriyle okunuyor ve insanları terbiye ve nefislerini tezkiye ve kalblerini tasfiye ediyor, ruhlara inkişaf ve terakki ve akıllara istikamet ve nur ve hayata hayat ve saadet veriyor.”(25. söz)

Allah, Peygamber, Kur’an ve İslam düşmanları, yeryüzünde büyüklük taslayan şeytanî güçler Müslümanları, hatta insanlığı, Kur’an-ı Kerim’den uzaklaştırmak ve insanlarla Kur’an-ı Kerim’in arasını açmak için çalışmışlar, karşı koymuşlardır. Peygamber Efendimiz (sav)’den günümüze usul ve taktikleri ayrı olsa bile hedefleri aynıdır. Zira korktukları nokta birdir. O da Müslümanların, hayatlarını Kur’an’a göre şekillendirme ve Kur’anî nazarla meselelere bakma korkusudur.

Gözleriyle gördükleri, tecrübeleriyle müşahede ettikleri, deneyimleri ile ispat ettikleri şudur: Kur’an-ı Kerim, Müslümanların elinde olduğu zaman, okunup tatbik edildiği zaman, kurdukları oyunlar, tezgâhlar ve hesaplar, tümden bozuluyor. Kur’an-ı Kerim’in insanın bütün varlığına, hayatın bütün yönlerine hitap ettiğini biliyorlar. İnsanları Kur’an’dan uzaklaştırmak için Mekke’de müşrikler, Medine’de münafık ve Yahudiler muvaffak olamadılar. Onların takipçileri de, dost ve yarenleri de aynı görevi yaptılar, yapıyorlar ve yapacaklar. Kıyamete kadar bu böyle devam edecektir. Ancak bu ilahi nuru söndüremeyecekler, hak yolun yolcularının önünü tıkayamayacaklardır.

Rabbimizi ve bizden istediğini, dinimizi ve emir-yasaklarını, kâinatı ve yaratılışını, geçmiş ümmetlerin başına gelenleri, dünyada zelil ve ahirette azaba duçar olmamanın çaresini, hem dünya hem ahiret saadetine götüren yolları bilmek için Kur’an-ı Kerim’e sarılmalıyız. Birbirimize hatta tüm insanlığa karşı sorumluluğumuzu, düşmanımızı, hile ve tuzakları, bunlardan nasıl korunacağımızı bilmek için Kur’an-ı Kerim’i elimizden düşürmemeliyiz. Okumalıyız, okutmalıyız, anlatmalıyız, imkânlarımız ölçüsünde yaşamalıyız.

Kıyamet gününde Kur’an-ı Kerim’in bize, çocuklarımıza, dost ve akrabalarımıza şefaatçi olması için bunu yapalım. Kur’an-ı Kerim’in tilmizleri olalım. Onun nurlu hakikatlerine kulak verelim. Bu yolun yolcuları olalım. Karanlıklardan nura eriştiren yüce kitabımızı hayat düsturu edinelim.

Bütün bunlara binaen her okuyucumuzun, her kardeşimizin imkânları ölçüsünde bir programı olmalıdır. Yapamıyorsak, ilmiyle amil, sünneti ihya etmede duyarlı, selef-i salihinin görüş ve düşünceleri doğrultusunda hareket etme gayreti içinde olanlardan öğrenme ve öğretmeleri için de onlara ortam hazırlama uğraşında olmalıyız.

-Yaz tatili boyunca tüm camilerde ders verileceği için çocuklarımızla/gençlerimizle camiye gidip Kur’an-ı Kerim dersini almaya ve vermeye yönelelim.

.-Kur’an-ı Kerim’in okunma adabını gösterip anlatalım.

-Kur’an-ı Kerim’i tecvid kurallarına göre öğrenip okumalarını sağlayalım

-Çocuklarımıza Kur’an-ı Kerim okumayı sevdirelim. Okumanın sevabını ve mükâfatını, Kur’an’dan yüz çevirmenin veya yüz çevirmeye sebep olanların cezasını anlatalım.

-Kur’an-ı Kerim okunduğu veya dinlenildiği zaman ayetlerin manalarını tefekkür edip yoğunlaşmanın gerekliliğini söyleyelim. Özellikle seher vakti gecenin sessizliğinde tane tane okumanın insanın iç dünyasına yaptığı etkiyi anlatalım.

-Kur’an-ı Kerim tilavetinin sevabını anlatıp Peygamber Efendimiz(sav)’in  hangi namazlarda ve vakitlerde, hangi sure ve ayetleri okuduğunu öğretelim.

-Aile fertlerimizin yaşlarına ve seviyelerine göre bir tefsir dersimiz olsun.

-Çocuklarımıza 114 surenin isimlerini, kısaca içeriklerini, Mekkî-Medenî durumlarını anlatalım.

-Çocuklarımıza Kur’an-ı Kerim’in dosdoğru yol olduğunu, ona inanıp tabi olmanın her Müslüman’a farz olduğunu kavratalım.

-Çocuklarımızı ve gençlerimizi hafızlığa yönlendirelim. Aynı şekilde Kur’an dilini öğrenmeleri için yardımcı olalım, ortam sağlamaya çalışalım.

Tabi bu tavsiyeleri yapacak olan kardeşlerimizin ilk önce kendilerinden başlamaları gerekir ki, tesiri ve bereketi ziyade olsun.

Rabbimiz, bizleri Kur’an-ı Kerim tilmizleri eylesin. Onun nuruyla kalplerimizi aydınlatsın. Dilimizi ve kalbimizi onun zikriyle meşgul eylesin. “Size sarıldıkça sapıtmayacağınız iki şey bıraktım. Onlar; Allah'ın kitabı ve benim sünnetimdir”(Tirmizi)  buyruğuna hakiki manada sarılanlardan eylesin. Âmin.

Mübarek üç aylar

Önümüzdeki günlerde (26 Temmuz) mübarek üç aylara vasıl olacağız, inşallah. Bunun için ne kadar hamd edip şükretsek azdır. Çünkü günahlarımızın, eksik ve kusurlarımızın bağışlanması için bir fırsat daha doğacaktır bizlere. Üç aylar ahiret yurdu için, Allah’ın rızasına nail olabilmek adına sevap ve mükâfat servetinin dağıtıldığı bir zaman dilimidir. Talip olanlar için tükenmez bir hazineden hesapsız verilişlerin gerçekleştiği bir lütuf vaktidir. Hadis-i şerifler bunu bizlere açık bir şekilde beyan etmektedir.

“Cennette bir nehir vardır. Ona Receb denir. Sütten beyaz, baldan tatlıdır. Receb ayında bir gün oruç tutana Allah-u Teala kıyamet günü o nehirden su verir” (Beyhaki) diyen Resulullah (sav) başka bir hadis-i şeriflerinde; “Bir kimse Receb’in ilk günü oruç tutsa, Allah-u Teala onun bu orucunu yetmiş yıllık günahına kefaret sayar…” buyurmaktadır

Bir ihtiyar, Resulullah (sav)’ın Receb ayının fazileti hakkındaki beyanlarından sonra;

-Ya Resulallah! Ben ihtiyarım, Receb ayının tümünü tutamam, dediğinde;

-Sen Receb’in evvel günü, ortası ve ahir günü oruçlu ol, cümlesini oruç tutmuş gibi olursun” buyurmuştur.

Hz. Aişe; “Hz. Peygamber (sav) hiçbir ayda Şaban ayından daha çok oruç tutmazdı. (Bazı yıllarda ise) Şaban ayının tamamını oruçlu geçirirdi. Kendisi; ‘Yapabileceğiniz işe sarılın. Şüphesiz siz bıkar, usanırsınız da Allah bıkıp usanmaz’ buyurdu” demiştir. (Sahih−i Buhari, T. Sarih; 960. hadis )

“Ramazan geldiğinde cennet kapıları açılır.”(Sahih−i Buhari, T. Sarih; 923. Hadis)

“Ramazan ayı girdiğinde semanın kapıları açılır, cehennemin kapıları kilitlenir, şeytanlar da zincire vurulur.” (Sahih−i Buhari, T. Sarih; 924. Hadis )

Zikretmiş olduğumuz hadisler, mübarek ayların kıymetini; dolayısıyla bu aylarda yapılacak ibadet, zikir, dua, hayır ve hasenatın da değerini bizlere göstermektedir. Hadis-i şeriflerde her ne kadar daha çok oruç ibadeti vurgulanıyorsa da diğer ibadet ile hayır ve hasenatın da aynı şekilde karşılık bulacağı İslam âlimleri tarafından bizlere ulaşmıştır. Üstad Bediüzzaman konuyla ilgili olarak şöyle demektedir. “Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerif’te yüzden geçer. Şaban-ı muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadir’de otuz bine çıkar.” (Şualar: 14. Şua )Aynı zamanda mübarek beş kandilden dördü de bu aylardadır. Regaib Kandili, Receb ayının ilk Cuma gecesi; Mi’rac Kandili, Recep ayının 27. gecesi; Beraat Kandili, Şaban ayının 15. gecesi; Kadir gecesi ise Ramazan’ın 27. gecesinde bulunmaktadır. Bunlar üç aylara ayrıca bir önem ve güzellik katmaktadır.

Madem bu kadar kıymetli ve değerli bir vakitte ömür tüketmekteyiz. O zaman bize de düşen en güzel bir şekilde istifade etmek olacaktır. Bu vesileyle yapabileceğimiz şeyleri de öz olarak şu şekilde sıralayabiliriz:

-Gücümüz oranında tutabileceği kadar oruç tutması;

-Mümkün olduğunca manasını da tefekkür ederek bol bol Kur’an okumak. İmkân dahilinde Kur’an-ı Kerim tefsirlerine müracaat edelim.

-Bu mübarek ayların hürmetine tüm dünya Müslümanlarının kurtuluşu ve zalimlerin sonunun gelmesi için yakararak ısrarla dua edelim. Müslümanların vahdeti ve kardeşliğinin tesisi için çokça niyaz edelim, cevşen vb. duaları bolca okuyalım.

-Duha, evvabin, teheccüd gibi nafile namazlara ağırlık vererek huşu içinde kılmayı adet haline getirelim.

-Ateşten kaçar gibi haramlardan kaçınmak ve harama götürebilecek şüpheli şeylerden uzak duralım. Takvanın, şüpheli durumlardan kaçınmakla olduğunu unutmayalım

-Her halimizle Resulullah (sav)’ı örnek alıp onun ahlakıyla ahlaklanalım. Hal-hareketlerimizi gözden geçirip Resulullah (sav)’ın istediği şekle koyalım. Bunun için baştan sona Siyeri anlayarak okuyup hayatımıza tatbik etmeye çalışalım.

-Fakir ve muhtaçlara yardımcı olalım, sıkıntılarını paylaşalım.

-Akraba, dost ve arkadaşlarımızı sorup ilgilenelim.

Bu zikredilenlerin dışında, Allah ve Resulünü razı edecek amelleri işlemeye gayret sarf edip çabalamayı hedef edinmeliyiz. Sürekli bir muhasebe içinde olup neyi yapıp neyi yapmadığımızı kontrol ederek eksikliklerimizi an be an tamamlamaya çalışmalıyız.

Mübarek üç aylarınızı şimdiden tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dileriz.

“Ey Rabbim! Bize Receb’i, Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır!” (Cami-us Sağir)

Allah’a emanet olun!

İnzar Dergisi

İslam Kur'an Haberleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.