Kürd Gençleri Ne Uğruna Kendilerini Feda Ediyorlar?

Kürd Gençleri Ne Uğruna Kendilerini Feda Ediyorlar?

Kürd halkına onlarca yıl dayatılan zulüm büyük acıların yaşanmasına ve içinden çıkılmaz tahribatlara yol açtı. Katliamlar, baskılar, dayatmalar ve yıldırmalar neticesinde kimi zaman kitleler halinde topraklarını terketmek zorunda bırakırken, kimi zaman ko

Kürd halkına onlarca yıl dayatılan zulüm büyük acıların yaşanmasına ve içinden çıkılmaz tahribatlara yol açtı. Katliamlar, baskılar, dayatmalar ve yıldırmalar neticesinde kimi zaman kitleler halinde topraklarını terketmek zorunda bırakırken, kimi zaman korku ve panik halinde büyük travmalar yaşadılar. Bütün bunların neticesinde kurtarıcı olarak gelen çağrılara karşılık verip zulümden kurtulmak ve rahat bir nefes almak istediler.

Bilindiği gibi ağır zulme maruz kalan Kürd halkı “artık yeter” deyip zulümden kurtulma umuduyla PKK’ye büyük destek verdi. Kürd halkının PKK’ye desteği bugün de devam ediyor. Ancak sorulması gereken soru PKK’nin bu desteği hak edip etmediğidir.

PKK lideri Abdullah Öcalan birkaç yıldır zindanda bulunuyor. Kimi zaman Kürd gençlerinin Abdullah Öcalan için kendilerini ateşe verdiklerini basından izliyoruz. Bunlardan en son 22 yaşındaki Mardin Savurlu Mahsun Özen, 29 Aralık 2013’te izmir Bayraklı’da Barış Anıtı yakınlarındaki ormanlık alanda Öcalanın hapiste tutulmasını protesto etmek için kendisini ateş verip hayatını kaybetti.

Yine bir süre önce Diyarbakırlı 25 yaşlarındaki inşaat işçisi Mehmet Şerif Saklı’nın Öcalan’a tecridi protesto etmek amacıyla Mudanya Trilye’de üzerine benzin dökerek kendisini yaktığı bildirildi.

Bunlardan biri ise henüz çocuk yaşta! Geçen yıl gazetelerin bildirdiğine göre Mardin’in Midyat ilçesi Gülveren köyünden 15 yaşındaki Fırat İzgin, Öcalan’ın üzerindeki tecride dikkat çekmek için bedenini ateşe verdi ve hayatını kaybetti.

Bunun gibi epeyce örnek sıralamak mümkün. Ancak bu gencecik insanların ardına takılıp kendilerini ateşe verdikleri ve feda ettikleri insanlar bunlara ne vaad ediyor? Kanatlanıp cennete uçmayı mı? Allah indinde sonsuz nimetlere kavuşmayı mı? Ahirette mutlu bir hayatı yaşamayı mı? Cenette Hz. Resul–i Ekrem (sav)’e komşu olmayı mı vaad ediyorlar? Hayır! Zaten kendilerinin sonu hüsran olduğundan vaad edecek bir şeyleri yok. Sadece hamasi kavramlarla ve içi boş propagandalarla gençleri kandırıp ölüme sürüklüyorlar. Yoksa bu yolun ne dünyada bir karşılığı ne de ahiret mutluluğu bulunmaktadır. Dolayısıyla Kürd gençleri bir hiç uğruna canlarına kıyıp kendilerini heba ediyorlar.

İşin daha da vahimi Kürd gençlerinin kendisi için bedenlerini ateşe verdikleri Abdullah Öcalan’ın durumu. Gerçekten Öcalan gençlerin kendilerini uğrana feda edecekleri kadar değerli mi? PKK tarafından kabul gördüğü bilinen İsmail Beşikçi’nin İlkehaber. com sitesinde 01 Ocak 2014 Çarşamba günü yayınlanan “Roboskî –Goyîler” başlıklı yazısından Abdullah Öcalan ile ilgili söylediklerini hiçbir ekleme ve çıkarma yapmadan olduğu gibi buraya aktarıyorum:

“İmralı’daki Öcalan Diyor ki!

Aydınlık Gazetesi, 16 Aralık 2013–24 Aralık 2013 tarihleri arasında 9 gün “İmralı’daki Öcalan Diyor ki” başlıklı dizi yazı yayımladı. Bu yazı dizisine karşı, şimdiye kadar, Barış ve Demokrasi Partisi’nin, Halkların Demokratik Partisi’nin, Qandil’deki PKK ve KCK yöneticilerinin, Demokratik Toplum Kongresi’nin, bir açıklama yapmamış olmaları, bu yazı dizisine karşı bilmiyor, görmüyor, duymuyor tavrı izlemeleri dikkate değer bir durumdur. Bu yazı dizisine karşı Abdullah Öcalan’ın da açıklama yapması elbette önemlidir. Aynı zamanda gereklidir.

Bu konuyla ilgili olarak kurdistan–post. eu da Fikret Yaşar Hoca, “Kürdistan tarihinde Pazuki Aşireti ve Öcalan” başlıklı bir yazı yayımladı. Fikret Hoca’yı eleştirmeye alışanlar da bu yazı dizisine hiç dokunmadan bu işi yapmaya çalışıyorlardı.

Bu yazı dizisinin Abdullah Öcalan’ın, yakalanıp İmralı’ya getirilmesinden sonraki sorgusu olduğu anlaşılıyor. Öcalan, devlete katılmak için geldiğini, devlete hizmet etmek için geldiğini anlatıyor. Hiçbir şey istemediğini, hizmet için fırsat verilmesini istiyor. “Devletin bir eriyim” diyor. “Şehit analarında özür dileyeceğim” diyor.

"En iyi Türk benim" diyor. "Kendimi Türk’ten daha fazla Türk hissederim" diyor. “Anayasal hak istemenin anlamı yok çünkü siyasal haklar zaten Anayasa güvencesi altında” diyor. “Irak’ta ve İran’da kullanacağınız güç oluruz” diyor. “Talabani ve Barzani ilkeldir, ABD işbirlikçisidir”, diyor. PKK’nin Barzani’ye ve Talabani’ye saldırması için, Genelkurmay’ın plan yapmasını öneriyor.

"Türkçe’yle yaşarım, bütün işlerimi Türkçe’yle hallederim" diyor. "Hakkâri’ye de Türkçe öğreteceğim" diyor. İstanbul Türkçesi. 9 gün boyunca, Öcalan bunları benzer önerileri defalarca dile getiriyor.

Şurası çok açık: Biz son yıllarda Kürd/Kürdistan sorununu çok konuşuyoruz. Kavramları, sözcükleri yerli yerinde kullanıyoruz. Fiili bir özgürlük! Bu sürecin yaşanmasında, gerilla mücadelesinin, PKK’nin çok büyük rolü var. Kefensiz olarak çukurlarda, kıyılarda köşelerde yatan Kürd yurtseverlerinin çok büyük rolü var. Bu süreçte, kemiklerine bile ulaşılamayan Kürd yurtseverlerinin çok büyük rolü var. Ama Abdullah Öcalan’ın yukarıda ettiği lafları etmek için özgürlüklere falan gerek yok ki… Devlet zaten böyle olmasını, böyle yaşanmasını istiyor. Böyle yaşayanlara ödül de veriyor. Bu bakımdan bu açıklamalarla, PKK’nin var olma biçimi arsında derin bir çelişki, uzlaşmazlık görüyorum.

9 gün boyunca, Öcalan, devlete hizmet etmek istediğini defalarca vurguluyor. Öcalan, devlete şöyle de hizmet edebilirdi. Tapu müdürü olarak, emniyet müdürü olarak, vali olarak, İçişleri Bakanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak da hizmet edebilirdi. Çünkü Atatürk’e, Türklüğe bu kadar bağlı olanın, kendini Türk’ten daha çok Türk hissedenin, Kürdler için de fazla bir şey istemeyenin… önü açıktır. Türk devlet bürokrasisinde, her kademede görev alabilir, görevlerde hızla yükselebilir. Türk siyasal hayatında, Kürdüm diyenlerin, Kürdler için hak, özgürlük isteyenlerin önünün tıkalı olduğu açık bir gerçekliktir."

Bütün bunlardan sonra diyorum ki ey Kürd halkı, ey Kürd gençleri! Uğrunda canınızı feda ettiğiniz insanların hali perişandır. Kendilerinden ve çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen bu insanları ve sonu hüsran olan bu boş yolu bırakın. Yoksa kıyamet günü Allah Teala’nın çetin hesabından kurtulamazsınız. Mücadelenizi İslam için verin. Allah için çalışın. Allah Teala’nın dinine hizmet edin. Zira bu yolda hem dünya hem de ahiret mutluluğu vardır. Allah Teala kendisine iman eden ve dini için çalışan insanları hiçbir zaman mağdur etmeyecektir. Dünyada uygun bir hayat yaşamayazlarsa da ölümün olmadığı, insanların sürekli diri olduğu ahirette güzel bir hayata kavuşacaklar. Zira Allah Teala bizzat Kur’an’ı Kerim’de bunu vaad ediyor. (Hürseda Haber)

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.