Kürdî Türkî!

Kürdî Türkî!

Hoşlarına gitse de gitmese de Müslüman Kürdler, Allah düşmanlarına biat etmeyecek ve boyun eğmeyecektir.

“Türk İslam Sentezi” her zaman ırkçılığı ve faşizmi çağrıştıran bir ifade olarak birçok Müslüman tarafından nefretle karşılanır. İnkârcılığın, dayatmanın ve yok saymanın kokularını verir. Bu tür söylemlerle yıllarca kavmiyetçiliğe İslami bir kılıf geçirip meşru hale getirmeye ve halka kabul ettirmeye çalıştılar. Sloganlarına çoğu zaman İslami renk koymaktan geri durmadılar. “Tanrı Dağı kadar Türk, Hıra Dağı kadar Müslümanım” sloganlarını dillerinden düşürmediler. Komünizme karşı savaşta Türk/İslam gücü olduklarını savundular. İktidar sahipleri bütün bu söylemlerle Anadolu’nun saf insanını aldatmayı amaçladılar. Bunda epeyce de başarılı oldular. Örneğin bunun öncülüğünü yapan MHP’nin yönetici tayfasının İslam’la ciddi manada ortak paydaları yokken, Türk/İslam söylemiyle Anadolu’nun gençlerini aldatıp amaçları için kullanmayı başardılar.

“Tanrı Dağı kadar Türk, Hıra Dağı kadar Müslüman” gibi sloganlarda İslami bir kaygı yoktu. Sadece Müslüman halkın sırtından geçinmeyi ve sömürmeyi amaçlayarak bunları dillendiriyorlardı. Ancak iş kavmiyetçilik çizgisinde ilerleyince Hıra Dağı kadar olan Müslümanlık küçük bir tepeye indirgenirken, Tanrı Dağı, kocaman bir dağa dönüşebiliyordu. Bütün bu söylemler bir ırkı öne çıkarıp üstün gösterirken, Kürd halkını yok saymaya, aşağılamaya ve sindirmeye yönelik çabalardı. Büyük zararlara ve uzunca yıllar devam eden acılara sebebiyet verdi.

Kokusu çıkan, bahsedildiğinde can sıkıntısına yol açan Türk, Türki, Türk–İslam gibi ifadelerden faşizm kokuları gelirken, duyarlı hiçbir Müslümanın takılıp savunamayacağı bir söylemdir bu. Bütün bunlarla yüz yüze gelirken bugünlerde Kürdistan’da milliyetçiliğin taze ve el değmemiş şekliyle karşı karşıyayız. İslamcılıktan uzak durmaya çalışan, İslam deyince İŞİD’i gösterip bunun kötü bir şey olduğunu ima etmek için çabalayan, ümmet kavramını Kürdleri sömürme aracı olarak gören bu kesim, bir şekilde İslam’la ilişkisinden de dem vurmaktan geri durmamaktadır. Ancak yeni keşfedilmiş gibi taze milliyetçiliği “Kürdi” tabiriyle ifade edip kendilerini bunun merkezinde gösterirken, yıllardır Kürdistan’da çalışıp büyük bedeller ödeyen Müslümanların olduklarından farklı nitelendirip eleştirilere tabi tutarken kimi zaman kin ve nefretlerini sıralamaktan çekinmemektedirler.

Müslümanların yaptıkları bütün çalışmalara ve attıkları her adıma bahaneler bulup eleştirirken, kimi zaman bunun dozunu arttırıp kokusunu çıkarmakta, düşmanlarını dillendirmekte, kendilerini yakın gördüklerini ifade ettikleri PKK’yi ise yere göre sığdırmamaktadırlar. PKK’nin yanlışları söz konusu olunca bahaneler uydurup masum göstermeye çalışmaktadırlar. Kendilerini yakın gördükleri ve aynı karede görünüp poz vermek için can attıkları PKK’nin elebaşları kendilerini Marksist olarak nitelendirirken, Öcalan, yazı ve demeçlerinde kendisine peygamberlik ya da ilahlık payesi biçmeye kadar ileri giderken bunlara yönelik ciddi bir tepki gösterdikleri ya da sorguladıkları görünmemektedir. Aynı örgütün legal uzantıları kimi zaman Müslümanların değerlerine dil uzatırken, Müslüman Kürd kadınının aynı zamanda kimliği olan çarşafını kölelik giysisi olarak nitelendirecek kadar aşağılayan etkinliklere imza atarken en küçük bir tepki gösterme cesaretinde bulunmamaktadırlar.

Tercihleri bu yöndeyse, kendilerini İslam düşmanlarının dostu olarak görüyorlarsa bunlara bir diyeceğimiz yok. Kim kendini kime yakın görürse, kime nispet ederse elbette ondandır. Allah Teala kişileri sevdikleriyle haşretsin deriz.

“Kürdi” ifadesiyle mazlum Kürd halkına sahip çıkma ve hak ve hukukuna kavuşması için mücadele etme kastedilseydi herhangi bir tepki söz konusu olmazdı. Ancak bu söylemle Kürd halkını PKK’ye biat ettirme ve boyun eğdirmeye çalışıyorlar. Oysa hoşlarına gitse de gitmese de Müslüman Kürdler, Allah düşmanlarına biat etmeyecek ve boyun eğmeyecektir.

Kürdlerin hak ve hukukuna kavuşmasının Washington, Londra ya da Paris’teki gizli oturumlarda veya emperyalist güçlerin İslam coğrafyasındaki görevli memurlarının eliyle değil de Müslüman Kürd halkının çabalarıyla İslam çerçevesinde gerçekleşeceğine inanıyoruz. Bu alanda devletin ve PKK’nin inkarcı, dayatmacı ve dışlayıcı siyasetini kabul etmiyoruz. İslam ve Müslümanları kabul etmeyen ve İslam çizgisinde yürümeyen kimseleri dost görmüyoruz.

Kürdler Müslüman olduklarından İslam’ın dışında Kürdlerin derdine çare olacak başka bir reçetenin olduğuna inanmıyoruz. Kürdistan’daki Müslümanların varlığı bir hakikattir. Ne devletin, ne PKK’nin ne de başkalarının farklı nitelendirmeleri ya da yok saymalarından dolayı en küçük bir kaygıya kapılmadıkları gibi sıkıntı da duymazlar. Bugün başkaları şovlar yapıp gövde gösterisinde bulunsa da nihayetinde gün geçtikçe bilinçlenen ve ayağa kalkan Kürd halkı köklerine dönecek ve İslam şemsiyesi altında varlığını sürdürecektir. Hak geldiğinde batılın hükmü ve geçerliliği kalmayacaktır.

(Hürseda Haber)

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler