Lice'de Çözülen Çözüm Süreci

Lice'de Çözülen Çözüm Süreci

İçerisinde bulunduğumuz süreci değerlendirdiğimizde AK Parti hükümetinin, “çözüm süreci”yle beraber Kürdistan bölgesini PKK ve siyasi temsilcilerine verdiği tahmin edilmektedir.

Bilindiği üzere, 16 Mayıs Cuma gecesi Lice’nin Darakol köyüne gelen PKK’li bir gurup eşkıya çetesi, HÜDA PAR’lı Mikail A.’yı zorla alıkoymak istemiş ve sonrasında 1’i bayan olmak üzere 3 kişiyi yaralayarak olay yerinden kaçmışlardı.

Mütedeyyin insanlara yapılan daha önceki saldırı, tehdit ve tacizlerde olduğu gibi, bu seferde menfur saldırıya hükümet cenahından bir tepki verilmedi ve 4 gün geçmesine rağmen olayla ilgili her hangi bir açıklama yapılmadı.

Kasım 2002’den bu yana iktidarı elinde bulunduran Ak Parti hükümetinin, PKK’nin mütedeyyinlere yönelik saldırılarına karşı sessizliği akıllara bazı soru işaretlerini getirdi. Ayrıca da, bugüne kadar ki “Kürt ve Kürdistan Politikası”nı irdelememize sebep oldu.

Evvela, AK Parti hükümetinin Kürtler ve Kürdistan üzerindeki politikasının nasıl ve ne seviyede olduğunu öğrenmek için biraz geriye gitmek gerekmektedir.

Malum olduğu üzere, 2 Kasım 2002’deki genel seçimlerde ilk defa seçimlere giren AK Parti %34.28 oy aldı ve 363 milletvekili koltuğunu kazanarak birinci parti oldu. AK Parti’nin en önemli seçim vaatlerinden biri, yıllardır çözülemeyen “Kürt Sorunu’nu Çözme” vardı.

İktidara geldikten sonra sürekli Kürt sorununu çözmek istediklerini/çözeceklerini beyan ettiler. Ancak çözümlerde sürekli yanlış yol ve yöntemler kullandılar. Yanlış ve art niyetli temsilcilerle görüşmeler yaptılar.

2005 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır’da yaptığı bir konuşmada, bundan böyle terörle mücadelede farklı yöntemler kullanılacağının sinyalini verdi. 2006 yılında mecliste yaptığı bir konuşmada da, “Demokratik Açılımı” başlattığını açıkladı.

AK Parti, o günden bu güne Kürt meselesine hep tek bir zaviyeden yaklaştı. Sorunu sadece PKK üzerinden çözmeye çalıştı. Oysa Kürt sorunu ayrı, PKK sorunu ayrıydı. Ancak Ak Parti bu gerçekliğe çoğu zaman öncelik tanımadı.

Yaşanan bazı olumlu gelişmelerle beraber Ak Parti hükümetinin Kürt sorunu çözümündeki en büyük yanlışı, bölgenin PKK/BDP’den hariç diğer söz sahibi oluşumlarıyla çok ciddi görüşmeler yapmamasıydı.

Diğer taraftan ise “Kanlı terör örgütünün temsilcileriyle asla görüşmem” dediği PKK’nin yöneticileriyle gizliden gizliye görüştü. Daha sonra ortaya çıkan belge ve ses kayıtlarında AK Parti hükümetinin talimatıyla bazı devlet görevlilerinin PKK yöneticileriyle görüştüğü ve anlaşmalar yaptığı ortaya çıktı.

Öyle tahmin ediliyor ve gelişmelerden de öyle anlaşılıyor ki, o günden bu yana AK Parti şahsında devlet ile PKK arasında sürekli görüşmeler yapılmaktadır.

İçerisinde bulunduğumuz süreci değerlendirdiğimizde AK Parti hükümetinin, “çözüm süreci”yle beraber Kürdistan bölgesini PKK ve siyasi temsilcilerine verdiği tahmin edilmektedir.

Bu durum, Kürdistan’da faaliyet yürüten diğer siyasi ve sivil aktörler açısından kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir. Daha büyük acılar yaşanmadan/yaşatılmadan bu yanlıştan derhal vazgeçilmelidir.

AK Parti hükümetinin mütedeyyin Kürtler nezdinde iflas eden çözüm süreci politikası maalesef sadece PKK/BDP’liler için geçerlidir. Diğer yapılar için özellikle de mütedeyyin kişi ve kesimler için geçerli değildir.

Çünkü AK Parti hükümeti ve güdümündeki devlet kurumları, PKK’nin Kürdistan bölgesindeki mazlum ve Müslüman Kürtlere yönelik haince saldırılarını, çocuk kaçırmalarını, haraç almalarını, işyerlerini ve iş makinalarını yakmalarını sürekli görmezden gelmektedir.

PKK’li eşkıya çetelerinin bu yaptıkları karşısında hükümet cenahının sessizliğini sürdürmesi ve olaylara eğilmemesi çok vahim ve korkutucudur. Öyle anlaşılıyor ki, hükümet bölgede yıllardan bu yana zulme ve haksızlığa uğrayan mazlum ve Müslüman Kürt halkını eli kanlı PKK’nin insafına terk etmiş ve önüne yem olarak atmıştır.

Bunun en büyük delili de, PKK’li saldırganların mütedeyyinlere yönelik yaptıkları yüzlerce saldırının bir failinin bile maalesef hala yakalanmamasıdır. Kendilerine yapılan saldırıları bertaraf etmek için her yolu deneyen ve her yöntemi mubah gören AK Parti, PKK’li çetelerin mütedeyyinlere yönelik gerçekleştirdiği yüzlerce menfur saldırıya karşı neden sessiz kalmaktadır?

AKP/Devlet, PKK/BDP’lilerin alçakça ve haince saldırılarına sessiz kalıp göz yumdukça “suç ortakları” olduğunu unutmamalıdır.

Bilinmelidir ki, Lice’nin Darakol köyünde PKK’li çetelerin akıttığı kan, BDP’ye ve PKK’nin haddi aşan zulümlerine sessiz ve tepkisiz kalan etkili ve yetkililere de sıçramıştır.

AK Parti, mazlumların kanının hesabını vermek istiyorsa, zalimlerden yana değil haktan ve hakikatten yana tavır takınmalıdır. Ve sırf iktidarının idamesi adına, PKK’li eşkıya çetelerinin şehre inip mazlum insanlara yönelik gerçekleştirdiği saldırılara karşı sessiz ve tepkisiz kalmamalıdır. Sessiz ve tepkisiz kaldıkça, büyük bir vebal altında olduğunu unutmamalıdır.

(Hürseda Haber)

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.