Mesele taciz filan değil sen hala anlamadın mı?

Gezi olaylarında kullanılan malzeme ağaç idi. Bu defa kullanılan malzeme ise daha farklı. Cinsel taciz varmış da buna nasıl müsaade edilmişmiş, tacizin yaşandığı yurt ve vakıf nasıl hala açıkmış. Aile bakanı nasıl şöyle demiş böyle konuşmuş türünden ucuz replikler. Zannedersiniz ki memlekette ilk defa böyle bir şey oluyor ve tepki sahipleri de ahlâk abidesi, iffet timsali ve namazında niyazında ehl-i takva kimseler. Ve sonunda onlar için sıradan şey, yani başörtülü bakana en aşağılık mahalle serserilerinin bile iğreneceği küfürlü sözler. Ve onu alkışlayan partililer. Üstelik özür veya sözlerini geri alma filan da yok, tam gaz ileri…

Başörtülü veya bir takım örf veya toplumun sınırladığı kurallara göre giyinen ve bir yerde eş olan, abla, teyze, hala olan, çocukları sokaktan eve böyle küfürler getirdiğinde rahatsız olan CHP'li anneler, parti liderlerinin bu küfrüne sessiz kalmalarının gerekçesini nasıl izah ediyorlar merak ediyorum. Hani daha geçen yıl seçimlerden evvel bu çağdaş partinin Kürt versiyonu, meydanlarda cinsel bir takım sapıklıklar için destek istediği halde onlara oy veren halkın gerekçesini ve anlamazlıktan gelişini bir şekilde korku ve tehditle karışık geri kalmışlığa verdik de bu varlıklılarınkini neye sayacağız?

Evet asıl dertleri, ne cinsel istismar ne de sapıklar filan. 17 yıl önce bir bayan vekil, meclise başörtülü olarak girdiğinde deliye dönerek ‘atın bunu' diye bağırdıkları günden bugüne, İslam'ın şiarlarına öfkeleri hiç dinmedi, bundan sonra da dinmeyecek. Herkes kendileri gibi olana kadar da asla razı olmayacaklar. Aileden sorumlu bir bakan, Müslüman halkın ailesi gibi başörtülü olacak ve bunlar bunu gayet doğal karşılayacaklar, içlerindeki kini bir gün dışarı vurmayacaklar. Bu mümkün değil.  Kendileri gibi çağdaş düşünceye(!)  gönül vermiş bir bayan olsa haydi yine neyse..

Dillerine doladıkları olay da çağdaş Atatürkçü bir yurtta ifşa olsaydı, durum çok farklı olurdu. Partilerinin sabık başkanlarının işini bitirirken çekilen görüntülerini izlemek zorunda kalırken hissettikleri üzüntü gibi derin bir teessüfe kapılırlardı.

Hükümet, kendi karşısında böyle bir ana muhalefet ve lideri olduğu için o kadar şanslı ki, bu CHP, bu haliyle var oldukça, bundan sonraki seçimlerde de adeta iktidarını garanti görüyor. Şu anda hükümete ‘CHP'nin bu gidişatının değişmesini ister misiniz' diye sorulsa, eminim kesinlikle hayır diyeceklerdir. Çünkü sözde halk partisinin, halktan tam koparak hükümete bu kadar açık dolaylı desteğine, siyaset dilinde, herhalde, ‘mükemmel fırsat' denilir.

Ancak Türkiye'nin trajikomik bir geleneği var ki, hangi hükümet iktidara gelirse gelsin, bu CHP'nin parti programı olan rejime uymak zorunda. O rejime göre yemin ederek başlayıp, ikide bir onun kurucusuna olan bağlılığını ikrar ile ispatlamak zorunda. Mesela, yarın o malum küfürlü sözlerin sahibi olan şahıs: “Siz bizim partinin ilkelerine uymak zorundasınız, laikliğe ve Atatürk milliyetçiliğine bağlı olmak zorundasınız ve anayasanın bunlarla ilgili maddelerinin değişmesini dahi teklif edemezsiniz” dese, hükümetin vereceği inandırıcı hiçbir cevap yok.  Hatta, “hadi o kadar yiğitseniz bizim kurucu liderimizin heykellerini, büstlerini, resimlerini, sözlerini okullardan, resmi kurumlardan kaldırın” dese hükümetin; “o başka bu başka” gibi yuvarlak sözlerden başka diyebileceği bir şey yok.

Papağan gibi ezberletilen bir takım ilke ve inkılaplardan başka laik rejimin kutsalları arasında ne başörtüsü vardır ne de bir kadının namusu. Bu ülkede, şimdiye kadar malum partinin lideri gibi nice siyasetçiler yazar/çizerler, Kur'an-ı Kerim'e, Peygamber Efendimiz'e(sav), başörtülüye az mı küfrettiler ve hangisinde ufacık bir ceza aldılar, yasaklandılar. Dolayısıyla bu rejim böyle ağızlar üretmeye devam edecektir.

Ve madalyonun diğer yüzü. Evet Türkiye bir şeriat devleti olmadığı gibi halihazırda kimsenin de şer'i mahkemeler ve cezalar istediği filan yok. Ancak zinanın suç olmadığı, gayrimeşru ilişkilerin ceza değil, sanki teşvik aldığı bir saçma kanunlar manzumesi ile bu sapıklıklar azalmaz artar.

Öyleyse çok ağır cezalar getirilmeli. Ve milletvekili bile olsa bir kadının namusuna küfrettiğinde dahi bunun cezasını ağır biçimde çekmeli. Tecavüzcü sapıklar da kim olurlarsa olsunlar, kitabına uydurup asılmalı.

İsterse o kitap, Kemalizm'in Nutuk kitabı olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.