Nasıl Bir Kardeşlik?

Nasıl Bir Kardeşlik?

Kardeşlik konusunda İslam tarihi altın sayfalarla doludur. Hangi bir sayfasını açıp sarf-ı nazar edelim ki?!

Kardeşlik konusunda İslam tarihi altın sayfalarla doludur. Hangi bir sayfasını açıp sarf-ı nazar edelim ki?! Hatırlayınız bir Rıdvan biatını! Hz. Osman’ın hürmet-i hatırına içilen ölüm andlarını… Hatırlayınız bir Uhud meydanını! Atılan oklara karşı siper edilen gözleri ve elleri… Hatırlayınız bir Yermük harbini! Ölüm susuzluğundaki müminlerin ikram edilen suyu içmeyip kardeşlerine sunmalarını…

“Müminler kardeştir” parolasıyla Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselamın mübarek ellerinde yetişen ve İslam’ın yayılması için omuz omuza verip her türlü fedakârlığı yapmaktan çekinmeyen sahabelerin iklimini yaşamak, onların örnek hayatlarıyla yeniden dirilmek… Her an ve vakitte, darlıkta-bollukta, cenk meydanında, ticaret alanında kardeşlik hukukunu icra etmek…

İslam kardeşliği sıradan ve basit bir anlayış değil, bilakis iman ile küfür arasındaki ayraçtır. Müminlerin tesis ettikleri yapı ümmet bilincidir, inananların kimliğidir. Yegâne ölçü Müslüman olmaktır. Dil, ırk, sınıf ve makam gözetilmeksizin herkes aynı haklara sahiptir. İlişkilerin vahiy öğretileriyle düzenlenmediği toplumlarda ise, insanlar kendilerinin belirlediği yollarla ilişkileri tanzim ederler. Dolayısıyla sınıflar arasındaki uçurum derinleştikçe derinleşir, haksızlık ve zulüm zirve yapar, kardeşlik hukuku diye bir şey kalmaz.

El-Ân birazcık hadisler ışığında kardeşlik iklimine dalalım, sonra kendimize hisseler çıkaralım. Rahmet güneşimiz, şefkat deryası Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam şöyle buyuruyor: “Kendi nefsiniz için sevdiğinizi kardeşiniz için de sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız.” (1) Bu ölçü ile kendimizi bir yoklayalım. Acaba kardeşlerimize karşı tavırlarımız nasıl? Onların sevinçleriyle seviniyor, dertleriyle dertleniyor muyuz? Gerçek şu ki eğer ‘ene’, ‘nahnu’ ya inkilab etmişse beraberce omuzladığımız bu onurlu misyonun lehine olan her şey sevinç, aleyhine olan her şey üzüntü vermeli…

Muhammedî ölçü bunu iktiza ediyor. Müslümanların dertleriyle dertlenmek, sevinçleriyle sevinmek… Zira “Müminler birbirini sevmede, birbirlerine acıyıp şefkat etmede bir beden gibidirler ki, bir uzvu ağrısa diğer uzuvlar da uykusuzluk ve humma (ateşi) ile ona katılırlar:” (2) Kederde ve sevinçte şuur birliği ancak bu şekilde hâsıl olabilir. Mademki tek vücut gibidirler; gözü ağrısa her tarafı şikâyet eder; başı ağrısa yine tüm bedeni şikâyet eder.

“Topluca Allah’ın ipine sarılın” ayeti ilahi terbiye metodunun sadeliğini ve berraklığını ne de güzel yansıtıyor! Rabbimiz bir, peygamberimiz bir, kıblemiz bir. Ortak yönlerimiz birler ile dolu. Tefrika ve nizayı gerektirecek fiilleri bir kenara bırakıp topluca İslam’a sarılmalı, kuvvetimizi İslam düşmanlarına karşı Bünyan-ı mersus misali sarfetmeliyiz. Biliyoruz ki kıskançlıklar ve çekiştirmeler mabeynimizde gedikler açar, zayıflamaya sebebiyet verir.

“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Kim bir din kardeşinin ihtiyacını görürse, Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir Müslüman’ın sıkıntısını defederse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini defeder. Kim bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.” (3) Ne büyük bir müjde! Ne kârlı bir alış-veriş! Bir Müslüman’ın dünyalık sıkıntısını defetmeye karşılık, kıyamet sıkıntısının defedilmesi… Bir Müslüman’ın ayıbını örtmeye mukabil, kıyamet gününde ayıbın örtülmesi…

Müminler olarak, kendimize minhac olan Rabbimizin mukaddes isimlerini kuşanıp her bir ismin tecelliyatını hayatımıza pratize ederek selamete doğru yelken açabiliriz. O isimleri hakiki manada deruhte edersek kurtuluş gemisine binmişiz demektir. Kardeşliği, vird edindiğimiz Rabbimizin isimlerinde arayalım ve diyelim ki:

Ya Rahim! Ya Şefik! Bütün merhametler senin rahmet deryandan bir damladır. O damlalardan bizi nasiplendir! Müminlere karşı şefkat ve merhamet duygularımızı ziyadeleştir!

Ya Halim! Ya Refik! Bütün hilmler senin hilm güneşinden bir şuledir. Sen Refik’sin, yumuşak davrananları seversin. Hilm ve rıfk şulesi ile bizi aydınlat. Müminlere karşı hilmimizi artır!

Ya Vedud! Ya Habib! Bütün sevgiler senin sevgi pınarından bir katredir. Sevgiyi yaratan ve onu mümin kalplere yerleştiren sensin. Kardeşlerimizle aramızdaki muhabbeti çoğalt!

Ya Muin! Ya Muğis! Mahlûkatın yardımına koşan ve onlara kudret elini uzatan sensin. Dayanışma ve yardımlaşmalarımızda kudret elini bizden esirgeme!

Ya Ğafur! Ya Afuv! “Haber ver kullarıma, şüphesiz ben bağışlayanım” vaadinin sahibisin. Müminlere karşı affetme ve bağışlama duygularımızı kabart!

Ya Satir! Ya Settar! Ayıp ve kusurları örten sensin. Kardeşlerimizin kusurlarını örtme şuuru ver! Bizleri bu ahlak ile ahlaklandır!

Heybelerini bu virdler ile doldurup manalarını hayatına aksettirenler için kurtuluş pek kolaydır. Nefse zor gelse de esfelden eşrefe taşıyan bir Burak gibidir. O halde kardeşlik köprüsünü bu minval üzerine örüp ene’yi öldürelim, nahnu’yu diriltelim. Boynu bükük bir eda ile Rabbimizin rahmet kapısına sığınıp merhamet deryasında ve bostanında O’nun isimleriyle süslenelim. Kardeşliği tesis edecek isimler üzerimize tecelli edince bize bahşedilen yüksek vasıfları en görkemli bir şekilde yansıtalım hayat aynasına. “Nasıl bir kardeşlik? Sorusuna cevabımız; merhamet eden, yumuşak davranan, seven, yardıma koşan, bağışlayan, nizaı terk eden, ayıpları örten… bir kardeşlik olsun.

DİPNOTLAR

(1) Buharî-Müslim

(2) Buharî-Müslim

(3) Buharî-Müslim

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.