Nerden Nereye?

Allah’ın adıyla... Diyarbekir geçen hafta art arda iki etkinliğe şahitlik etti. 19 Nisan’da yapılan Kutlu Doğum etkinliği için BDP/PKK’nin İslam’a ve Peygambere yaklaşmasını istemeyen, istemediği için anlamayan, çelişkili gören solcular alay edercesine “sonunda PKK de Kutlu Doğum haftasını keşfettti” yorumunu yaptı; kimileri de söz konusu çevrenin bu etkinliğini samimi bulmadı. Bu husustaki düşüncelerimizi sonra serdedeceğiz, biz gelelim 20 Nisan’a Diyarbekir’de aynı meydanda yapılan diğer etkinliğe.

20 Nisan 2014 tarihinde Diyarbekir yine “Peygamber” dedi ve Peygambere olan sevdasını, bağlılığını yineledi. Meydanda coşku, heyecan muhteşemdi. Yaklaşık bir saat süren sağanak yağışa rağmen meydanda yüzbinlerin olmasını anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalıyor. Meydan, tekbir ve salavatlarla kendinden geçmiş bir insan seliyle dolup taşmıştı.

Ne imkansızlıklar, ne kara propagandalar, ne bir gün önce aynı meydanda etkinlik yapılması ne de sağanak yağış bu sevda selinin önüne geçememiş, katılımı düşürememişti. Aksine geçen senelere nazaran katılım daha fazla olmuştu. Öyle ya Diyarbekir’in bu Peygamberi sevdası değil miydi, aktivistlerden kimini ta uzak diyarlardan hem de davetsiz bir şekilde Diyarbekir’e getirten. Bu sevdayı gören bilir ki; bilmenin, duymanın hiçbir şekilde görmek kadar olmadığını. Evlerden, camilerden başlayıp, salonlardan statlara ordan milyonların doluştuğu meydanlara açılan bir tutkudur, mevzu bahis olan. Özelde Diyarbekir, Batman, Van, Adana, İstanbul genelde tüm memleketi adeta baştanbaşa saran bir sevdadan bahsediyoruz. Köy köy, mahalle mahalle, ilçe ilçe, il il dirilen ve dirilten bir sevdadır, bu. Görenin bir daha görmek istediği, tadanın bir daha tatmak istediği, duyanın merak ettiği tadını, kokusunu, havasını alemlerin sevgilisi (s.a.v.) ‘den alan Muhammedi bir atmosferden bahsediyoruz. Mazlumlara, mustazaflara ümit aşılayan; zalimlerin böğrüne korku salan bir aşkın adıdır, bu sevda. Peygamberi görmeden sevenlerin, ona vurulanların, sevdalananların doğuşudur, bu. Yalın ayaklıları, kimsesizleri, garibanları, ezilenleri, mütedeyyinleri, farklı renk ve dilde olanları hor gören çağdaş zalimlere en üst perdeden bir ültimatomdur bu sevda. Çünkü bu sevda, Kur’an-ı Mübindeki “Feinne hizbullahi humul ğalibun”(Maide-56) müjdesince yarınlarda adaletin sesi ve nefesi olacaktır.  Evet, “... Bu yurdun sonu kimindir, inkar edenler pek yakında bileceklerdir.” (Rad Suresi, 42) “De ki: “Herkes gözetlemektedir; siz de gözleyip durun. Sonunda, dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz.” (Taha Suresi, 135) ve “... kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saf, 8)  ayetleri sırrınca bu hakikat gerçekleşecektir, er veya geç olmasıysa Allah’ın takdirindedir.

Fakat, yarının bu hakikatini bu günden görmemek mümkün değildir. Her yeri ve herkesi saran Peygamberi sevda şafağın göstergesidir. Peygamberi sevda onlarca yıl önceden oynan oyunları boşa çıkarıyor, islamın karşısında konumlanmış rejimin ve örgütlerin ideolojilerini gözden geçirmesine sebep oldu. Öyle veya şöyle laik atına binip de inmezuk diyen devletin kendi kurumu olan Diyanet, tertip ettiği Kutlu Doğumlar için milyonlarca para harcıyor. Yıllarca İslam’ın kendilerini geri bıraktığı sakızını ağzından bırakmayanlar Kutlu Doğumu kutlamak durumunda kaldılar. Ne güzel. Allah, Peygamber adına kim ne yaparsa yapsın Rabbim hayra çevirsin, kendi için kılsın.

İşte BDP/DTK/PKK’nin Kutlu Doğum etkinliklerini bu çerçevede değerlendiriyorum, hayırdır inşallah. Daha ne olsun, adamlar kendi bütçeleri, arabaları, adamlarıyla, imkânlarıyla “Peygamber” diyorlar. Rabbim, ne büyük kimi neyde istihdam ettiriyor. Nerden nereye? İmralıdaki zat, “Özgür İnsan Savunması” eserinde 1969’da “Sosyalizmin Alfabesi” kitabını bitirdikten sonra “Muhammet kaybetti, Marks kazandı!” dediğini aktarıyor. Bu etkinlikleri ne kadar devam ettirirler bilmiyorum; ama bu etkinlikler üzerinden meseleye baktığımızda bu gün herkes Muhammed (s.a.v)’in kaybetmediğini, onu bırakanların, ona duyulan sevdayı görmemezlikten gelenlerin bu gün olmasa da yarın kaybedeceklerini gördüklerini görebiliyoruz. Katılımın az veya çok olması, niyetin ne olduğu hiç önemli değil; bu etkinliklerin söz konusu çevrelerce tertip edilmesi bile geçmişte İslam ve Peygamber aleyhindeki söylem ve eylemlerinin o çevrede tartışılmasına sebep olacaktır. Dün dünde kaldı, bundan sonra kolay kolay İslam ve peygamber aleyhinde söylem ve eylem sergileyemeyeceklerdir. Aksine Müslüman halk nezdinde yeni bir çelişki, ikiyüzlülük ve samimiyetsizlik olarak değerlendirilecektir. Bu da böyle biline.

Onun ötesi Allah, hakimi mutlaktır.

Rabbim, cümlemize hakkı hak gösterip hakka tabi olanlardan, batılı batıl gösterip ondan ictinap edenlerden eylesin, vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.