Nükleer Güce Sahip Tek Müslüman Ülke: Pakistan

Gitmeden Öğren sayfamızda bu ay nüfus bakımından dünyanın beşinci büyük ülkesi ve Müslüman ülkeler arasında nükleer güce sahip tek ülke olan Pakistan’ı tanıtıp ülke hakkında bilinmesi gerekenleri sizlere aktarmaya çalışacağım.

Gitmeden Öğren sayfamızda bu ay nüfus bakımından dünyanın beşinci büyük ülkesi ve Müslüman ülkeler arasında nükleer güce sahip tek ülke olan Pakistan’ı tanıtıp ülke hakkında bilinmesi gerekenleri sizlere aktarmaya çalışacağım.

Pakistan’ın güneyinde Umman Denizi, batısında İran, doğusunda Hindistan ve kuzeyinde ise Afganistan ve Çin vardır. Güney Asya ülkesi olan Pakistan’ın doğu kesimlerinde yağışlı muson iklimi, batısında karasal iklim, güneyinde ise tropikal iklim hâkimdir. 2018 yılında yapılan sayıma göre ülke, 212 milyonluk nüfusuyla dünyanın en kalabalık 5’inci ülkesidir.

Pakistan’ın resmi adı Pakistan İslam Cumhuriyettir. "Pakistan" Urdu ve Fars dilinde "Pak (arı, saf, temiz) ülke" anlamına gelmektedir. İlk olarak "PAKİSTAN" sözcüğü Rahmat Ali tarafından 1934 yılında telaffuz edilmiş. Pakistan ismi Birleşik Krallık'ın eski Hindistan sömürgesinin 5 eski eyaletinin harflerinden türetilmiştir.

Bu şehirler: P- Pencap, A- Afganya (ülkenin Kuzeybatı bölgesi), K- Keşmir, İ- İndus nehri kıyıları, S- Sind ve TAN – Belucistan’dır.

Pakistan, Hint Alt Kıtası ile ortak bir tarihe sahiptir. Dolayısıyla bölgenin Pakistan devletinin tarih sahnesine çıktığı 1947 yılına kadarki tarihi Hindistan tarihi ile birlikte ele alınmaktadır. 10’uncu yüzyıldan itibaren Gazneliler aracılığıyla bölgede İslamiyet yayılmaya başlamış ve Müslümanlar tarafından yönetilen devletlerin Güney Asya topraklarındaki hâkimiyeti ağırlık kazanmıştır.

İngiltere’nin Hint Alt Kıtası’na 17. yüzyılın başlarından itibaren gösterdiği ilgi 19. yüzyıl ortalarında bir sömürge yönetimine dönüşmüş, 1858 yılında Hindistan resmen Birleşik Krallık yönetimine bağlanmıştır. Bu tarihten itibaren bölgenin aslî unsuru olan Müslümanlar ve Hindular tarafından yürütülen bağımsızlık mücadeleleri 20. yüzyılın ortalarına kadar devam etmiştir. Ülkenin kuzeybatısı ve doğusunda kurulacak bir Müslüman devleti fikri ilk olarak 1930 yılında Muhammed İkbal tarafından ortaya atılmış, Mevlana Muhammed Ali, Muhammed Ali Cinnah gibi isimler de bu süreçte önemli rol oynamışlardır.

Hindistan’dan ayrı bağımsız bir Müslüman devleti kurma girişimleri neticesinde 1947 yılında kurulan Pakistan'ın kurucusu ve ilk devlet başkanı Muhammed Ali Cinnah olmuştur. Cinnah’ın 11 Eylül 1948'deki ölümüne kadar ülkenin içinde bulunduğu karışık durum nedeniyle bir anayasa hazırlanamadı. 1956 tarihinde hazırlanan ilk anayasaya göre ülke bir İslam cumhuriyeti olarak tanımlandı. Üzerinde yapılan çeşitli değişikliklerle birlikte ülke hâlen 1973 tarihli anayasa ile idare edilmektedir. Hindistan ve Birleşik Krallık'ın da etkisiyle 1971 yılında başlayan iç savaştan sonra Doğu Pakistan, Bangladeş adını alarak bağımsızlığını ilan etti.

Zülfikar Ali Butto döneminde ülkede sol politikalar gündeme gelmiş, aynı zamanda başbakanlık makamını da üstlenen Butto, bu dönemde geniş yetkileri elinde toplamıştır. 1977 seçimlerinde yaşanan siyasî karışıklıklar üzerine Muhammed Ziyaülhak yönetime el koyarken, Butto 1979’da idam edilmiştir. 90’lı yıllarda ülke siyasetinde öne çıkan iki isim Navaz Şerif ve Zülfikar Ali Butto’nun kızı olan Benazir Butto’dur. 1999 yılında ülkede bir kez daha yönetime el konulurken, darbeyi gerçekleştiren Pervez Müşerref 2008 yılına kadar yönetimde kalmıştır. Benazir Butto ise 2007’de uğradığı ikinci suikastta yaşamını yitirmiştir. Navaz Şerif ise 2013 yılındaki seçimleri kazanarak başbakanlık koltuğuna oturmuş fakat 2017 yılında o da Panama Davası sebebiyle görevinden uzaklaştırılmıştır. Son olarak 2018 yılı Temmuz ve Eylül ayında gerçekleştirilen seçimlerle başbakanlığa İmran Han, cumhurbaşkanlığına ise Arif Alvi seçilmiştir.

Pakistan ile Hindistan arasında yıllardan beri süren Keşmir sorunu ise zaman zaman sıcak çatışmalara yol açmaktadır. Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bölgenin bir kısmı Hindistan işgali altındadır. Hindistan bölgedeki Müslümanları sindirmeye yönelik yoğun baskılar yapmaktadır. Bu durum zaman zaman çatışmaların yaşanmasına sebep olmaktadır.

Pakistan nüfusunun %97’si Müslümandır. Ülkede az sayıda Hindu ve Hristiyan yaşamaktadır.

Pakistan’da ilk ve orta öğretim ders müfredatı içerisinde din dersleri de yer almakta, üniversitelerde seçmeli veya zorunlu kategorilerde bazı dinî dersler bulunmaktadır. Bütün eğitim kurumlarında Arapça özendirilmekte ve ders olarak okutulmaktadır. Dinî eğitim daha çok cemaatlerin kontrolündeki medreselerle üniversitelerin İslâm araştırmaları fakültelerinde yapılmaktadır.

Türkiye ile Pakistan arasındaki ilişkiler, iki ülke ve toplumları arasındaki dinî, siyasî ve kültürel değerlerdeki yakınlığın da etkisiyle son derece olumlu ve güçlü bir düzeyde devam etmektedir. Hint Alt Kıtası’nın Türkiye’nin millî mücadele sürecine verdiği destek Türkiye tarafından her zaman minnetle hatırlanmış ve Türkiye halkı da Pakistan halkının yaşadığı sıkıntılı süreçlerde her zaman büyük bir özveri ile onların yanında olmuştur.

Pakistan’ın devlet olarak henüz 63 yıllık bir geçmişi olmasına karşın bölgenin tarihi oldukça eskidir. Ülkede hem doğal hem de tarihi bakımından oldukça gezilecek yerler vardır.

En çok ziyaret edilen yerler arasında Lahor Kalesi gelir. Eski Babür mimarisiyle inşa edilen kale 1981 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesi’ne girmiştir.

Güney Asya’nın 2. büyük camisi olan ve 110 bin kişi kapasitesi bulunan Badshahi Camii de hem yerli hem yabancı turistlerin uğrak noktalarındandır. 17. yüzyılda altıncı Babür İmparatoru Ebul Muzaffer Muhyidden Muhammed tarafından yaptırılan cami halk tarafından bayramlaşma yeri olarak görülür.

Pakistan’ın güneyinde Kağan Vadisi’nde yer alan Göl Saiful Muluk ziyaretçilerini adeta bu dünyadan alıp götüren bir güzelliğe sahip. Deniz seviyesinden 3 bin 224 metre yükseklikte yer alan göl, ülkenin en yüksek göllerinden biridir.

Nefes kesen güzellikteki gün batımı manzarasıyla ünlü olan Rawal Gölü piknik ve yürüyüş yapmanın yanı sıra sadece manzara izlemek için bile gidilmesi gereken bir yer.

M.Ö. 2500 yılında inşa edildiği düşünülen ülkenin en eski noktalarından Mohenco-Daro Antik Kent, Pakistan’ın en büyük yerleşim yerlerinden biriydi. Antik Mısır ve Mezopotamya gibi dünyanın en eski uygarlıklarıyla aynı dönemde var olan şehir, M.Ö. 19. yüzyılda terk edilmiş ve günümüze kadar ulaşmıştır.

Başkent İslamabad’ın kuzeyinde, Margalla Tepeleri’nin ortasında yer alan Daman-e-Koh Tepesi, ülkenin en huzurlu noktalarından biri. Gün batımını seyredebileceğiniz en güzel tepe olan Daman-e-Koh Tepesi halkında sık sık ziyaret ettiği noktalar arasında yer alıyor.

Pakistan’ın mutfağı da ülke kültürü gibi zengindir. Ülkede; bol çeşitli, bol baharatlı ve ağır soslardan oluşan pek çok yemeğin tadına bakabilirsiniz. Bunlardan en meşhurları Tavuk eti ve soğanla yapılan Balti; sebze ve et çeşitleri ile yapılan Köri; tavuk, pirinç ve safranla yapılan Biryani’dir. Tatlı olarak ise sütlaça benzeyen Kheer tatlısı ülkede en çok sevilen lezzetlerdendir.

Ülkenin para birimi ise Pakistan Rupisidir. Ekim 2020’de 100 Pakistan Rupisi yaklaşık 4.7 liraya karşılık gelmektedir. Pakistan’a seyahat etmek isteyen Türkiye vatandaşlarından vize istenmemektedir.

Uzaktaki dost ülke Pakistan’ı ve sıra dışı güzelliklerini sizlere tanıtmaya çalıştım. Bir başka yazımda bambaşka diyarlarda görüşmek dileğiyle.

Muhsin Şenol

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.