Okuyucudan Mektup

Okuyucudan Mektup

Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir.

“Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir.” (Bakara: 115)

Cenab-ı Allah’a verdikleri sözde sadık kalan, Hz. Peygamber (sav)’i kendi nefislerinden daha fazla seven, kendileri için istediklerini mümin kardeşleri için de isteyen muhterem kardeşlerim:

Hiç kimse yokken var olan Allah’a karşı kulluk görevini yerine getirmek için her ortamda O’nun hududunu muhafaza ettiniz. O’ndan sakındınız, inkârcı ve ikiyüzlülerle beraber olmaktan kaçındınız.

Yine O’nun rızasını kazanmak için Hz. Muhammed Mustafa (sav)’yı kendinize rehber, önder ve yol gösterici kabul ettiniz. O (asm)’nun yaptığı gibi Rabbinizi razı etmek için hiçbir ücret istemeyip almadan kendisine indirileni ve buyrulanı açıkça ortaya koydunuz. Kur’an’la uyardınız ve Rabbinizi yüceltmeye çalıştınız. Sünneti kendinize esas alıp bu yolun takipçisi olduğunuzu her şart ve ortamda imkânlar ölçüsünde gösterdiniz.

Bu vesileyle, cehennem çukurunun kenarında bulunan birçok insanın hidayetine vesile; O (asm)’nun ‘kardeşlerim’ diye tabir ettiği sınıfa girmeye layık oldunuz, İnşaallah.

Bunları yaparken rahatınızdan, istirahatınızdan, uykunuzdan, zamanınızdan, malınızdan, işinizden fedakârlıkta bulundunuz. Hepiniz, verdiğiniz söze sadık kalarak canınızı verme fedakârlığına hazırdınız, hazırsınız.

Sizi tanıyanlar, bilenler ve sizin vesilenizle İslam pınarından içenler sizi sevdi, sizinle övündü, sizi saydı, size hürmet etti. İnanmayanlar ise size; seleflerinin, kendi dönemlerinde inanan ve inandığı şekilde yaşayanlara yaptıklarının aynısını yaptılar. Tehdit ettiler, yuhaladılar, iftira ettiler, taşladılar, işten aldılar, işkence ettiler, zindana attılar. Kiminizi yaraladılar, kiminizin de Allah’ın “Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz” (Bakara: 154) diye nitelediği zümreye dâhil olmasına vesile oldular.

Sabrın mükâfatını bilerek bütün bunlara karşı, geçmişte sabredenler gibi sabrettiniz. Birçok insanın imanının kurtulmasına, İslam’a hakkıyla yönelip yaşamasına vesile olduğunuzu gördüğünüz/bildiğiniz için her türlü sıkıntı size hoş geldi, lezzet verdi. Yaptıklarınızdan dolayı karşılaştığınız hususlara ve yaptıklarınızı sürdürme noktasında sabretmekle peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber haşrolunup Allah’ın cennetlerinde O (cc)’nun cemalini görmek de nasip olacaktır, inşaallah.

İslam coğrafyasında İslam’ın ve Müslümanların izzetini korumak için benzer fedakârlıkların gösterilmesine, hatta daha fazla sıkıntılarla karşılaşılmasına rağmen uzun yıllardan beri coğrafyamızda böyle bir gayrete rastlanmadığından, yaptıklarınız ses getirdi.

Şu ana kadar yapılanları da, bundan sonra yapılacakları da Cenab-ı Allah, bütünüyle rızası için kabul buyursun. Her nerede ve hangi şartlar altında olursa olsun, O’nun rızasına ve bağışlamasına nail olabilmek için, Hz. Peygamber (sav)’in sünnetini ihya etmeyi hepimize nasip eylesin. Sizleri, bizleri çocuklarımızı, salih akrabamızı, İslam’ı ve Müslümanları dert edinenleri ve tüm mü’minleri muhafaza etsin.

Yaptıklarınızın neticesinde bir kısmınız gerek iş vb. iktisadi sebeplerle, gerek de başka sebeplerle muhtelif bölgelere gitmek zorunda kaldı.

Mesuliyet ve mükellefiyet madem her zaman ve yerde kalkmayıp devam ediyor, o halde gideceğimiz/gittiğimiz yerlerde de imkânlar ölçüsünde gayret içerisine girmeliyiz. Bununla beraber -belki- bizlerin şahsında arkadaşlarımızın da değerlendirilmesinin yapılabileceğini göz önüne alarak, bunca fedakârlık yapmış kardeşlerimize halel getirmeden; bilakis onların güzelliklerini te’yid edercesine evde, işte, sokakta, tüm ilişkilerde ve her ortamda sünnet çerçevesinde hareket etmek İnşaallah hem şahsımız, hem geçmişteki icraatlarımız hem de geleceğimiz noktasında hayra vesile olacaktır.

Buna göre;

-Kendimiz ve ailemiz ile ilgili kültürel ve ameli bir programımız olmalı,

-İslam’ın çizip emrettiği çerçeve içerisinde komşularımızla ilişkilerimiz bulunmalı,

-Her zamanki gibi, camide cemaatle kılınan namazın hayrına nail olmak ve cami cemaatiyle sosyal ilişki içerisinde olmak için -evde bulunduğumuz zamanlarda- namaz vakitlerinde eve en yakın camide cemaatle namaz kılmalıyız.

-Aynı durumda bulunan arkadaşlarla mutlaka görüşüp tanışmalı, birbirimizi muhafaza etmek için iyilik ve takvada karşılıklı yardımlaşma içine girmeliyiz.

-Gittiğimiz yerde hangi şartlar altında bulunuyorsak bulunalım, geldiğimiz yerdeki kardeşlerle ilişkiyi kesmemeli, bir vesileyle sürdürmeliyiz. Bu yolla nerede, nasıl davranılması gerektiği hususunda birbirimize yardımcı olmuş oluruz.

-İslam’i duyarlılık sahibi, İslam’ı yaşamayı esas alan, dünyanın her tarafındaki Müslümanların sıkıntılarıyla sıkıntıya girenler ile tanışıp kaynaşmaya, imkânlar ölçüsünde onlara yardımcı olmaya ve de onlardan istifade etmeye çalışmalıyız. İmkân ve şartlar müsaitse Müslümanların gayretlerine bir katkımız bulunsun. Hiçbir katkıda bulunamıyorsak, hiç değilse dualarımızla onlara destek vermeliyiz. Yakından tanımıyorsak bile ilişki ve davranışlarında, yaşantılarında sünnete ne kadar riayet ettiklerine, sünnet noktasında ne kadar duyarlı olduklarına bakmalıyız.

Mihenk taşımız hep sünnet olsun. Zira art niyetliler, ikiyüzlüler, sadece konuşmayla kifayet edenler sürekli sünnet çerçevesinde hareket etmeyi sürdüremezler.

Fert olsun, cemaat olsun her kim Allah rızası için az-çok ne yapıyorsa, bu küçük görülmemeli. Zira ihlâsla yapılan küçük bir iş, Cenab-ı Allah yanında makbul olabilir. Allah’ın dinini ve Müslümanların sıkıntılarını dert edinen bir Müslüman’ın duasının, bedduasının nerede veya ne zaman kabul edileceği belli olmaz. Hataları, yanlışları, hatta günahları bile olsa, inananlara karşı mütevazı olmak Allah’ın bir emridir. Buna binaen hep müspet yönlere bakmaya çalışmalıyız.

-Hangi durumda bulunuyorsak bulunalım İslam’î onuru mutlaka korumalı, İslamî kimliğimizi muhafaza etmeliyiz.

-Her Müslüman’ın İslam’ı hakkıyla öğrenip yaşamasına, emperyalistlerin ve de hizmetçilerinin oyun ve tezgâhları hususunda bilgi sahibi ve dikkatli olmasına yardımcı olmalıyız.

-İslam’ın ve Müslümanların iyiliğini istemeyen şeytan ve dostlarının koz olarak kullanabileceği hiçbir söz ve davranış içerisine girmemeliyiz. Müslümanların, birbirlerine her zamankinden daha fazla muhtaç oldukları bir dönemde kaynaşıp yardımlaşmaya engel teşkil edecek her hareketten uzak durmalıyız

-Allah’ın dini uğrunda fedakârlıkta bulunmanın sadece Ashab (rıdvanullahi aleyhim)’a, Selef-i salihin (rahmetullahi aleyhim)’e ve dünyanın diğer bölgelerinde hizmet eden Müslümanlara has olmayıp herkesin mükellef bulunduğunu ve bu fedakârlığın nasıl olması gerektiğini bulunduğumuz ortamda pratiğimizde gösterebilmeliyiz.

İnşaallah söz konusu hususlara riayet etmekle hem değişik ortam ve şartların zorluk ve sıkıntılarına rağmen kendimizi muhafaza etmiş, hem de elinden geleni yapmakla İslamî mükellefiyetimizi ifa etmiş olacağız.

Cenab-ı Allah hepimizi her yer ve zamanda dini ve davası uğrunda çalışıp çabalayanlardan eylesin. Âmin.

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

[1] Bir okuyucumuz tarafından gönderilen bu yazıyı, içeriğinin önemi ve aynı duyguları bizim de paylaşmamız sebebiyle bu sayfada aynen yayınlıyoruz.
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.