Öleceksek hasretsiz olsun

Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasûlüne olsun.

Eski ölümleri özledim. Sekerattaki kişinin başucunda ailesi, sevdikleri ve sevenleri… Vedalaşmalar, ağlamalar, helalleşmeler… Son bakışlar, son dokunuşlar… Ölmeden önceki nasihatler… Sonuçta mecburen de olsa dünyayı terk eden birinin dünyadan çıkarkenki son sözleri ne kadar da önemli. Samimi ve halisane…

Ölüm şekli de özlenir mi demeyin, özleniyor işte. Bu Covid 19, aklımıza gelmedik şeylerin değerini bildirdi bize. Taziye çadırı kurmak, acını yakınlarınla paylaşmak, dostlarınla birlikte ağlamak ne büyük nimetmiş meğer.

Dünyada başka sebeplerden ölenlerin sayısı Covid 19’dan ölenlerin kaç katıymış bize ne? Başka hastalıktan ölenler hiç değilse ailelerine hasret gitmiyor. Birçoğu evinde, kendi yatağında, sevdiklerinin yanında veriyor son nefesini. Ancak salgından ölenler öyle mi?

Dikkat etmiyoruz, kendimizi ve sevdiklerimizi yeterince korumuyoruz. Olmasa da olur işlere olmazsa olmaz gözüyle bakıyor ve kalabalık ortamlara giriyoruz. Hanımlar olarak, lüksü ve ihtirası ihtiyaç sanıyoruz. Nerde indirim, orda biz! Beyler de gerek birtakım faaliyetler gerekse sıkıntıdan sık sık bir araya geliyor, bütün uyarılara rağmen. Sonra üzülen hepimiz oluyoruz.

Ecel bellidir, ne geri ne ileri alma şansımız var. Ancak öleceksek bari hasretsiz ölelim. Sevdiklerimize dünya gözüyle son bir veda edebilelim. Hiç olmazsa son birkaç günümüzde bir kez olsun görüşmüş olalım sevdiklerimizle. “Zaten öleceğiz, görsek ne olur görmesek ne olur?” demeyelim lütfen. Sevdiklerimiz bizim moral kaynağımızdır. Onlarla huzur buluruz ve hayatımız da ölümümüz de onlarla güzelleşir.

Dünya olarak pandemi konusunda üçe ayrılmış durumdayız: İnanan ama önemsemeyenler, inanan ve dikkat edenler ve inanmayanlar. Malum virüsün aslında olmadığına, uyduruk bir şey olduğuna hâlâ inananlar var, inanabiliyor musunuz? Bizzat yaşadık; şahıs “Virüs varsa hani nerde? Göster hadi!” diyor. Şaka gibi. Sonra “Zatını görmediği için Allah’a inanmayanların dünyası bu, normaldir.” Deyip geçiyoruz.

Bu arada yaz aylarının kerametinden(!) bahsetmesek yaza ayıp olur. Siz de fark ettiniz mi? Plajlar dolup taşıyor, büyük adamların düğünlerinde insan seli... Yemekler yeniyor, eğleniliyor. Konserleri ve siyasi mitingleri unutmamak lazım… Kafeler, barlar tıka basa dolu. Buna rağmen vaka sayısı çok çok az… Şu Cuma namazına ve günde bir iki vakit namaza gidenler olmasa, vaka falan kalmayacak(!).

Etraftan o kadar çok vaka duyuyoruz ama sayılara yansıtılmıyor. Rabbimizden bu yaz sezonunu çabuk bitirmesini, sonbaharla aramızdaki mesafeyi kısaltmasını ve turizm sezonunun tez zamanda kapanmasını diliyorum. Yoksa sevdiklerimizle aynı evde yabancı, yakınlarımızla uzak olmamız an meselesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.