PKK, Kürtleri hem İslam âleminde hem de Ortadoğu’da yalnızlaştırıyor düş

Bosna savaşında, tüm İslam âlemi gibi Müslüman Kürtler Boşnakların yanında yer alırlarken, PKK ve Apo, Sırpların yanında yer aldı. Katil Miloseviç’le ilişki geliştirdiler. Lojistik destek aldılar. Sırp subaylar Bekaa kamplarına gidip PKK’nın eğitim ve çalışmalarına katkı verdiler. Belgeleri var.

Çeçenistan ve Afganistan’ın Rusya ile savaşlarında Müslüman Kürt halkı hem Çeçenlerin, hem de Afganlı kardeşlerinin yanında yer alırken Apo ve PKK bir köy, bir kamp ve askeri teçhizat karşılığında Rusya’nın müttefiki oldu. Suriye’den çıkarken oraya sığındı. Stalin 1929 ve 1930’da Zilan katliamına savaş uçakları ile destek verdi, Laçin Özerk Kürdistan Cumhuriyeti’ni lağv edip Müslüman Kürtleri Sibirya’ya gönderip soykırıma uğrattı. Apo ve PKK bugün bile Stalin ve uygulamalarını rehber görüyorlar.

Azerbaycan-Ermenistan savaşında Müslüman Kürtler Azerbaycan cephesindeydiler. (Dağlık Karabağ’da Kürtlerde yaşıyor. Aliyev ailesi ve şu anki Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de Kürt kökenlidir, deniyor.) Ama Apo ve PKK Ermenilerle ittifak kurdu. Ermeniler bir kamp yerini PKK’ya vermişlerdi. Oysa 1988-1998 tarihleri arasında 50 bin Kürt, Ermenistan’dan sürgün edildi. Geri kalanlar din değiştirmeye zorlandı. Özelleştirme adıyla Ermenistan’daki Müslüman Kürtlerin mal-mülklerine el konuluyor. (Uluslararası Irkçılıkla mücadele kuruluşunun 2011 raporları bunun delilidir.) Oysa Apo’nun talimatıyla, Osman Baydemir döneminde Ortadoğu’nun en büyük Ermeni kilisesi Diyarbakır’da inşa edildi. Bölgedeki Müslümanlara kan kusturulurken HDP içinde Ermenilere yer verildi.

Kıbrıs Meselesinde, Kürtler, Kıbrıs’taki Müslüman Türklerin yanında yer aldı. 1974 ilan edilen seferberlikte Doğu-Güneydoğu’da Kürtler Kıbrıs çıkartmasına katılmak için Askerlik şubeleri önünde uzun kuyruklar oluşturuyordu. Apo ve PKK ise Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile ittifak kurdu. Apo, bizzat Güney Kıbrıs Rum kesiminin pasaportunu ve kimliğini almıştı. Suriye’den çıkarken o pasaport üstündeydi. Rum ve Yunanlı subaylar Bekaa’ya sık sık gidiyorlardı. Türkiye ile olan düşmanlıkları yüzünden Apo ve PKK’ya sınırsız kredi açmışlardı. Apo, Suriye’den çıkarıldıktan sonra, ilişkiye geçtiği şahıslar, partiler ve ülkeler dikkatlice tetkik edilirse Apo ve PKK’nın gerçek müttefikleri görülecektir.

(Not: Apo’yu Türkiye’nin elinde muhafaza etmek, dış ülkelerde muhafaza etmekten daha kolay ve güvenli olduğu için, Apo Türkiye’ye teslim edildi. Bunun koşulları sağlandı. Nitekim bugün bu durum daha net görülüyor. Çünkü İmralı’daki bir Apo; Suriye, Rusya, Yunanistan ya da Kenya’daki bir Apo’dan daha güvende ve işlevseldir.) Kıbrıs Rum Kesimi bugün bile PKK’nın önemli lojistik ve diplomatik üslerindendir.

Filistin meselesinde, Apo ve PKK sürekli Hamas’ı, Türkiye’deki Hizbullah’la emsalleştirmekte, öte yandan köken birlikleri olan FKÖ ve El-Fetih’i ise örnek almaktadır. Apo, PKK/KCK’nin FKÖ’yü örnekle bir parlamento teşkilini tavsiye etmişti.

Yine Filistin meselesinde israille örtülü ilişkileri vardır. israilin 1948’deki kuruluş aşamasındaki bazı uygulamaları örnek olarak işleniyor.

Apo ve PKK, Halepçe katliamını gerçekleştiren Saddam’la anlaştı. Kandil’e yerleşme karşılığında, hem Iraklı Kürtlerin baş belası oldu, hem de Kandil’den İran ve Türkiye ile savaş yürüterek bu iki ülkeyi ve Kürtleri karşı karşıya getirdiler. Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki Kürtler, ağır bir mücadele ve bedelle bir statü kazandıkları halde, Saddam’ın PKK’ya verdiği Kandil yüzünden, hem Türkiye, hem de İran ile sürekli ve halen sıkıntı yaşamaktadırlar. Bugün bile Irak Kürdistanı, en büyük sıkıntılarını PKK’nın elinden ve yüzünden yaşıyor.

Hafız Esad, Apo ve PKK’ya, Bekaa ve Suriye’de yer verdi. Karşılığında PKK’yı Fırat Suyu ve Havzası meselesi yüzünden 15 yıl, Türkiye’ye karşı koz kullandı, savaştırdı. Oysa savaş Kürtlerin değil, Esad’ındı.

Suriye’nin bu son dönem karışıklığında ise, PYD/PKK gizliden Beşar Esad ile anlaştı. Bugün “Kominal (Komünist) Kanton” ile elde ettiği yerlerden kendisi dışındaki Kürt grupları ve sivil halkı kovup çıkardı. Başkanlığını bir Kürt olan Abdulbasit Seyda’nın yaptığı Özgür Suriye Ordusunu, Esat karşısında zayıflatıp etkisizleştirdi. Hatta ÖSO’yu bugün savaştığı IŞİD ile beraber zayıflattılar. Yine, Barzani’nin oraya gönderdiği peşmergeyi geri çevirdiler. Bugün başı sıkışınca da Barzani’yi, ÖSO’yu Türkiye’yi yardıma çağırıyor. Oysa eğer PKK/PYD Kürtler konusunda samimi olsalardı, Türkiye’nin de desteklediği bir Kürt başkanlığındaki Özgür Suriye Ordusunu zayıflatmasaydılar, ihanet etmeseydiler ne 6 milyon Suriye halkı yerinden yuvasından sürülmüştü, ne IŞİD-Kobani meselesi olurdu, ne de 200 bin Kürt sürülürdü. Suriye’deki Kürtler, hem iyi bir statüye hem de haklarına kavuşurlardı. Maalesef Suriye Kürtleri hem PKK’nın ihanetine uğradılar hem de cezalarını çekiyorlar.

İran İslam devriminden sonra, İmam Humeyni Kürtlere otonomi derecesinde haklar verecek bir projeyi Kürtlerle görüşüyordu. Fakat bugünkü PKK’nın İran kolu olan PJAK’ın selefleri olan solcu Kürtler, İran’daki olan o günkü sol-sosyalistler ve diğer muhaliflerle bir “karşı devrim” girişimi içine girdiler. Eylemler yaptılar. Mustafa Çamran gibi Âlim ve Mücahit olan devrim kadrosunu solcu Kürtler şehit ettiler. Bunun üzerine İran Kürtleri ve İslam Devrimi arasında güven bunalımı oluştu. Etkileri halen de devam ediyor. PKK’nın İran kolu olan PJAK bugün bile İran Kürtlerini ve İran Devleti’ni karşı karşıya getiriyor. Bunun temelinde de Kürt haklarından ziyade İslam karşıtlığı yatıyor. İran’daki Kürtlerin hâlihazırda diğer Kürtlere oranla daha ileri bir durumları var.

Türkiye’de ise Kobani bahanesinde açıkça görüldüğü gibi, Kürtler devletten ziyade, PKK’nın zulmü, baskısı ve tehdidi altındadır. Kobani ve Suriye’deki Kürtleri perişan eden -yukarıda izah edildiği gibi- PYD ve PKK’dir. Bunu bahane edip Doğu-Güneydoğu’da dindar Kürtlere, İslami yerlere savaş açan, iş yerlerini yağmalayan yine PKK’dır. Doğu-Güneydoğu dışındaki Kürtleri, yaşadıkları yerlerde hem hedef haline getiren, hem huzursuz eden, hem o yöredeki insanlarla karşı karşıya getiren –eylem ve söylemleri ile- yine PKK ve bileşenleridir.

Kürtleri, Kürdistan vaadiyle kandırıp, hem çocuklarını, hem mali kaynaklarını, hem de coğrafyasını kullanan PKK, gerçekte ise bir “Kürt Devleti” fikrinde olmadığını; sol-sosyalist ideolojiden beslenen güya “Demokratik Ulus” denilen Kominal bir yapı hedeflediklerini açıkça beyan ediyorlar. İçlerinde LGBT’lilerin ve kendilerini “Türk Solu” olarak adlandıran 30 civarında Sosyalist oluşumun kurduğu HDP, bunun en açık delilidir. İnanmayan, Apo’nun HDP’nin son Kongresine gönderdiği mesajı açıp okusun. Orada fazlası var eksiği yok…

Kürtler, artık PKK’ya karşı uyanmalıdır! Yeter artık… Geç bile kalındı. Kürtler Müslümandır. PKK, Sol-Sosyalist ideolojisi gereği İslam düşmanıdır. Kan ve doku uyuşmazlığı vardır. PKK, Kürtleri sol-Sosyalist ideolojileri için kullanıyor. Hem dünyalarını, hem ahiretlerini heder ediyor. Ayrıca, Kürtleri, Türkiye, İran, Irak ve Suriye ile savaştırarak yalnızlaştırıyor, düşmanlaştırıyor, ateş çemberine alıyor. Son zamanlardaki Amerika ile flört hayra alamet değil. Kürtler İslam ümmetinin asli bir unsurudur. Yüce Allah’ın, Arap’a, Türk’e, Farsa ve diğer kavimlere verdiği haklara aynen sahiptir. İslami hassasiyet arttıkça, Kürtlerin uğradığı haksızlıklar da herkesçe dile getiriliyor. Mesela AK Parti döneminde geliştirilen yaklaşımlar ve “Çözüm Süreci” bunun en açık delilidir. PKK’nın engellemelerine, oyunbozanlığına rağmen bu süreç geliştiriliyor.

PKK’nın Kürtler üzerinde estirdiği ölüm, zulüm ve ikiyüzlü siyasete bakılırsa; bizce Kürtlerin en büyük sorunu PKK’nın varlığı, ideolojisi ve zulmüdür. Apo’nun deyişiyle PKK’nın içindeki 15 bin iç infaz bile PKK’nın nasıl bir tehdit ve tehlike olduğunun ispatıdır…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.