Roboski ayıbımız

Allah’ın adıyla… Roboski yaramız kanıyor, daha kabuk bağlamadı. Katliamın üzerinden yaklaşık üç yıl geçti, Roboskili annelerin cerihasından kan damlıyor. Gözleri, kulakları Roboski’yle ilgili gelecek bir haberdeydi. Ümitliydiler adaletten. Ondan Roboski için, sebepsiz günahsız katledilen 34 can için adalet bekliyorlardı. Canları katledilmekten öte parçalatılmıştı. Parçalayanlar belki vahşi hayvanlar değildi ama parçalamakta vahşi hayvanlara taş çıkarmışlardı.  Evet, Roboskililerinse suçları yok değildi, vardı. Fakat suçları, ne paralel devlet olarak birilerine kumpas kurmaktı, ne yolsuzluktu, ne de bin yıl sürecek darbeler yapmak, camileri bombalamayı planlamaktı. Ne birilerinden aldıkları haraçtı, ne de Molotoflardıkları işyerleri, bombaladıkları evlerdi suçları. Onların suçu fakirlik, garibanlıktı. Soğuk, kış demeden; sıcak, yaz demeden ekmeğinin peşinde koşmaktı.  Ne büyük suçları(!) varmış meğer. Onlar bu suçlarının bedelini parçalanarak ödediler. 

 

Yargı, o günden bu yana Roboski’yi parçalayan, Roboski’nin bağrına ateş düşüren gaddarların izini sürüyordu. Soruşturmayı başta Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı yapıyordu. Başka bir devletin sınırları içerisinde devletin çok gizli olan üyelerine hiçbir şekilde ulaşamadığı bir örgütü soruşturuyorlardı sanki. Vicdan, Roboski bombalandığında ağır yaralanmış, kan kaybediyordu. Vicdana, insafa, izana, insanlığa kan verecek bir dava ve hakkaniyetli bir karar bekleniyordu. Maalesef, Türkiye yargısı kendi ordusunda vatandaşına bilerek veya bilmeyerek kastedenleri huzuruna çıkaracak kadar erdemli olamadı. Yani olayın oluş şeklini, kimlerin hangi bilgiye ya da hangi kurumun sağladığı istihbarata dayanarak Roboski’ye ‘vur’ emri verdiğini tespit edemedi. Aylarca soruşturmayı yürüten sivil savcılar dosyanın Genelkurmay Askerî Savcılığı’na gönderilmesine karar verdi. Soruşturma askeri savcılığa devredilince Roboski’de içi oğluyla beraber parçalanmış bir baba “Roboski için herhangi bir adalet, bir hukuk yok. Hukuk, zalimlerin elinde kalmış. Uludere dosyası, hiçbir zaman askeri savcılığa gitmemeliydi”  diyerek tepkisini göstermişti. Soruşturma askeri savcılığa gönderildiğinde kamuoyunun vicdanı cevapları bugün ortaya çıkan şu soruları sormaktan kendini alamamıştı:

1)Davaya neden gizlilik kararı konuldu?

2)Soruşturma neden ilerlemiyor?

3)Asker, katliamı hükümetten izinsiz yapmışsa dava neden askeri savcılığa verildi?

4)Askeri savcılıktan asker aleyhinde sivillerin lehinde bir karar çıkması söz konusu mu?

Askeri savcılık, Roboski katliamı hakkında takipsizlik kararı verdi. Bu karar, yukardaki sorulara cevap olmuştu. Davaya gizlilik kararıyla, soruşturmayla ilgili gelişmelerin, bilgilerin kamuoyuyla paylaşılmasının önüne geçildi. Failler bu şekilde korundu. Soruşturmanın ilerlememesi, nasıl neticeleneceğiyle ilgili ipuçlarını veriyordu. Kamuoyu buna hazırlanıyordu. Katliamı asker yapmış olmasına rağmen soruşturmanın askeri savcılığa devredilmesinin sebebi sivil yargı takipsizlik kararı verecek durumda değildi. Askeri kurtarabilecek, ancak askeri savcılıktı. Askeri savcılığın Roboski katliamıyla ilgili takipsizlik kararı vermesi de askeri savcılığın askerin aleyhinde sivillerin lehinde bir karar çıkmayacağını bir daha tescilledi.

Roboski katliamına takipsizlik kararının verilmesi en az o katliam kadar yürekleri darmadağın etmiştir. Roboski’nin yarasına tuz basmış, beşerin hukukundan adalet umulmayacağını bir daha göstermiştir.

Roboski bir samimiyet ölçerdi, onunla ilgili verilen bu takipsizlik kararı da öyle olacak. Kimin ne kadar samimi olduğu, kimin ideolojisine malzeme olarak kullandığı, kiminin oyununda taş olarak kullandığını ortaya koyuyor. Tabi ki buna doğru bakan ve anlamak isteyen için böyle.

Tabi, Adalet ve yeni Türkiye nutkunu atanlarla kendi iktidarlarında işlenen bir katliama takipsizlik kararı verilince susarken kendilerine yönelik kumpaslarda ise kıyameti koparanlar aynı kişiler.

Soruşturmayı sürüncemede bırakan, ona gizlilik kararı koyan, onu askeri savcılığa gönderen zihniyetle onu bugün hükümete karşı taş olarak kullanan zihniyet aynıdır.

Roboski’nin parçalanmasından, akan kanından, cerihalı kalbi üzerinden oy devşirme derdinde olanlarla o acıyı paylaşıyor gibi olanlar aynı zihniyettir.

Dersim gibi katliamlara imza atanlarla Roboski katliamı üzerinden rakiplerine yüklenenler aynıdır.  Ne çelişki değil mi?

Samimiyet mi? Tabi ki her kesimde samimi olanlar olsa da istisnalar kaideyi bozmaz. Roboski’ye ve onunla ilgili takipsizlik kararına karşı farklı duruşlar ve çelişkiler, samimiyetleri(!) tüm netliğiyle ortaya koyuyor, koyacaktır. Bu burada kalsın da biz son olarak bu takipsizlik kararına karşı en çok da hükümetin en sert tepkiyi göstermesi ve bunu gerekirse Meclis’e taşıması gerektiğini belirtelim. Zira Hükümet, Roboski katliamı karşısındaki duruşunda sınıfta kaldı, adalet için dedikleri dilde kaldı. Hükümet, paralel devlete(!) karşı askeri yanında tutmaya çalışabilir; fakat askeri yanında tutmanın bedeli Roboski olmamalıdır. Roboski bir daha kurban edilmemelidir. Sonuç ne olursa olsun, Hükümet olmadıysa sivil toplum kuruluşları Roboski faillerinin yargılanması ve cezalandırılması için üzerlerine düşen tarihi misyonu yerine getirmelidirler. Hükümet, ancak bu şekilde Roboski katliamından dolayı aldığı kötü sicilini değiştirebilir. Bir nebze de olsa Roboski ayıbını kapatabilir. Mutlak adaletin sahibi, mazlumların Rabbi Allah’a emanetsiniz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.