Sabır, tökezlemeyen bir binektir

Keder, acı, yokluk karşısında sebat etme,  zorbalık ve zalimler karşısında boyun eğmeme, sıkıntılara katlanma, gelen her türlü belalar karşısında isyan etmemektir. Aynı acıyı, kederi vs. yaşayanlara da örnek olmaktır SABIR…

Kur'an-ı Kerim'de sabır birçok yerde hem kelime hem de anlam olarak geçmektedir… En güzel sabır örneğini Peygamberimiz (sav) de görmekteyiz. Daha dünyaya gelmeden babasını kaybetmiş; altı yaşında annesini, iki sene sonra dedesini kaybetmişti. Düşmanlara karşı kendisini koruyan amcası Ebu Talip'i ve en çok kendisine yardım eden hanımı Hz. Hatice (r.anha)'yi kaybetmişti. Hz. Fatıma (r.anha)'nın dışındaki bütün çocuklarını da yaşları küçükken kaybetmişti.

Bütün bu üst üste gelen olaylar karşısında Peygamberimiz (sav) üzülmüş, fakat O'ndan bir feryat işitilmemiştir; sabır etmiştir. Bu yaşananlar karşısında asla sarsılmamış, yıkılmamış sadece sabretmiş ve yanında bulunanları teselli etmiştir.

Peygamberlik görevi verildikten sonra ise, Mekke ehli ve yakın akrabaları tarafından ölümle tehdit edilmiş, hakaret edilmiş, bununla kalınmayıp kendisiyle alay edilmiştir. O bu olanların karşısında da tekrar İslam'ı anlatmaktan geri kalmamış, bunu büyük bir sabırla yerine getirmeye devam ederek sebat etmiştir.

Sabır konusunda, İslâm büyüklerinin sözlerine yer verecek olursak:

Sülemî şöyle diyor: ‘Sabır, belâlardan lezzet almak, günleri tükeninceye dek ölümü (gönlünde) taşımak (kendisini ölmüş gibi görmek)tır. Asıl sabır, belâ oklarına göğüs gererek hedef olmaktır. Sabreden, beladan lezzet aldıkça ve belâ ile korundukça sabır içindedir. Çünkü belânın acılığını tadar, zorluğunu çeker.'

Hz. Ali (r.a.): ‘Sabır, tökezlemeyen bir binektir.'

Dakkâk: ‘Sabredenler, iki dünyanın izzetine ermişlerdir. Zira onlar, Allah'ın beraberliğine kavuşmuşlardır. ‘Allah sabredenlerle beraberdir.' Allah (CC)'ın beraber olduğu kimseler, elbette iki cihanın şerefine ererler.'

İmam Gazali “Esas hüner, âfiyet ve bollukta sabredebilmektir.”

Sabrı sadece bir yönlü düşünmek yanlıştır. Başka yönden bakacak olursak sabır üç çeşittir:

- Masiyette sabır: Günah işlememek üzere sabır...  Allah'ın yasakladığı şeylerden kaçınmak üzere sabır... Hırsızlık yapmamak, içki içmemek, kumar oynamamak üzere sabır…

- Musibet ve belalara karşı sabır: Hastalıklara, kişinin başına gelen kötü olaylara katlanmak ve sebat göstermek... Hz. Eyüp (AS) de Rabbine: “Bu dert bana dokundu, sen merhametlilerin en merhametlisisin!” [Enbiya süresi, 83) diyerek derdini Allah (CC)'a arz etmişti.

- Taat üzere sabır:  Allah'ın emrettiklerini yapmak ve nehy ettiklerinden sakınmaktır. Bu sabır örneğine İslam'ın beş şartını örnek verebiliriz. Ramazan ayında oruç tutmak, sabah uykudan uyanıp, abdest alıp namaz kılmak… Bunlar nefse zor gelen ibadetlerdir. Nefse ağır gelen bu ibadetleri yapmak taat üzere sabır örneğidir.

İbn-i Abbas (r.a.) şöyle demiştir: Kur'an-ı Kerim'de sabır, üç çeşittir: Allah (CC)'ın farzlarını yerine getirmeye sabırdır ki, bunun üç yüz altmış derece sevabı vardır. Musibetlerin ilk şokuna karşı sabırdır ki, bunun dokuz yüz derece sevabı vardır. Çünkü Allah (CC)'ın belasına sabır, başka şeylere sabırdan daha zordur. Buna ancak peygamberler dayanabilirler. Bunun için başımıza gelen bela ve musibetlerden umutsuzluğa düşülmemeli ve sebat göstermeliyiz. Bir musibet anında o belaya karşı dik durmalı ve bizim durumumuzda olan kişilere dayanak olup örnek olmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.