Sadede gelelim

Allah'ın adıyla

Son olaylarla birlikte halkın çoğunun Avrupa'ya bakış açısı değişmeye başladı. Buna bağlı olarak eleştiriler ve tepkiler de çoğaldı.

Bu tepkiler haklı ve yerinde tepkilerdir. Çünkü Avrupa ülkelerinin ortaya koyduğu tavır, kabul edilebilir cinsten değildir. Ancak şu unutulmamalıdır ki Avrupa ülkeleri hiçbir zaman İslam'a ve Müslümanlara dost olmadı; dost olması da beklenmemelidir. Ancak devlet politikası haline getirilen AB'ye girme sevdası bu gerçeği hep gölgeledi. Avrupa şirin gösterildi, Türkiye'nin AB'ye girmekle çağ atlayacağı, medeni olacağı, ilerleyeceği ve gelişeceği söylendi. Halkın önemli bir kesimi buna inandırıldı. Ancak aradaki ilişkiler bozulmaya yüz tutunca bu sefer eleştirilmeye başlandı.

Yaşanan son olaylar öncesindeki Avrupa ile bu olaylar sonrasındaki Avrupa arasında bir fark yoktur. Avrupa'nın İslam'a ve Müslümanlara bakışı değişmemiştir. Türkiye'ye bakışı da değişmemiştir. Avrupa, kontrol edilebilir bir devlet ve güdülebilir bir halk istiyor. Bu konuda bir direnç veya aykırı bir tutum gördü mü kabul etmiyor. Son yaşanan olaylar da bu yaklaşımın bir sonucudur.

Avrupa ülkeleri böyle olduğu halde, şimdiye kadar İslam'a ve Müslümanlara karşı yaklaşım ve tavırları konusunda tepki verilmez iken ve hatta AB'ye girmeyi fazilet bilirken, yaşanan son olaylar üzerine sanki yeni keşfedilmiş gibi Avrupa'yı İslam düşmanı, Müslüman düşmanı, Türkiye düşmanı olarak göstermek, Avrupa Adalet Divanı'nın başörtüsünü yasaklamasını örnek göstererek İslam ve Müslümanlar aleyhinde kararlar aldığını söylemek, bir çelişkidir.

Biz sadede gelelim ve kendimize bakalım. Türkiye, % 99'u Müslüman bir ülkedir diyoruz. Hangi yetkiliye sorarsan; «Elhamdülillah biz de Müslümanız» diyor. Ancak yıllardan beridir bu ülkede İslam ve Müslümanlar düşman olarak kabul edilmedi mi? Müslümanlara; «Yobaz», «Mürteci», «Gerici» denmedi mi, onlara terörist muamelesi yapılmadı mı? İslami yaşamın önüne sürekli yasaklar ve engeller konulmadı mı? Sırf başörtülü diye binlerce insan okulundan ve işinden edilmedi mi? İslami düşüncelerinden dolayı birçok kesim terör örgütü olarak kabul edilmedi mi? Yine İslami çalışmalarından dolayı on binlerce kişi cezaevlerine konulmadı mı ve halen cezaevlerinde yüzlerce insan adalet beklemiyor mu?

Bunları Avrupa yapmadı. Bunlar Hristiyan bir ülkede de yaşanmadı. Bütün bunlar, halkı Müslüman olan Türkiye'de yaşandı.

Ak Parti hükümetleri döneminde bu konularda müspet değişim yaşandığı bir gerçektir. Nitekim şu ana kadar halk ile barışık olan, Müslüman halkın inancı ve değerleriyle kavga etmeyen ve dolayısıyla halka en yakın olan hükümet Ak Parti hükümetidir. Onun için Müslüman halkın bu hükümetten haklı olarak beklentileri çoktur. Aynı zamanda üstlendiği misyon, halka verdiği vaatler, halkın vermiş olduğu destek ve en önemlisi devleti idare etme yetkisi dolayısıyla Ak Partinin sorumluluğu da büyüktür.

Bu sorumluluğun gereği olarak Ak Parti'nin;

Avrupa ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye ve kendi özüne dönmeye, 

Eğitim sistemindeki menfilikleri kaldırmaya, müfredat programında yer alan ve İslami değerlere aykırı olan hususiyetleri gidermeye, karma eğitimi zorunlu olmaktan çıkarmaya,

Devletin bütün kurumları dahil olmak üzere tesettürün serbest olmasını yasal güvenceye kavuşturmaya,

İslami kimliklerinden dolayı mağdur edilip cezaevlerine atılanları serbest bırakmaya,

Şu ana kadar İslam'a ve Müslümanlara yönelik yapılan haksız ve hukuksuz karar ve uygulamaları telafi etmeye, yasakları kaldırmaya ve mağdur olanların mağduriyetlerini gidermeye çalışması gerektiğine inanıyoruz. Artık bütün bunlar konusunda söylemden öteye geçmek, söylenenleri pratiğe geçirmek gerekir.

Allah'a emanet olun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.